Kaynak: Taraf, 2 Eylül 2010
Erol Katırcıoğlu
Referandum tartışmalarıyla ortalık toz duman olmuşken bu da nereden çıktı dedirten bir haberdi Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, “Biz bir şey yapıyoruz, kimse burnunu sokmasın” tehdidi.
Tabii “Kimse burnunu sokmasın” sözcüğü, “Sokarsanız burnunuzu kırarım” kıvamında bir anlam da taşıdığı için ben şahsen bu sözlerin oldukça talihsiz, yararsız ve kabul edilmesi zor sözler olduğunu düşünüyorum.
Üstelik bu sözlerin, kendisi için de kritik önemde olan bir referandum oylamasına giderken Başbakan Erdoğan’ın da pek hazzetmeyeceği sözler olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor olabilirim ama buram buram “jakobenizm” kokan, demokrasiden nasibini almamış bir siyasetçinin söylediği bu sözlerin Başbakan’ı da bağladığı ortada.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, İzmir Bergama’daki Allianoi antik kentini baraj suları altında bırakacak Yortanlı baraj projesine karşı çıkan Tarkan’ın çabalarına karşı söylemiş bu sözleri.
“Sanatçı arkadaş sanatıyla ilgilensin, herkesin bir ihtisası vardır. Herkes bilmediği bir konuya burnunu sokarsa çok yanlış olur. Ben şimdi kalkıp da onun sanatıyla alakalı bir şey söylesem ne derece yanlış olursa, onun da bir baraj ya da tarihî eserin korunmasıyla ilgili söyleyeceği şey fevkalade yanlıştır. Bunlar doğru değil. Dünyanın hiçbir yerinde de yoktur. Bilim adamları karar verir ne yapılacağına, ona göre yapılır.”
Bu sözler beni çok etkiledi. Bu sözlerin neresinden tutmak gerek bilmiyorum. Ama hemen başından söyleyeyim ki ben bu konuda hiçbir şey bilmediğim halde “burnumu bu meseleye sokmak” istiyorum. Bunu yapmak istemem, bu referandum günlerinde AKP’ye çakmak, onu eleştirmek ve “hayır”cılara destek vermek gibi bir nedenle de ilgili değil kuşkusuz.
Ama, bu sözleri normal bir biçimde söyleyebilen bir siyasetçiye hiçbir biçimde güvenemeyeceğimden, konuyu bilmeme gerek olmaksızın “burnumu sokmayı” doğru bir tutum olarak buluyorum ve bilen bilmeyen herkesin de “burunlarını” bu meseleye sokmaları gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü bugün AKP hükümetinde bakanlık yapan bu zat-ı muhteremin ettiği bu sözlerin ima ettiği “demokrasi”nin artık çağın gerisinde kalmış bir demokrasi olduğunu bu vesileyle hatırlatmak gerekiyor. Gerekiyor çünkü bugün, toplumun kendi geleceğini, kendi içinde yaşayacağı koşulları belirleme hakkının büyük ölçüde kendisine ait olduğu bilinci demokrasinin de içeriğini daha “katılımcı” bir biçime dönüştürüyor.
O nedenle de kimsenin “uzman” ya da “bilim adamı” olması gerekmeksizin kendi hayatıyla ilgili, kendi hayatını etkileyecek her konuya “burnunu sokma” hakkı vardır, tıpkı Sayın Bakan’ın yaptığı gibi… (Öyle ya kendisinin “arkeolojiyle” ilgili bir uzmanlığı olmadığı halde Allianoi konusuna nasıl “burnunu” sokmuşsa…)
En düşündürücü cümlesi ise, herkesin kendi bildiği işi yapmasını, başkalarının işine burnunu sokmaması gerektiğini söyledikten sonra, “Dünyanın hiçbir yerinde de yoktur. Bilim adamları karar verir ne yapılacağına, ona göre yapılır” demesi.
Sayın Bakan bilmiyor olabilir ama, bu “dünyada”, yani eğer “bu dünyada” derken bu dünyanın demokrasiyle yönetilen ülkelerini kastediyorsak bu konu cinsinden hiçbir konu yalnızca “bilim adamlarına” bırakılmaz. O toplumlarda bilim adamlarına yalnızca danışılır, onların görüşleri alınır ama nihai karar sivil toplumun onayı olabilecek bir biçimde siyaseten alınır.
Tam da başka biçimde çözemediğimizden dolayı Anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak topluma başvurmuş olduğumuz bir zamanda bu kadar “demokrasi”den uzak bir anlayışı seslendiren bir bakana sahip olması AKP için büyük bir talihsizlik değilse nedir ki?
Eğer Bakan bu sözlerini geri almazsa ve Allianoi konusunda duyarlılığa sahip kişi ve kuruluşların görüşleri alınmadan bu antik kentin sular altında kalmasına izin verilirse bilesiniz ki önümüzdeki dönemde AKP’nin başını ağrıtacak en önemli konuların başında bu mesele gelecektir.
Yalnızca bir tarih ve çevre felaketi olarak değil bir demokrasi felaketi olarak bu böyle olacaktır.