İsrail Yüksek Mahkemesi: “Su, temel bir insan hakkıdır.”Karar, Negev’deki tanınmamış topluluklarda yaşayan altı bedevinin Mekorot su şirketinin ana su borusuna bağlanma talebine karşı su işleri mahkemesinin 2006 senesinde verdiği ret kararının iptali istemiyle açılan davada verildi.Haaretz’in haberine göre İsrail Yüksek Mahkemesi, 5 Haziran 2011 tarihinde verdiği kararda anayasal bir hak olan insan onuru ışığında suya erişim hakkının anayasal korumayı hak eden temel bir insan hakkı olduğu sonucuna vardı.Negev’deki tanınmamış topluluklardan altı bedevinin başvurusu üzerine yakın zamanda emekliye ayrılan Yargıç Ayala Procaccia ile yargıçlar Edna Arbel ve Joseph Alon’un verdiği karar 5 Haziran’da yayınlandı. Başvurucular, Mekorot su şirketinin ana borusuna bağlanma taleplerinin su işleri mahkemesi tarafından 2006 senesinde reddedilmesi kararının iptalini istemişti.Mahkeme kararını, yasadışı yerleşimlere su tesisatı bağlamaya izin verme yetkisine sahip bir komitenin tavsiye kararına dayandırdı.Buna karşın, kararı okuyan Procaccia, nerede yaşayacaklarına karar verirken hukuku eline geçiren insanlar nedeniyle Negev’in her yerindeki yasadışı bedevi topluluklarının hayatın her alanında kapsamlı sonuçlar doğuracak denli büyük ulusal bir sorun haline geldiğini belirtti.Bu nedenle kararda, kamu kurumlarının, yasadışı bir toplulukta yaşayan kişilerin evlerine su bağlatma talepleri karşısında söz konusu yerleşimlerin yasadışı olduğunu göz önünde bulundurabilecekleri de ifade edildi.Tanınmamış topluluklar olarak da bilinen yasadışı topluluklarda yaşayan kişiler sularını ya merkezî bir yerden satın alıp harcamalarını kendileri yaparak evlerine taşıyor ya da su komitesinden izin alıyor. Komite, insancıl nedenlerle olmaksızın, bir evin ana su borusuna bağlanması emrini verme yetkisine sahip.Mahkeme, başvuruculardan ikisinin suya makul erişimi olduğu sonucuna vardı. Üçüncü başvurucunun olayında ise evinin ana su borusuna bağlanması gerektiğine hükmetti.Diğer üç başvurucu için ise Mahkeme, devlet tarafından kendisine verilen bilgiler doğrultusunda evlerinin su ana borusuna bağlı olmadığı durumda başvurucuların suya makul şekilde erişim imkanlarının olup olmadığının anlaşılamadığını belirtti. Mahkeme, su komitesinin evleri yeniden ziyaret etmesine karar verdi.Kararda “Yasadışı toplulukları ana su borusuna bağlayarak olmasa da, her halükarda, su kaynaklarına makul erişim asgari düzeyde sağlanmalıdır.” denildi. İnsan hakları örgütü Adalah’ın sosyo-ekonomik haklar birimi başkanı ve başvurucuların avukatı Avukat Sausan Zahar’a göre ise, Yüksek Mahkeme kararı, özellikle bu statüdeki kişilerin haklarını tamamen görmezden gelen önceki kararlarının ışığında ilkesel olarak önemli olmakla birlikte, Yüksek Mahkeme’nin tanınmamış topluluk mensuplarının da diğer İsrail vatandaşlarıya eşit şartlarda su hakkı olduğuna karar vermemiş olması bir talihsizlik.Zahar “Bunun yerine Mahkeme, başvurucuların ‘su kaynaklarına asgarî bir erişim’ hakkı olduğu sonucuna vardı.” şeklinde konuştu. “Mahkeme, kararında, çoğu yerleşimci işgalci olmamasına ve bu insanların statülerindeki düzensizlik nedeniyle onların değil, mevcut ve önceki hükümetlerin suçlanması gerekmesine karşın köylerin tanınmamış olmasına gereksiz bir önem atfetti.”
İsrail Yüksek Mahkemesi: “Su, temel bir insan hakkıdır.”
Kaynak, Yeşil Gazete, 11 Haziran 2011
Karar, Negev’deki tanınmamış topluluklarda yaşayan altı bedevinin Mekorot su şirketinin ana su borusuna bağlanma talebine karşı su işleri mahkemesinin 2006 senesinde verdiği ret kararının iptali istemiyle açılan davada verildi.
Haaretz’in haberine göre İsrail Yüksek Mahkemesi, 5 Haziran 2011 tarihinde verdiği kararda anayasal bir hak olan insan onuru ışığında suya erişim hakkının anayasal korumayı hak eden temel bir insan hakkı olduğu sonucuna vardı.
Negev’deki tanınmamış topluluklardan altı bedevinin başvurusu üzerine yakın zamanda emekliye ayrılan Yargıç Ayala Procaccia ile yargıçlar Edna Arbel ve Joseph Alon’un verdiği karar 5 Haziran’da yayınlandı. Başvurucular, Mekorot su şirketinin ana borusuna bağlanma taleplerinin su işleri mahkemesi tarafından 2006 senesinde reddedilmesi kararının iptalini istemişti.
Mahkeme kararını, yasadışı yerleşimlere su tesisatı bağlamaya izin verme yetkisine sahip bir komitenin tavsiye kararına dayandırdı.
Buna karşın, kararı okuyan Procaccia, nerede yaşayacaklarına karar verirken hukuku eline geçiren insanlar nedeniyle Negev’in her yerindeki yasadışı bedevi topluluklarının hayatın her alanında kapsamlı sonuçlar doğuracak denli büyük ulusal bir sorun haline geldiğini belirtti.
Bu nedenle kararda, kamu kurumlarının, yasadışı bir toplulukta yaşayan kişilerin evlerine su bağlatma talepleri karşısında söz konusu yerleşimlerin yasadışı olduğunu göz önünde bulundurabilecekleri de ifade edildi.
Tanınmamış topluluklar olarak da bilinen yasadışı topluluklarda yaşayan kişiler sularını ya merkezî bir yerden satın alıp harcamalarını kendileri yaparak evlerine taşıyor ya da su komitesinden izin alıyor. Komite, insancıl nedenlerle olmaksızın, bir evin ana su borusuna bağlanması emrini verme yetkisine sahip.
Mahkeme, başvuruculardan ikisinin suya makul erişimi olduğu sonucuna vardı. Üçüncü başvurucunun olayında ise evinin ana su borusuna bağlanması gerektiğine hükmetti.
Diğer üç başvurucu için ise Mahkeme, devlet tarafından kendisine verilen bilgiler doğrultusunda evlerinin su ana borusuna bağlı olmadığı durumda başvurucuların suya makul şekilde erişim imkanlarının olup olmadığının anlaşılamadığını belirtti. Mahkeme, su komitesinin evleri yeniden ziyaret etmesine karar verdi.
Kararda “Yasadışı toplulukları ana su borusuna bağlayarak olmasa da, her halükarda, su kaynaklarına makul erişim asgari düzeyde sağlanmalıdır.” denildi. İnsan hakları örgütü Adalah’ın sosyo-ekonomik haklar birimi başkanı ve başvurucuların avukatı Avukat Sausan Zahar’a göre ise, Yüksek Mahkeme kararı, özellikle bu statüdeki kişilerin haklarını tamamen görmezden gelen önceki kararlarının ışığında ilkesel olarak önemli olmakla birlikte, Yüksek Mahkeme’nin tanınmamış topluluk mensuplarının da diğer İsrail vatandaşlarıya eşit şartlarda su hakkı olduğuna karar vermemiş olması bir talihsizlik.
Zahar “Bunun yerine Mahkeme, başvurucuların ‘su kaynaklarına asgarî bir erişim’ hakkı olduğu sonucuna vardı.” şeklinde konuştu. “Mahkeme, kararında, çoğu yerleşimci işgalci olmamasına ve bu insanların statülerindeki düzensizlik nedeniyle onların değil, mevcut ve önceki hükümetlerin suçlanması gerekmesine karşın köylerin tanınmamış olmasına gereksiz bir önem atfetti.”