Hükümetin açıkladığı 100 günlük icraat programının Adalet Bakanlığı bölümünde yer alan elektrik, su, doğalgaz aboneliklerinin tahsilâtlarının hızlandırılması için gerekli hazırlıkların yapılması hedefi aklımıza İrlanda ve Detroit’te su faturalarının tahsilâtı için oluşturulan şirketleri getirdi. İnsanların krizle birlikte gelirleri düşüyor, fakat aynı zamanda her şey daha pahalanıyor. Ödeyecek parası olmayanlar, faturalarını ödeyemiyor. Hükümetler ise kamu kaynakları ile bu insanların yaşamlarını iyileştirmek yerine, tahsilâtları hızlandırmak için şirketlere görev veriyor. Bunun önüne geçmek için hem İrlanda ve Detroit deneyimlerine bakmak, hem de onların deneyimlerinden öğrenmek önemli.
Uzun zamandır dünya genelinde ekonomik ve ekolojik krizin el ele gittiğinden, ekonomik krizin ekolojik krizi kısmen çözmek için atılacak adımları da engellediğinden bahsediyoruz. Aslında yaşadığımız iki krize de kapitalist sistemin yapısal işleyişi neden olmakta. Bu iki krize de sistem içi çözümler üretildiği sürece anlık olarak krizler çözülmüş gibi görünse de krizler derinleşmekte, yaygınlaşmakta. Ekonomik krizi çok sarsıcı bir halde hissettiğimiz şuanda 100 günlük icraat programının çözüm önerileri de piyasa temelli. Türkiye’nin ekonomik rekabet gücünü artırabilmek için yerli kaynakların kullanımının önündeki tüm sınırlamaların kaldırılmasının hedeflendiği çok açık. En azından isminde çevre geçtiği için çevre sorunlarını da dikkate alması beklenen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 100 günlük icraatlarında sıralananlar da bunun bir göstergesi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 100 günlük icraat planı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 100 günlük icraatları 39 maddede sıralanmış. İki madde tüm bakanlıklar için aynı (Geçiş sürecinin temel aşamalarının 100 gün içinde tamamlanması ve 2019 – 2023 dönemine ilişkin Stratejik Plan çalışmalarının Kasım ayı sonunda tamamlanacak şekilde başlatılması) sabit maddelerden oluşuyor. Bu iki maddeyi çıkarırsak 37 madde var. Bu 37 madde içinde yatırımların önünü açmak ve ekonomik kazanç elde etmek için devletin elindeki hazine alanlarının kullanımı hedeflenmiş. Kullanıma açılacak bu alanların niteliği detaylandırılmamış ama yeşil alan olması çok olası. Yani bu tür alanların yapılaşmaya, sanayi ya da maden gibi faaliyetlerin kullanımına açılması söz konusu. Çünkü hükümet kalkınma politikasını “yerli-milli” anlayışı içinde tüm doğal varlıkların sınırsızca sömürüsü üzerine kurmuş durumda. Kalkınma planında yer alan buna ilişkin maddeler şöyle:
1-20 ilde kamu kurumlarına tahsisli olup atıl durumda bulunan Hazine taşınmazlarının ekonomiye kazandırılması (madde6)
2-Ekonomiye kazandırılmak üzere belirlenecek Hazine taşınmazlarının uygulayıcı kuruluşlara devri işlemlerinin tamamlanması (madde 15)
3-Arazi ihtiyacı olan iç ve dış yatırımların önünü açacak “Türkiye Mekânsal Strateji Planı” çalışmalarına başlanılması (madde 22)
4- Ekonomiye kazandırılması amacıyla 13.000 kilometrekarelik tescil harici alanın belirlenmesi (madde7)
5-Ülkemizin büyüme öngörüsü doğrultusunda “Yatırımlar İçin Arazi İhtiyacı Analizi”nin yapılması (madde 23)
6-Planlı sanayi yatırım alanları oluşturulması kapsamında 6 ilde Yeni Sanayi Dönüşüm Projesi’nin başlatılması (24)
7- Kaynak ve zaman tasarrufu için e-‐Haciz uygulamasına geçilmesi (29)
Başka hiçbir kriter eklenmeden sadece yatırımı artırmak amaçlı düzenlemelere hız verileceği ifade ediliyor. 12 maddede de imar affı, konut kredileri, şehir projelerindeki hedefler sıralanmış. Kentsel altyapıların iyileştirilmesi kısmında tek bir hedef “Güneydoğuda terör eylemlerinden zarar gören alanlarda alt ve üst yapı çalışmalarının tamamlanması” olarak belirlenmiş. Daha bir hafta önce Rize’de bir belediye başkanına “Allah’ım batıyoruz, yardım et” demesine yol açan, ardından Ordu’da köprülerin yıkılması, otoyolların harap olması ve yine belediye başkanına “Yaptığımız çalışmalar tamamen gitti” dedirten selin yaşanması, İzmir, İstanbul ve Ankara’da her yağmur sonrasında yaşananlar ülkenin altyapı sorununu gözler önüne seriyor. Ani ve şiddetli yağışlar, sıcaklar, hortumlar rutinimiz haline geldi. Söylendiği gibi “500 yılda bir” görülecek nadirlikte değil her yıl tekrarlayan ve şiddetlenen hava olayları iklim değişikliği nedeniyle gerçekleşiyor. Bu olayların etkisini artıran dere yataklarının daraltılması, yataklarının değiştirilmesi, dere yataklarının yapılaşmaya açılması, bazı yerlerde üstlerinin kapatılması, önlerine otoyolların yapılması gibi çok sayıda faktör var.