Bin Yılllık Tarihe İki Kere Ayıp Ettiler!..

Kaynak: 08 Haber, Sami Özçelik, 5 Kasım 2012
Çoruh’un adının anlamı Gürcüce’de boz bulanık, çamur akan nehir demek. O baraj kısa sürede çamur havuzuna döndü bile. 50 yıllık ömrü 20 yıl oldu!

Kafkasya’da yer alan Artvin, gerçekten şairlerin, yazarların, fotoğraf sanatçılarının en çok gezdiği, uğruna şiirler yazdığı, makaleler yazdığı sihirli bir dünyanın adıdır. Artvin’de Sıtkı Kahvecioğlu’nun yazdığı iki şiirden birisi olan “Yamacın Kaderi” aslında Artvin’i en iyi anlatan şiirden birisidir…

Yamaç, iki kaderinden birisi olan göç ile 1960’larda tanıştı. Neydi Yamacın diğer kaderi Fakirlik… Fakirlik anlam olarak günümüzde mutasyona uğramıştır. Eğer araban yoksa buzdolabın, iyi bir cep telefonun, malikânen yoksa sizi fakir kabul ediyorlar. Tabii bu kapitalizmin tanımı ya…

Evet, göç ile Artvin erimeye başladı. Küçüldü, küçüldü, iliği tükendi. Sonra Çoruh vadilerinde tam da o yıllara denk gelen sondaj çalışmaları başladı. Tıpkı şimdi Cerattepe’de başladığı gibi! Dediler ki; Artvin ihya olacak. Burada Çoruh’a gerdanlıklar takacağız. İnsanlar zengin olacak, mutlu olacak. Yaşadıkları fakirlik tarih olacak. Hep böyle anlattılar. Oysa bu barajların gerdanlık değil, Çoruh Vadisi’nin ümüğünü sıkan yağlı ilmek oldu. Elerine vurulan kelepçe, ayaklarına bağlanan pranga oldu!

1998 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Ahmet Mesut Yılmaz, Enerji Bakanı Mavi Akım projesiyle yargılanan Cumhur Ersümer, Gürcistan Devlet Başkanı Edwart Şevartnaze, Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev… O günü hiç unutmam. Kızım Almira annesinin karnındaydı ve doğmasına iki ay vardı. Tarih 28 Nisan 1998. Sıcak bir gün. Su hızarından insanlar akın akın tören alanına şimdi ki Deriner Barajı’nın yapıldığı yere zenginleşeceği, yamacın kaderinin değişeceği projeyi başlatacak olan bu tarihi ana şahitlik edecekti. Nitekim sıcak olmasına rağmen binlerce kişi gelmişti. Demirel, barajlar kralıydı, o bize yanlış yapmazdı. Üstelikte halkın babasıydı(!) baba yanlış yapar mıydı!.. Hiç kimse daha sonra neler olacağını hayal bile edemiyordu.

Muratlı, Borçka, Deriner aynı anda başlar. Borçka Barajı’nın boyu 44 metre, Gürcistan’ın sınırında ilk ve en erken o yapıldı. Alelacele açtılar. Herkes şok oldu. Çoruh’un adının anlamı Gürcüce’de boz bulanık, çamur akan nehir demek. O baraj kısa sürede çamur havuzuna döndü bile. 50 yıllık ömrü 20 yıl oldu! NTV’de program yapan bir ekip bunun hikmet-i hikayesini sorduğunda Nasrettin Hoca’nın eşeği misali ters giden bir şey vardı. Eşek mi üstüne binmiş kişi mi? Sonra Borçka Barajı… Onu da 2006 yılında apar topar açtılar. Bu arada Vadideki tarihi eserler sular altında boğulmaya başladı. Kimse bunların ne olacağını düşünmedi.

Projede bunlarla ilgili atıf vardı ve 2 trilyon yani 2 milyon TL civarında da kaynak aktarmışlardı. Ama kimse ona bakmadı. Önce tarihi Berta Köprüsü gündeme geldi. Dönemin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu ile bu konuda DSİ 26. bölge Müdürlüğü’nde tartışmıştım. Şunu dedim özetle; Çoruh Vadisi’nde bir tek canlı cansız hiçbir şey kurtarılmadı. Dokuz Kardeşlerde (Urzuma) Barış Manço’nun “Dağlar Dağlar” şarkısına klip çektiği asma köprüyü bile kurtarmadınız. Oysa Japonya, Barış Manço onların belgeselini, tanıtımını yaptı diye, onlara konser verdi diye bir parka adını bile verdi. İşte kadirşinaslık budur, kadir bilmek budur.

Şimdi Tarihi Berta Köprüsü’nü sular altına gömüyorsunuz. Trabzon Anıtlar Kurulu’nun kararını gösteriyorsunuz. Bu kararlar ayet midir ki! Eh öyle olsun diyelim. Ben de bunu kabul etmiyorum, hiçbir zamanda kabul etmeyeceğim. Köprüyü sular altına gömüp, çamura bulayacaksınız. Tarih sizi asla affetmeyecek. Ben bu akşam bunları söyleyerek tarihe not düşüyorum.”dedim. Oradaki gazeteciler, orada bulunan yetkililer, herkes beni kınasa da ben doğru bildiğimi söylemiştim. İyi ki de söyledim. Bu da tarihe not oldu.

Sonra Tarihi kümbetler, Sirya Camii, Oruçlu Camii, Şükrü Paşa Konağı Deriner’in kurbanları olarak belirlendi. Kümbetlerin ikisi de sular altında kalıyor. İlki Çoruh kıyısında olanı erkenden veda etti. Zeytinlik köyünden olan Tekin Üstündağ ile birlikte Barajın uzattığı yolu 2 saate kat ederek bahçesine belgeler, mektuplar gömdük. İçinde her şey var.

Tarih eğer bir gün bunları bulursa o isimleri de yine sayemizde anmış olacak! Biz kötülere bile iyilik edecek kadar farklı inansız beyler. Aradan 3 ay geçti. Deriner barajının suları yükseldi. Yukarı Kümbet de gitti gidiyor. Burada bir parantez açayım. Zeki Kurt, tarihi eserleri kurtarma gönüllüsü olarak canla başla çalıştı. Bizleri uyandırdı, bu konuda didindi, koşuşturdu. Berta Köprüsü’nde olsun, kümbetlerde olsun sürekli İstanbul, Artvin hattında koşuşturdu.

Çoruh Vadisi’ndeki tarihi eserler sulara gömülmeden önce öldürüldü(!) Trabzon Anıtlar Kurulu Anıtları’na SAHİP ÇIKTI(!)

Dedi ki, kim demiş eserlerimize sahip çıkmadığımızı. Biz onları onarıp suda saklayacağız. Sonra tekrar gün yüzüne çıkacak. Böylece eserlerimiz yaşayacak. Hatta su altına dalarak turistler burayı gezecekler(!) Evet onardılar. Yıkık duvarları kim onarırsa onlar onardı. Çimentoyla sıvadılar, malaladılar. Önce Berta Köprüsü’nün içine ettiler. Sonra daha az ünlü olan Ferhatlı’ya!.. Neyse ki Aşağı Kümbet şanslıydı. Olduğu gibi su altında kalarak belki de orijinalliğini muhafaza etmeyi başardı. Ama yukarı kümbet yok mu, Aşağı Kümbet’in ikizi, Tekin Üstündağ’ın deyimiyle sevgilisi o çok acılar çekti. Yukarı Kümbet ile oturup dertleştim.

Dedim ki, kısa sürede iki büyük acı yaşadın. Bir iki kişi gelip senle ilgilendi, senin için üzüldü. Sen bu insanlara ne yaptın ki bu şekilde cezalandırıldın. Kimin tavuğuna kış ettin? Tarihçiler bile sana neden ihanet etti? 08 Haber’e anlat da kayıt altında kalsın” dedim. Tahmin ettiğiniz gibi bir dokundum bin ah işittim Bakın neler söyledi;

“Bir kaç izim zikrederek başlayayım. Öncelikle Zeki Kurt’a, Tekin Üstündağ’a Selim Aksakal’a, Sedat Varan’a 08 Haber gazetesine ve sana çok çok teşekkür ederim. Her şeyin hikâyesi “Bir varmış”la bir “yokmuş”tan ibarettir. Ben bin yaşındayım. Hep buradaydım. O zaman beni inşa edenler sizin atalarınızdı, dedelerinizdi. İnsanlık mirasından söz edilir. O bizi işte Tarihi eserler bu özelliği kazandığında milliyeti, tabiiyeti, şusu busu, tüm etiketleri kalkar, insanlığın ortak mirası haline gelir.

Evet, bin yıldır kimse bizi fark etmiyor aslında. Benim sevgilim ve ben şu Zeytinli’ğin karşısında durur. Sohbet ederdik. Çoruh’un çocuklarıydık aslında biz. Eğer bu nehir burada olmasa inan ki biz de burada yapılmazdık. Çoruh’un bir dönem insanlara medeniyet sembolü olarak yaptırttığı eserleriz biz. Nice seller, depremler, savaşlar, çağlar, yüzyıllar gördük. Hiç biri bizi yıkamadı. Hep dimdik ayakta kaldık. O yılların şahidi olarak bugünlere sizin uzay çağı dediğiniz insanların ayaklarının yerden kesildiği, bu yüzden de saçmaladığı bir çağ bu!

Dünyayı kainatı kendisi yaratmış sanki! Bu Çoruh Nehri aktığı için nehirdir. Akarken dünyanın dengesini sağlıyordu. Geçtiği her yere hayat taşıyordu. Şu ÇEP’i icat edenler yani Çoruh Enerji Planı’nı dünyanın en yüksek barajlarını yapmakla övündüler. Oysa bu sizin hayatınızın hatasıdır. Bu projenin içinde insan yok, burada yaşayan medeniyetlerin şahitleri olan bizler yok, burada mezar bile yok!

Bu nasıl kamu yararına bir projedir? İçinde insan olmayan bir plan plan değildir. O art niyetli bir çalışma ve insanlığın yüzkarasıdır. Biz tarihten geldik. Kendini bilmez ama çok şey bildiğini sanan bazı kimselerin imzalarıyla çamurların içine gömülüyoruz. Aşağı Kümbet boğulduğunda ben zaten yarı ölüydüm. Beni asıl öldüren ise bin yıllık taşlarıma, bedenime çimento bulanması oldu! Ne gerek vardı? Şu halime bakın utanıyorum. Her tarafım çimento, çimento beni boğuyor. Artık bir an önce sulara gömülmek istiyorum. Beni kimse bu halimle görmesin. Tarih bilinci gelişmemiş toplumlar yok olmaya mahkûmdurlar. Ben duyarsızlaşmış, bir ota dönüşmüş mevsimini yaşayıp çekip giden anlayışın esiri 2012’nin insanlarına acıyorum. Ne yaptığınız bir şeye benziyor, ne kendinize olan saygınlığınız kalmış!

Ben artık gideyim. Eyvallah birkaç iyi yerli adamlar. Size teşekkür ediyorum. Benim önce harca bulayan, sonra çamurlara gömenlere söyleyecek hiçbir şeyim yok! Onlar yaptıklarının utancıyla yaşsınlar. Şayet böyle bir yüzleri varsa…”

Yukarı Kümbeti de uğurladık. Elimizde kala kala hilkat garibesi, milyarlarca yıllık vadiyi yok eden, buradaki medeniyet izlerini silen, insanları buradan süren, ölülerin kemiklerine bile alerjisi olan insanlık utancı olan Deriner kaldı. Hem biliyor musunuz enerji kendisinde faturanızın tarihi bir gün geçerse şak diye enerjiyi kesiyorlar. Açma kapamadan trilyonlar götüren bir şirket buradaki insanları resmen soyuyor! 22 TL açma kapama parası deyip, 35 TL’lik faturalar gönderiyorlar! Hani insanlık içindi ya, hani kamu yararı için yapılmıştı ya. Onun için yazıyorum. Bilmiyorum bu ne zaman bulunur? Bulunmaz mı? Okuyanlar anlar mı? Kim bilir hangi yüzyılda mesela 3 bin yıllarında..Bu plan hem sizi hem bizi boğdu be dostlar!”

Son sözüm: Tarihi yeni taşlarla değiştirip anlatmaya kalkışan emekli tarihçiye de, Sanat tarihçisi akademisyene de, bu kararı verenlere, sorumluluğu bulunan herkese yazıklar olsun!