Rakamların ahengi barajların yarattığı yıkımı kapatamayacak

Deriner Barajı 12.12.12 tarihinde, saat 12.12’de başlaması planlanan ancak 13.12’de[1] başlayan büyük bir törenle Başbakan Erdoğan tarafından hizmete açıldı. Tören Deriner Barajı’nın bulunduğu Artvin’den yüzlerce kilometre uzaklıkta Başkent Ankara’da yapıldı. Barajları “halka kazandırılan eserler” olarak değerlendiren Başbakan Erdoğan, “toprakların o çatlak dudaklarına su veriyoruz” diyordu. “Deriner Barajı’yla yeni bir rekorun sahibi olduk” diye devam eden Başbakan Erdoğan’ın ağzından şu sözler dökülüyordu: “bu bir mühendislik harikasıdır”. Erdoğan bir ara konuşmasını beklenmedik bir biçimde kesip, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nu yanına çağırdı. Apar topar koşarak Başkabakan’ın yanına giden Eroğlu ile Erdoğan arasında kameraların göstermediği ve duyamadığımız kısa bir konuşma geçti. Aralarında geçen konuşmanın konusu ise beş dakika sonra belli oldu. Başbakan Erdoğan’ın aklına açılışı yapılan 112 tesisten biri olan Yozgat’daki Musabeyli Barajı’nın adını, TBMM başkanı Cemil Çiçek’e ithafen “Cemil Çiçek Barajı” olarak  değiştirmek gelmişti. O çoşkuyla törenin bitmesini bekleyememiş, önce Bakan Eroğlu’na sonra da halkına müjdeyi vermişti. Bu durum, tüm halkı, gelecek nesilleri ve diğer canlıları ilgilendiren kararların nasıl alındığını tüm açıklığıyla gösteriyordu.

Bu “anlamlı” olayın bir gün öncesinde, ülkenin önemli gazetelerinde çarşaf çarşaf reklamlar gördük. Reklamlarda kullanılan fotoğraflardan birinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dünün DSİ Genel Müdürü, bugünün ise Çevre ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu karşılıklı kazma küreğe sarılmışlar, arka planda ise tüm bir gazete sayfasını boydan boya kaplayan dev bir baraj resmi görülüyor. Baraj gerçekten de bir dev. Öyle ki bu hidrolik yapı Türkiye’nin en yüksek barajı, dünyanın ise altıncısı olma özelliğine sahip. Erdoğan ile Eroğlu’nun çoşkuyla kazma küreğe sarılmasının arkasındaki esas neden işte bu irrasyonel devasa gurur.

Aslında bu törenle açılışı yapılan tek su yapısı Deriner Barajı değildi. Deriner Barajı’yla birlikte 112 su tesisi de hizmete açıldı. Düzce ilindeki Melen Çayı’ndan gelen suyu 185 km’ye varan borular içinde İstanbul’un Asya Yakası’ndan Avrupa Yakası’na taşıyan Melen Projesi de bunlardan biriydi. Dünyanın su altından geçen en uzun ve tek su transferi projesi olan Melen Projesi’nin İstanbul’un su sıkıntısına 2060 yılına kadar çare olacağı iddia ediliyor. Bir başka büyük proje ise Sinop-Boyabat Barajı ve HES’i. Bu proje Türkiye’de özel sermaye ile kurulan en büyük baraj olarak biliniyor. Kızılırmak üzerinde kurulan barajın  yıllık 2 milyar 118 milyon kilowatt/saat elektrik üreteceği hesaplanıyor. Bunların yanı sıra, aralarında Trabzon Atasu, Bolu Köprübaşı Barajı, Bayburt Demirözü Barajı, Konya Bağbaşı Barajı ile Konya Mavi Tünel Projesi’nin de bulunduğunu toplam 16 baraj işte bu “ahenkli rakamlar” eşliğinde işletmeye alındı[2].

Sayıların ahenginin de gücüyle milli gururumuzu tam da 12’den vuran tören, devletin gövde gösterisine dönüştü. Artık ne baraj sadece bir barajdı, ne de arıtma tesisi sadece suyu arıtıyordu. Deriner Barajı’yla devlet vücuda gelmiş, bir anıt gibi gökyüzüne doğru yüzlerce metre yükseliyordu. Su arıtma tesisleri ise umutlarımızı arıtıyor ve geleceğimizde tertemiz beyaz sayfalar açıyordu.

Peki bu billur gibi akan hayallerin arkasında nasıl bir gerçek vardı? O da bu kadar pür-i pak mıydı? Gelin birlikte bakalım. Başbakan özellikle açılış törenini Artvin’de yapmak istediğini ama hava durumunu tahmin edemedikleri için gidemediklerini söyledi. Bugün hava Artvin’de günlük güneşlik ama Deriner barajı ile Artvin’nin ikliminin, doğasının bugünden itibaren değişeceği de kesin. Keşke Başbakan şimdiden neden olduğu tahribatı gidip kendi gözleriyle görseydi.

Dev baraj Deriner Barajı

Deriner Barajı, Çoruh Nehri üzerinde kurulu. Gövde yüksekliği 249 m olan bu beton kemer yapı, kendi klasmanında Türkiye’de birinci, Avrupa’da üçüncü ve dünyada ise altıncı en yüksek baraj olma özelliğine sahip. Barajın  toplam gövde hacmi 3 milyon 400 bin m3, su depolama kapasitesi ise 1 milyar 920 milyon m3. Çoruh Havzası’nın bütününden elde edilecek enerjinin %14’ünü üretecek olan barajın kurulu gücü 670 megawat. Bu da Türkiye’de üretilen hidroelektriğin %6’sına tekabül ediyor. Bu dev yapının yılda 2118 milyon kilovat/saat enerji üretmesi öngörülüyor. Bu da yaklaşık olarak 685 bin kişinin yıllık elektrik ihtiyacına denk düşüyor.

Çoruh Nehri 3255 m yüksekliğindeki Mescid Dağı’nın batı yüzünden doğuyor. Bayburt ve İspir’den geçip, bir yay çizerek Yusufeli’nin Yokuşlu köyü’nden Artvin’e doğru akıyor.  Borçka’nın içinden geçtikten sonra da Batum’da Karadeniz’e dökülüyor. Çoruh Havzası’nın 400 km2’lik kısmı Türkiye toprakları içinde. Geriye kalan 3 km2’lik kısmı da Gürcistan sınırları içinde yer alıyor. Çoruh’un debisi Mayıs ayında zirveye çıkarken (529-569 m³/sn), en düşük debisi 53.09 m³/sn oluyor. Nehrin ortalama eğimi ise %5. Dünyanın en hızlı akan ve derin nehirlerinden biri olan Çoruh Nehri’nin hızını kesen ve ana kolu üzerinde inşaatı tamamlanmış veya devam etmekte olan on tane baraj var. Bunlar kaynağından denize döküldüğü yere kadar Laleli, İspir, Güllübağ, Aksu, Arkun, Yusufeli, Artvin, Deriner, Borçka ve Muratlı barajları (Bkz Şekil 1).

Şekil 1. Çoruh’un anakolundaki barajlar

Kaynak: Devlet Su İşleri (DSİ)[3]

Çoruh Havzası, Türkiye’de baraj ve HES inşaatlarından en çok etkilenen havzaların başında geliyor. Bu havzadaki HES projelendirmeleri Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ) tarafından 1930’larda  başlatılmış. Havzada akan sulardan elektrik enerjisi üretmek için ilk plan 1969’da hazırlanmış. 1979’ da ise havzanın master plan raporunun hazırlanması için bir mühendislik kuruluşu yetkilendirilmiş. Plan 1982’de son halini almış. Şimdiye kadar inşa edilen toplam 37 HES ile birlikte 3133 MW kurulu güce ulaşılmış durumda. Uzunluğu sadece 431 km olan nehrin anakolu üzerinde inşası tamamlanmış ya da sürmekte olan 10 baraj, nehri onbir parçaya bölmüş durumda (Bkz şekil 2). Bunlardan Borçka ve Muratlı barajlarının inşası bir kaç sene önce tamamlandı ve ikisi de işletmede. Artık üçüncü baraj olan Deriner de devrede.

Şekil 2. Çoruh Irmağı anakol projeleri

Kaynak: DSİ[4]

Çoruh Nehri’nin anakolundaki  bu on barajın içinde ortalarda bulunan Yusufeli Barajı en önemli rolü oynuyor. Nehrin yıllık debisinin çok değişken olmasından dolayı nehir üzerindeki HES’lerin tüm yıl boyunca çalışması Yusufeli Barajının rezervuarından gelecek suya bağlı.

Dev bütçeli baraj

Deriner projesi, Türk-Rus Karma Ekonomik Komisyonu’nca 1994’te belirlenen uluslararası bir  konsorsiyumla yürütülmüş. Proje sözleşmesi 1997 yılında 711,4 milyon dolar  bedelle imzalanmış. 1998 tarihinde başlayan projenin 2005 yılı itibarıyla bitirilmesi planlanırken, gövde inşaatına ancak 2005 sonlarında başlanmış. Baraj bundan yedi yıl sonra tamamlanabilmiş. Deriner Barajı ile ilgili Sayıştay Raporu’da barajın 461 milyonluk kaynak israfına neden olduğu söyleniyor. 2009 Temmuz tarihli rapora göre barajın yapımında 5 yıllık bir gecikme yaşanması ve kamunun 461,3 milyon TL civarında bir kaynak israfına uğramış olması söz konusu. Raporda, projenin verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkelerine uyulmaması, kaynakların sağlıklı bir planlama ve iyi bir proje yönetimi ile kullanılmaması nedeniyle 2009 yılı fiyatları ile 461,3 milyon TL kaynak israfına yol açıldığı; projenin ihalesiz 711 milyon dolara verildiği; keşif artışlarıyla projenin toplam maliyetinin iki katına çıktığı ve tamamlanmasının 5 yıl geciktiği belirtiliyor[5]. Yaklaşık 1 milyar 400 milyon dolara mal olan barajın 7 yılda kendisini amorti edeceği söyleniyor.

Çoruh Havzası’nda yapılan barajların yerinden yurdundan edeceği insanların yaşadıklarına örnek olarak Yusufeli Barajı verilebilir. Bu baraj tamamlandıktan sonra Yusufeli’den yaklaşık 15 bin kişi göç etmek zorunda kalacak. Buradaki tarım arazilerinin büyük bölümü şimdiden sular altında. Farklı iklimiyle zeytinciliğin merkezlerinden biri olan Yusufeli’ndeki zeytinliklerin %75’i sular altında kalıyor. Artvin Valisi Kalkan bu mağduriyete yönelik şöyle söylüyor: “Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’müzün yaptığı çalışmaya göre, eğer doğru ve sağlıklı bir planlama yapılabilirse, bu barajda yapılacak balıkçılıkla kaybettiğimiz gelirin 4 katını elde etme imkanına sahip olacağız. Yaklaşık kaybımız 39 milyon gibi bir rakam olarak ifade ediliyor ancak balıkçılıktan da yılda 160 milyon gibi bir gelir elde etme imkanımız var”[6]. Bakalım Vali Kalkan’ın dediği gibi yüzyıllardır zeytincilikle uğraşan insanlar, hop diye balıkçılıkla uğraşmaya başlayacak mı? Balıkçılık Vali Bey’in iddia ettiği gibi dört kat gelir getirecek mi? Doğanın öngörülemez dinamiklerinin varlığından habersiz bu iddialı açıklamalar gülünç olmaktan öte gidemiyor.

Deriner Barajı ecdadı sulara gömdü

Çoruh Nehri dünyanın sayılı bir kaç rafting parkurlarından birisi. Nehrin üzerindeki bu barajlar tamamlandığında rafting gibi rekreasyonel faaliyetler son bulacak. Burası doğal güzellikleriyle bilinen ve turizm, balıkçılık ve geçimlik tarım gelirleriyle yaşamını sürdüren insanların yaşadığı bir yer. Sadece Deriner değil diğer barajlarla birlikte doğal yaşam alanları üzerindeki kümülatif baskılar artacak. Bu durumun geçimini Çoruh Havzası’ndan sağlayan insanlar üzerinden geri dönüşü olmayan yıkıcı etkileri olacak.

Tabi HES’ler sadece çevreye ve bölge halkına geri dönülmez zararlar vermiyor. Ocak 2011 ile Nisan 2012 arasındaki  18 aylık zaman diliminde HES ve baraj yapımı ve/veya işletilmesi sırasında ölenlerin sayısı 48’i, yaralananlar ise 63’i bulmuş[7]. Deriner HES inşaatında da bir işçi ölümü yaşanmıştı. Olayla ilgili çoğu yorum yazısında “bir işçi” olarak anılan işçinin adı Bülent Özkent’ti, yaşı ise sadece 34’tü. 14 Ocak 2011’de üzerine devrilen iş makinesi altında can veren motor ustasının hakkını soran maalesef olmadı.

Çoruh Vadisi’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescillenmiş Selçuklu ile Saltuklulara ait tarihi eserler, restore edilmelerinin ardından kendilerini barajın suları altında buldu[8]. Örneğin Ferhatlı Köprüsü Temmuz ayında restore edilmişti ama Eylül ayı geldiğinde baraj suları köprüyü kaplıyordu. Daha başka tarihi eserler de DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilmelerinin ardından baraj sularına gömüldü. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından su altında kalan eserlerin kurtarılması için çeşitli üniversitelerde görev alan uzmanlardan oluşan bir bilim komisyonu oluşturuldu. Berta ve Ferhatlı Köprüsü ile kümbetlerin başka yere taşınması kararı beklenirken, komisyon bu seferde 10 Aralık 2010’da eserlerin belgesellerinin ve 1/20 ölçekli maketlerinin yapılması kararını aldığı açıklandı. Artvinli aktivist Sami Özçelik olup biten belirsizlikle ilgili şöyle diyor[9]: “Berta Köprüsü onarılınca biz tarihi eserlerin kurtulacağını zannettik. Ancak eylülde baraj sularının yükselmesiyle köprü tamamen suyun altında kaldı. Restorasyona harcadıkları para da boşuna gitti.”

Artvinli vatandaşlar bir araya gelip tarih yıkımını protesto eden bir eylem yaptı. Bu yıkımdan sorumlu tutulan 27 kişi ve kurumun adının yer aldığı sembolik bir mektup yazıldı. Mektuptaki listenin başında Başbakan Recep Tayip Erdoğan vardı. İkinci sırada ise Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın adı geçiyordu. Mektup sular altında kalan Aşağı Zeytinlik Kümbeti’nin bahçesine gömüldü. Bu kümbetin seçilmesinin ise özel bir anlamı var. Burada deyim yerindeyse bir restorasyon rezaleti yaşanmış. Valilik ve DSİ buranın restorasyonu ihalesini bir firmaya vermiş. Bir kaç işçinin kümbeti baraj sularından korumak için beton sıvayla kaplaması Artvinlilerin aklından çıkmıyor[10]. Betonla koruma yöntemi de Türkiye’nin “arkeolojik koruma” literatürüne kattığı yeni bir kavram olsa gerek.

Doğayı hiçe sayan Deriner barajı

Gelelim Deriner ve diğer entegre barajların Çoruh Havzası’nın doğası üzerindeki etkilerine. Çoruh Vadisi, dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli 34 Karasal Ekolojik Bölgesinden biri olan Kafkasya Sıcak noktası içerisinde yer alıyor[11]. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), bölgenin ılıman kuşak ormanlarını Dünya üzerinde korumada öncelikli 200 Ekolojik Bölgeden biri olarak ilan etti. Deriner Barajı alanı; hem Çoruh Vadisi önemli bitki alanı, hem de Kuzeydoğu Anadolu Bitkisel Çeşitlilik Merkezi (SWA.19 Kuzey Doğu Anadolu) olarak tanımlanan bölgede bulunuyor. Barajın bulunduğu Artvin de yaklaşık 1860 bitki taksonu ile Antalya (2126) ve İstanbul’dan (2048) sonra Türkiye’nin bitkisel tür çeşitliği açısından üçüncü en zengin ili.

Deriner Barajı rezervuarı 2650 hektarlık bir alanı kaplayacak. Bu alan içindeki gerek endemik, gerekse endemik olmayan nadir bitki türleri büyük ölçüde ortadan kalkacak. 162 bin 834 hektar alanı kapsayan Çoruh Vadisi Önemli Bitki Alanı (ÖBA) florası şimdiden Deriner Barajı nedeniyle büyük bir tehdit altında. Bir ÖBA olan Çoruh Vadisi’nde dünya çapında nadir bulunan 6 tür ile Avrupa ölçeğinde tehlike altında bulunan 61 tür bitki yaşamakta.

Fotoğraf 1. Deriner Barajı ve Çoruh Vadisi

Çoruh Vadisi aynı zamanda kuşların Kuzeydoğu-Güney göç rotasında bulunuyor. Hatta öyle ki Türkiye WWF’e göre Türkiye’deki sulak alanların uluslararası düzeyde önem taşımasının asıl nedeni; Batı Palearktik Bölge’deki kuş göç yollarından en önemli ikisinin Türkiye üzerinden geçiyor olması[12]. Doğu Karadeniz Bölgesi’nden Türkiye’ye giren Çoruh Vadisi göç rotası ile 200 binden fazla yırtıcı kuş nehrin üzerinden uçarak Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki sulak alanlara yayılıyor. Türkiye üzerindeki bu göç, Batı Palearktik Bölge’deki en büyük yırtıcı kuş göçü olarak kabul ediliyor. Karadeniz’in batısında Trakya üzerinden Türkiye’ye girerek boğaz üzerinden Anadolu’ya geçen Boğaziçi göç rotası, 200-700’lük gruplar halinde 250 binden fazla leyleğin geçişlerine sahne oluyor[13].

Şüphesiz ki yapılan onlarca baraj rezervuarı tüm bu canlıların yaşam ve konaklama alanlarını yok edecek. Bunca barajla parçalanmış bir nehir havzasında bu canlıların türlerinin devamını sağlaması mümkün değil. Bölgenin iklimi de önemli ölçüde değişecek. Bu kadar büyük değişiklere maruz kalan bir bölgenin ekosistemini korumaya yönelik istediğiniz kadar tedbir alın işe yaramayacaktır. İnşaat şirketleri ve devlet yetkilileri de canlılar ya da doğal hayatın korunması için önemli bir tedbir de almadılar zaten. Sadece dağ keçileri için koruma alanı sağlanabildi[14].
Yeni Barajlar Kralı’ndan Çoruh Nehri’ne beton gerdanlık

Deriner Barajı’nın inşaatı, DSİ’nin genel müdürlüğünü yaptığı dönemde “Barajlar Kralı” olarak nam salan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından başlatıldı. 2008’e gelindiğinde ise Eroğlu, 5 yıldan az bir sürede 120’ye yakın baraj ve gölet yatırımına imza atmış, Demirel´in 40 civarındaki baraj rekorunu çoktan üçe katlamıştı. Hatta Eroğlu kendisini yeni “Barajlar Kralı” olarak adlandıran basın mensuplarına mahçupça şöyle diyordu: “Krallık unvanını vatandaşımız versin. Ben unvan peşinde değilim. Onu vatandaşımız değerlendirsin. Bizler Allah rızası için çalışıyoruz”[15]. Eroğlu bir başka konuşmasında ise “Çoruh’a gerdanlık takan ilk hükümet biziz” diye övünüp[16] barajı nehre bağışlanmış bir mücevher olarak anlatmıştı.

Doğayı dize getirmeye çalışan ve hatta meydan okuyan onlarca konuşmayla tarihe geçen Eroğlu yalnız değil. Artvin Valisi Kalkan da “Artvin’imiz böyle büyük bir baraja evsahipliği yaptığı için ne kadar gurur duysa azdır” derken ekliyor: “Çoruh Nehri’nden azami şekilde faydalanacağız”. Deriner Barajı’nın su tutma töreninde söz alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise şöyle demişti: “Artık Çoruh, kendi istediği gibi değil, bizim istediğimiz gibi akacak”[17]. Böylesi büyük iddialarda çoğu zaman sayıların ve kıyaslamaların yardımına ihtiyaç duyulur. Nitekim imza attığı barajların yüksekliklerini Eyfel Kulesi ile yarıştıran[18] Eroğlu’nun da sıklıkla başvurduğu yöntem budur. Çevre ve Su İşleri Bakanı kimi durumlarda hızını alamayıp sayıların ahengine iyice kaptırır ve Isparta’da yaptığı bir konuşmada da olduğu gibi ağzından her an şu talihsiz cümleler dökülebilir: “Tabi Isparta’nın plakası 32 ve gölet sayısını da 32’ye tamamlayacağız”[19].

Görünen o ki Deriner Barajı sadece duvar yüksekliğiyle değil doğa, toplum ve geleceğimiz üzerinde yaratacağı tahribatla da Türkiye’nin gündemine sıkça gelecek. Evet, doğa varlıklarını yok etme pahasına onlardan elde ettiği faydayı maksimize etmeyi kalkınma sayan hakim zihniyet varlığını sürdürdüğü sürece daha çok baraj ve HES nehirleri kelepçeleyip, boğacak. Boğulan sadece nehirler değil toplum ve gelecek nesiller de olacak. 12.12.12. eş zamanlı açılış toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan açılışı yapılan hidrolik projeler ile ilgili olarak şöyle diyordu: “Gelecek kuşaklar bizi hayırla yad edecek”. Tabi Başbakan’ın bu dileğinin gerçekleşebilmesi için öncelikle gelecek nesillerin var olması gerekecek. Nehirleri kelepçelenmiş, insansızlaştırılmış, kirlenmiş ve tükenmiş bir ülkenin çocukları olarak nasıl var olacaklar? İşte sorulması gereken soru bu.

Dr. Akgün İlhan ve Nuran Yüce

Notlar

[1] Tören tüm önlemlere rağmen bir saat geç başladı.

[2] “16 milyara 112 tesis”, Meltem Özgenç, Hürriyet, 12 Aralık 2020,  http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22133528.asp

[3] DSİ (2011), Yusufeli Barajı ve HES, http://www2.dsi.gov.tr/yusufeli_projesi.pdf

[4] DSİ (2011), Yusufeli Barajı ve HES, http://www2.dsi.gov.tr/yusufeli_projesi.pdf

[5] Işık Kansu ve Murat Kışlalı, “Hükümeti korkutan rapor”, Cumhuriyet,  29 Ekim 2010, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=186522

[6] “Türkiye’de bir ilk”, Bölümlü Haber, 11 Aralık 2012, http://www.bolumluhaber.com/haber/turkiyede-bir-ilk_h3347.html

[7] “1 Mayıs’ta HES ölümleri”, Mehveş Evin, Miliyet, 1 Mayıs 2012, http://cadde.milliyet.com.tr/2012/11/29/YazarDetay/1534687/1-mayis-ta-hes-olumleri

[8] “Tarihi eserler HES projesine gömüldü”, T24 Bağımsız İnternet Gazetesi, 4 Kasım 2012, http://t24.com.tr/haber/tarihi-eserler-hes-projesine-gomuldu/216639

[9] “Bin yıllık tarihe iki kez ayıp ettiler”, Sami Özçelik, 08 Haber, 6 Kasım 2012, http://www.08haber.com/makaleGoster.php?yazid=46&id=2986

[10] “Artvin’de Tarih Onarılarak Suya Gömülecek”, Pirsus Haber, 12 Kasım 2012, http://www.pirsushaber.com/artvinde-tarih-onarilarak-suya-gomulecek-524360n.html

[11] Çoruh Vadisi Deriner Barajı altında kalacak endemik ve nadir bitkilerin tesbiti, nakledilmesi ve yetiştirilmesi projesi (2011), T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü,http://www.cem.gov.tr/erozyon/Files/yayinlarimiz/deriner_baraj_golu_prj.pdf

[12] WWF (2008). Türkiye’deki Ramsar Alanları Değerlendirme Raporu: WWF – Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) http://www.wwf.org.tr/pdf/WWF_Turkiye_Ramsar_Alanlari_Degerlendirme_Raporu.pdf

[13] WWF (2008). Türkiye’deki Ramsar Alanları Değerlendirme Raporu: WWF – Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) http://www.wwf.org.tr/pdf/WWF_Turkiye_Ramsar_Alanlari_Degerlendirme_Raporu.pdf

[14] İlker Karayılan, “Hidroelektrik Santraller – Sorun mu, Çözüm mü?”, Su Hakkı Kampanyası, 31 Mayıs 2010, http://www.suhakki.org/2010/05/hidroelektrik-santraller-sorun-mu-cozum-mu/#.UMfF6-TqncA

[15] “Demirel´in baraj krallığını ele geçirdi”, Düzgün Karadaş, Haber7, 7 Mayıs 2008, http://www.haber7.com/ekonomi/haber/317669-demirelin-baraj-kralligini-ele-gecirdi

[16] “Deriner’de su tutulmaya başlandı”, Türkiye Gazetesi, 25 Şubat 2012, http://www.turkiyegazetesi.com/haber/525748/kunye.aspx#.UMe9X-TqncA

[17] “Türkiye’nin en yüksek Barajı Deriner su tutmaya başladı”, Duyuru, Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su işleri Bakanlığı websitesi, 24 Şubat 2012,  http://www.ormansu.gov.tr/osb/haberduyuru/guncelhaber/12-02-24/T%C3%BCrkiye%E2%80%99nin_En_Y%C3%BCksek_Baraj%C4%B1_Deriner_Su_Tutmaya_Ba%C5%9Flad%C4%B1.aspx?sflang=tr

[18] “Dünyanın en yüksek 3. Barajı, Yusufeli Barajı ve HES’in sözleşmesi imzalandı”, Duyuru, Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı websitesi, 22 Kasım 2012, http://www.ormansu.gov.tr/osb/HaberDuyuru/guncelHaber/12-11-22/D%C3%BCnyan%C4%B1n_En_Y%C3%BCksek_3_Baraj%C4%B1_Yusufeli_Baraj%C4%B1_ve_HES%E2%80%99in_S%C3%B6zle%C5%9Fmesi_%C4%B0mzaland%C4%B1.aspx?sflang=tr

[19] “Isparta içme suyunu Darıderesi Göleti’nden karşılayacak”, Isparta Haber, 13 Mart 2010, http://www.ispartahaber.com.tr/haber/2951-siyaset-isparta-icme-suyunu-darideresi-goletinden-karsilay-haberi/