Kaynak: Gerçek Gündem, Halit Mete Oltulu, 19 Mayıs 2012
Gün geçmiyor ki, ülkenin hemen her yanında inşaatları devam eden Baraj ve Hidroelektrik Santrallerinden kötü bir haber gelmesin.
Artan iş kazaları, yanlış projelendirmelere dayalı aksaklıklar, uygulamalarda görülen eksiklikler ile sektörden olmayanların bu alana yönelmeleri bu yazıyı yazmam için geçerli bir sebep oldu.
Her ne kadar, siyaset üzerine yazdıklarım, mesleğime yönelik yazılarımın önüne geçse de bildiklerimi lisanen okurlarımla paylaşmayı uygun gördüm.
Evet, bilenler bilir.
Uzmanlık alanım Su Yapılarıdır (Barajlar, Hidroelektrik Santralleri ve Göletler).
Hayatımın önemli bir kısmı şantiyelerde geçti.
Saha mühendisliğinden, Koordinatörlüğe giden uzunca yıllar.
Bir o kadar da tecrübe.
Onun içindir ki, inşaatlarda görülen aksaklıklara daha teknik gözle bakarak çözüm üretmeye veya sorunu teşhis etmeye özen gösteriyorum.
Evet, gelelim konumuza.
Basına yansıdığından çok daha fazla olayın olduğu ve özellikle son 2 ayda 25 den fazla can kaybının yaşandığı bu sektörde temel sorun nedir oradan başlayalım.
1. AKP iktidarı ile Su Kullanım Hakları özelleştirilen ve hemen her derenin üzerinde yapılarak elektrik üreten barajlar, santraller ve regülatörler herkes için bir çekim gücü yarattı.
Parayı verenin elinde kalan önemli projeler, sektörden gelmeyenlerin elinde neredeyse oyuncak oldu.
Elektrik üreterek para kazanan ya da kendi işletmelerinde kullandığı enerjiyi bedavaya getirmeyi düşünen herkes sektöre balıklama atladı.
Öyle ki, İnşaat sektörü dışından gelen bir çok meslek grubu önlerde yer almaya başladı.
Tekstilciler, avukatlar, manavlar, terziler bile işin içine girdiler.
Dolayısıyla sektör, daha işin başında Su Yapılarına baktığında sadece Para gören iş bilmezlerin eline geçmiş oldu.
2. Türkiye’de Su yapılarının en yeterli kadroları ve birikimi Devlet Su İşlerindedir.
İhalesi yapılmış ve devam eden yaklaşık küçüklü büyüklü 200 kadar projeye, özel sektörün hayata geçirdiği bir o kadar proje de eklendiğinde büyük bir yönetici eksikliği ortaya çıkmış oldu.
Hemen herkesin bildiği, donanımlı, hayatını sektöre adamış proje mühendisleri ve şantiye şefleri dışında ciddi bir teknik eleman sıkıntısı baş gösterdi.
Öyle ki, normal zamanda hiç birimizin saha mühendisi bile yapmayacağı, kalitesiz, niteliksiz, şantiye yüzü görmemiş kadrolar, çok önemli projelerde karşımıza Proje Müdürü olarak çıkar oldular.
DSİ’ den emekli olarak Özel Şirketlere geçen kadrolar da bu açığı kapatmaya yetmedi.
3. Proje firmaları da aynı çekim gücünden kendisine düşeni aldı.
Bir anda, 5-6 tane olan ciddi proje firmalarına sayılamayacak kadar çok firma eklendi.
Kalite düştü, projelerdeki hata sayısı ve yanlış projelendirmeler en üst seviyeye çıktı.
Araziyi gezmeden google earth üzerinden yapılan çizimlerin yapılabilirliği nasıl olursa, yapılan projeler de aynen öyle oldu.
4. Ortalık yüzlerce taşeronla doldu. İşi bilmeyen bir çok firma, kendi kapasitesi üzerinde iş alarak adeta sektörün pimini çekti.
Hayatında Su Yapıların da çalışmayan, tünel, galeri, gövde kazısı ve dolgusu görmeyen kadrolar bir anda kendini piyasa da buldu.
İş yapma yarışına giren firmalar en ucuza, en kalitesiz işi (!) yapmayı hedeflerken, bir çoğu ellerindeki işi dahi bitiremedi.
5. Kamulaştırmalar da ciddi problemler ve aksaklıklar oldu. Gerekli izinler alınmadan girilen sahalarda yapılan faaliyetler, beraberinde çok farklı sorunları da getirdi.
Çalışılan yerler adeta köstebek yuvalarını andırır oldu. Tamamlanmayan kazı ve dolgular, yarım kalan inşaatlar 2 sezondur yaşanan ağır hava şartlarının da etkisiyle çökme, kayma, oturma ve heyelan tehlikesini de beraber getirdi.
6. Büyük yapılarda projenin en önemli kısmı kuşkusuz ön çalışmalardır (yıllara dayalı su ölçümleri, temel sondaj çalışmaları, haritalamalar ve doğal yapı malzemeleri araştırmaları vs…).
Projelendirmeye yönelik bu tür çalışmalar işin boyutuna göre, toplam maliyetin % 5-8’ine kadar çıkabilmektedir.
Özellikle temel sondaj çalışmaları, ön çalışmaların hayati kısmını oluşturur.
Ne yazık ki, her okul bitiren öğrencinin, her firmadan ayrılan personelin yapmaya çalıştığı, maliyetin çok altında, yapmış olmak için yapılan bu tür araştırma Sondajları yanlış projelendirmeye esas verileri göz göre göre piyasaya sundu.
Proje firmaları ve müteahhitler, ucuz etin yahnisini yemek için adeta yarışır vaziyette tavır aldıkları ve bilgileri bir adım sonrasını görmeye yetmediği için bu duruma sadece seyirci kaldılar.
Sonuç ise malum.
Beklenenin çok üzerinde maliyetler, yanlış projeler…
7. Şimdiki Bakan, eski DSİ Genel Müdürü Veysel EROĞLU, bilimselliği ve mühendisliği bir kenara bırakarak, Devlete ait projelerin metrajların da kesinti yaparak kazanç sağladığını iddia etsede ülkeye büyük zarar vermiştir.
2003 yılında yayınladığı genelge tam bir evlere şenliktir.
Bu gün o projelerin tamamında su kaçakları vardır. İlgili projelere yönelik iyileştirmelerin maliyeti ve yöntemleri hem zaman hem de mali açıdan daha büyük bir yükü devletin sırtına yüklemiştir.
Çarpık zihniyet ve donanımlı kadrolardan uzak karar vericiler, önümüzdeki dönem için Türkiye’yi HES çöplüğüne dönüştürmek için adeta yarışır olmuşlardır.
Devletin özel sektörden farkı, tasarruf yapmak amacıyla projelerin yapılabilirliği ve orjinalliği ile oynamak değil, sağlam şekilde yapılmasını sağlamak olmalıdır.
8. Özel sektör tarafından yapılan HES’lerin hala yeterli bir mevzuatı yoktur. Varsa bile kadüktür.
Projeler sahipsizdir. Denetim yoktur. Kabul işlemleri, sorumluluğu olmayanlar ve işten anlamayanlar tarafından yapılmaktadır.
Kısacası, ben yaptım oldu mantığı belli projeler dışında ülke ekonomisine ve firmalara kazanç sağlamamıştır, sağlamayacaktır.
Yapılanların % 30-35’lik bölümünden sonuç alınamayacaktır.
Projeler bitmediği için sonuçları görülmemiştir. Ama görünen köy kılavuz istemez derler ya, mevcut durum aynen öyledir.
Yılların tecrübesi bana öğretmiştir ki: SU YAPILARINDA PARDON DEME LÜKSÜMÜZ YOKTUR.
Su, hatayı affetmez.
Akar ve yatağını bulur.
Bu tür yapılarda Bilimselliğin Yanında İşin Sanatsal Yönü de hesaba katılmalıdır.
İşi ehline vermeli, uygulamalar denetim altına alınmalıdır.
Su yapıları Denetim Hizmetleri adı altında çıkarılan ve maaşını veren insanı kontrol etmeni isteyen saçma yönetmelikler yerine daha makul uygulamalar acilen sisteme dahil edilmelidir.
Projeler, müteahhit firmalar ve teknik personel hususunda seçici olunmalıdır.
Yoksa, batan geminin malları misali alınan ruhsatlar hiç bir işe yaramayacaktır.
Önemli olan, dersimize çalışıp mühendisliğin gereğini yapmaktır.
Aksi halde, gereken dersi SU bizlere verecektir.
Benden söylemesi…