Kaynak: CNN.com, 27 Ekim 2011
Hidro elektrik santraller, yerel direnişlerin ve çevre eylemlerinin odağında. Polisin sert müdahalesine, terör suçlamasıyla yargılamalara maruz kalan protestoculara dönük bir niteleme de Orman ve Su İşleri Bakanı’ndan geldi. Bakan Veysel Eroğlu, “Barajlara karşı çıkmak cinnettir” dedi.
Bakan Eroğlu, DSİ Genel Müdürülüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen Hidroelektrik Santral Projelerindeki Problemler ve Çözüm Önerileri Toplantısı’nda, Türkiye’de depreme karşı ciddi tedbir alınacağını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu konuda kesin bir irade ortaya koyduğunu söyledi.
Her toplantıda HES projeleriyle ilgili bir takım problemlerin gündeme geldiğini, ancak sorunların azaldığını ifade eden Eroğlu, hidroelektrik santraller ve barajların Türkiye için son derece elzem ve devletin geç kaldığı yatırımlar olduğunu belirtti.
“Barajlara karşı çıkmak cinnettir”
Türkiye’nin enerji ihtiyacının bulunduğunu vurgulayan Eroğlu, Türkiye’nin kalkındığını ve enerji talebinde yılda yüzde 8’lik artış olduğunu bildirdi. Suyun gücünden istifade etmek gerektiğini dile getiren Eroğlu, şöyle konuştu:
“Kamuoyunda bir yanlış anlayış var. Sanki hidroelektrik santraller suyu tüketiyor, dereyi kurutuyor. Bu yanlıştır, özellikle belirtmek istiyorum. Ayrıca barajlara karşı da bazı çevreler tarafından tepki var. Bu da fevkalade yanlıştır. Barajlara karşı çıkmak cinnettir. Çünkü Türkiye’nin coğrafi durumu, iklim şartları nedeniyle sürekli yağmur yok. Yaz aylarında insanlar daha çok su sarf ediyor. Yazın derelerdeki su azalıyor, o zaman da su ihtiyacı azami seviyeye ulaşıyor. Dolayısıyla yağan yağmuru biriktirip, yaz aylarında kullanmamız gerekir. Bu da baraj yapımının zaruret olduğunun açık bir göstergesidir.”
Suyun gücünden istifade etmek gerektiğine işaret eden Eroğlu, “Hidroelektrik santraller, Türkiye’deki elektriğin sigortasıdır. Türkiye, enerjide dışa bağımlıdır. Enerjimizin yüzde 73’ünü dışardan temin ediyoruz ve büyük paralar ödüyoruz, 40 milyar dolar. Su boşa akarken bunu ödemek caiz mi?”
2003 yılında DSİ Genel Müdürlüğüne getirildiğinde bu manzarayı görünce Başbakan Erdoğan’a gittiğini anlatan Eroğlu’nun, “Sayın Başbakanım, bize şu kadar para lazım dedim. O zaman devlette para yok, meteliğe kurşun atıyoruz. DSİ’nin toplam bütçesi 2 milyar TL. Başbakanım, ‘Parayla olsaydı Veysel Hoca, sana ne ihtiyaç vardı’ deyince, dedim ki hakikaten doğruydu” sözleri, salondakileri güldürdü.
“Devlet özel sektöre şükran borçludur”
Devletin yapması gereken hidroelektrik santralleri özel sektörün yüklendiğine işaret eden Eroğlu, “Bu bakımından Türkiye’deki özel sektöre teşekkür ediyorum. Sizler bizim yükümüzü taşıyorsunuz. Aslında devlet şükran borçludur” dedi.
Türkiye’de şu ana kadar küçüklü büyüklü bin 500 hidroelektrik santrali müracaatı yapıldığını anlatan Eroğlu, bunların toplam üretiminin 110 milyar kilovatsaat olacağını bildirdi.
Hidroelektrik santrallerin temiz ve yenilenebilir enerji kaynağı olduğunu vurgulayan Eroğlu, havayı ve suyu kirletmediğini, suyu tüketmediğini söyledi. Avrupa Birliğinin 2020 yılına kadar yenilenebilir enerji oranını, toplam enerji talebinde yüzde 20’ye yükseltmek için büyük gayret sarf ettiğini, teşvikler verdiğini belirten Eroğlu, “Biz de bu kaynaklar olmasa enerjiyi farklı şekilde üreteceğiz. Havaya karbondioksit ve diğer gazları vereceğiz. Küresel iklim değişikliğinde ilave payımız olacak. Ancak şimdi bu HES’lerden dolayı yılda 25 milyon ton karbondioksidi tutmuş oluyoruz. Dolayısıyla bütün dünyada HES’ler teşvik ediliyor” diye konuştu.
“Muhteşem bir proje…”
Eroğlu, hidroelektrik santrallere karşı çıkmanın doğru olmadığını, bazı kişiler tarafından vatandaşların maksatlı ya da bilmeden olumsuz bilgilendirilmesinin yanlış olduğunu ifade etti. Bakan Eroğlu, şunları kaydetti:
“Burada bizim de yanlışımız oldu. Biz şöyle düşünüyorduk, bu o kadar faydalı ki kimseye bunu anlatmaya gerek yok. Temiz, yenilenebilir enerji, ülkemizin yerli kaynağı, ucuz… Bunu anlatmaya gerek yok diye düşündük. Ancak yanıldığımızı fark ettik. Türkiye’de enerjideki ithalatın azalmaması için gayret edenler var, yerli ve yabancı menşeli olanlar var. Bunu biliyoruz. Bu yüzden vatandaşları çok iyi bilgilendirmemiz gerekir.”
HES’lerden önce tespitler yaptıklarına işaret eden Eroğlu, şöyle devam etti:
“Solaklı Vadisi, Rize’de, Giresun’da, Ordu’da, her tarafta örnek dereler seçiyoruz. HES’lerin yoğun olduğu yerler. Sizlerden de yardım istiyorum. Buralardaki HES’lerden önceki mevcut durumu tespit edeceğiz, daha sonra onunla ilgili muhteşem bir proje hazırlıyoruz.”
“Bütün dereleri dört dörtlük yapacağız”
Türkiye’deki bütün dereleri dört dörtlük yapacaklarını anlatan Eroğlu, sektör temsilcilerine şöyle seslendi:
“Yalnız sizlerden bir ricam var. Vatandaşlar çevrenin tahrip olacağından endişe ediyor, çevreyi tahrip etmeyeceğiz, 1 ağaç kesmişseniz yerine 5 ağaç dikeceğiz. Size istediğiniz kadar fidan Bakanlığımız tarafından verilecek. İkinci olarak, inşaatın bitmesini beklemeyin, gerekli düzenlemeleri yapın, bir taraftan çevre tahrip olmasın, biten işlerde fidanınızı dikin. Bazı malzeme atıkları dere yataklarına bırakılıyor. Bu çirkin görüntüye neden oluyor. Hatırlarsanız, ormandan tahsis almak son derece zordu, kolaylaştırdık. Şu ana kadar sırf ormandan 22 bin 500 hektar alan tahsis etmişiz.”
HES’lerin neticede devlete ait mallar olduklarını bildiren Eroğlu, “Dereler satılmıyor, dereler milletindir. Sular satılmıyor, su da milletindir” diye konuştu.
Bazı sivil toplum kuruluşlarının “HES’ten çıkan suyun zehirli olduğunu ve tarlaları kuruttuğunu” iddia ettiğini dile getiren Eroğlu, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, HES’ten çıkan suyun daha temiz olduğunu kaydetti. Eroğlu, HES’ler konusunda vatandaşların doğru bilgilendirilmesinin önemini vurguladı.