Kaynak: Haberler.com, 27 Şubat 2013
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, suyunun herhangi bir maden gibi düşünülemeyeceğini belirtti. Erdoğan Toprak, “Tüm su kaynaklarının 49 yıllığına devredilmesi, özelleştirilmesi, uluslararası veya yerli su işletmecilerine satılması, kullanım hakkının devri öngörülmektedir. Tüm topluma ait ülke su varlığının, böyle bir devre konu edilmesi düşünülemez.” dedi.
Toprak, yaptığı yazılı açıklamada “Su Kanunu Tasarısı”nı eleştirdi. Tıpkı enerji gibi, gıda ve suyun geleceğin en stratejik maddeleri arasında olduğuna dikkat çeken Toprak, yapılan araştırma ve siyasi projeksiyon çalışmalarında gelecekte küresel düzeyde su savaşlarının çıkması olasılığının en kuvvetli ihtimaller arasında bulunduğunu ifade etti.
Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada en kısıtlı varlığın su olduğunu dile getiren Toprak, “Dicle, Fırat, Asi Nehri gibi sınır aşan sular konusunda çeşitli sorunların gündemde olduğu da bilinmektedir. Tam da bu aşamada hazırlanan Su Kanunu Tasarısı’nın, öncelikle tüm toplumun geleceğini ilgilendirmesi nedeniyle, açık ve şeffaf biçimde tartışılması gerekmektedir. Oysa her zaman olduğu şekilde hükümet kapalı kapılar ardında bir tasarı hazırladığı gibi, şimdi de muhtemelen bir gecede bunu TBMM’ye getirip komisyon ve genel kuruldan çoğunluğuna dayanarak geçirecektir. Tasarının getirdiği düzenlemeler arasında, Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının, kaynak sularının, ırmak, dere, nehir ve göl ve göletlerin, kullanım hakkının 49 yıllığına yerli veya yabancı kullanıcılara devredilmesi, stratejik anlamda çok kritik bir düzenlemedir. Çevrenin, doğanın, doğal kaynakların ekosistemin korunması, ülke çıkarları doğrultusunda kullanımı ve planlanması çok hayatidir.” şeklinde konuştu.
OTOMATİK SU SAYAÇ SİSTEMİ ÇİFTÇİYİ DAHA DA YOKSULLAŞTIRACAK
Getirilmek istenen yasayla devletin kendi suları üzerindeki egemenlik ve kullanım haklarından vazgeçtiğini belirten Toprak, kamuoyundan gizlenen tasarıda suyun ticari bir meta olarak değerlendirildiğini kaydetti. Suyun aynı zamanda tüm yurttaşların, toplumun kullanımına ve sahipliğine ait bir hayati varlık, ihtiyaç olduğunu anlatan Toprak, şöyle devam etti: “Biz hiçbir zaman özelleştirmeye, akılcı-mantıklı ve özel sektörü ekonomide devreye sokan uygulamalara karşı olmadık, destekledik. Fakat su konusu çok farklıdır. Suyu herhangi bir maden gibi düşünemezsiniz. Tasarı ile yeraltındaki durgun veya hareket halindeki sular, kaynak suyu, memba, çay, dere, nehir, ırmak, tabii ve suni Göller ile, geçiş ve kıyı suları, özetle tüm su kaynaklarının 49 yıllığına devredilmesi, özelleştirilmesi, uluslararası veya yerli su işletmecilerine satılması, kullanım hakkının devri öngörülmektedir. Tüm topluma ait ülke su varlığının, böyle bir devre konu edilmesi düşünülemez. Su kaynaklarımızın akış, debi ve birikimleriyle, kendini yenileme ölçümlerini yapan Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nin (EİEİ) kapatılması, bu alanda ciddi bir boşluk doğurmuştur. EİEİ’de mevcut, yılların deneyimi ve uzmanlığı bir günde yok edilmiştir. Şimdi tasarıda, bu konulardaki çalışmaların Bakanlık tarafından yapılacağı veya ‘yaptırılacağı’ öngörülmektedir. Yani devlet EİEİ’nin yaptığı görev ve hizmetleri yerli ve yabancı şirketlerden parayla satın alacaktır. O halde EİEİ neden kapatıldı?”
Tarımsal sulama amaçlı su kuyularına, artezyenlere otomatik sayaç okuma sistemi takılmasının öngörüldüğünü kaydeden Toprak, “Bu ise küçük çiftçinin kullandığı suyun iyice pahalılaşması, çiftçinin yoksullaştırılması, zaten sulama suyu parasını ödeyemeyen çiftçinin tümüyle üretimden, sulamadan, tarımdan uzaklaştırılmasıdır. Böylesine kritik önemdeki, stratejik düzenlemeleri içeren bu tasarı, derhal kamuoyuyla paylaşılmalı, en geniş şekilde her zeminde tartışılmalıdır.” diye konuştu.