Şişli’nin yeşil alanlarından biri olan Maçka Demokrasi Parkı’ndan içeri doğru girerken bu yazıyı göreceksin, sakın şaşırma… Parkın Nişantaşı girişinde duvara basılmış semazen figürün altında Mevlana’nın herkesi kucaklayan o bildik cümlesi “Sen de gel” yazıyor. Gezi direnişinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ötekileştirici ve ezici tavrına tepki olarak, figürün hemen altına birileri el yazısıyla “Teyyip sen gelme” yazmış. Şimdi yoğun trafik yüzünden karşıdan karşıya geçmenin cesaret istediği yolların arasında sıkışmış kalmış bu parkın kurulduğu Maçka Vadisi 19. yüzyılda at sürme, piknik ve mesire alanı olarak kullanılırmış. Hatta vadiden akan nehirde kayık gezileri bile düzenlenirmiş.
İşte Kurtuluş semti çapulcularının forumları, dozu artan vahşi bir kalkınmanın okyanusunda artık yalıtılmış bir adaya dönüşen bu parkta düzenleniyor. Forumların ilk gündemi, gün içinde meydana gelen olayların değerlendirilmesi olsa da, kentsel dönüşüm, ekoloji, insan hakları ve iş güvenliği gibi çeşitli başlıklar altında da tartışmalar düzenleniyor. Mesela 10 Temmuz Çarşamba gecesi Türkiye’nin enerji sorunu ve nükleer enerji meselesi tartışıldı. Park, film gösterimleri, sanat atölyeleri ve takas şenlikleri gibi etkinliklere de mekan oluyor. Gezi direnişinde ötekileştirilip birbirine kırdırılmaktan bıkmış insanlar, kendilerine dayatılmış tek tipleştirilmeye karşı diğerini karalamadan “yeter” diyebileceği bir kanal buldu. Halk bir nehir misali demokrasi vadisinde akarken, diğer damlalarla bir araya gelip birleşiyor.
Bu sosyal hareketlenme, etnisite, din ve sınıf düzlemlerinde fiziksel ve kültürel soykırımların hedefi olmuş Alevi, Kürt ve Ermeni toplumları gibi daha pek çok ‘öteki’ne bir araya gelme olanağı sağladı. Tabii bu olanak ne kadar kullanıldı, orası henüz net değil. Ancak Gezi direnişinin gidişatı, tam da bu soruyla özetlenebilecek kritik bir noktaya vardı, bu kesin. Türkiye Cumhuriyeti devleti karşısında üç beş güç sahibi dışında herkesin şu veya bu şekilde ‘azınlık’ olduğu ne kadar anlaşıldı? Ötekileştirme üzerinden yürüyen organize şiddetin esas kaynağı anlaşıldı mı? Herkese samimiyetle “Sen de gel” denilebildi mi? Yoksa bir kez daha güzel başlayan bir halk destanı, on yıllardır ayrımcılıktan beslenen bir hükümdarlığın labirentlerinde kayıp mı olacak?
Sokakların görece sakinleştiği bu günler iyi değerlendirilmeli. Başbakanın “Geldiler, geçtiler ve gittiler” dediği çapulcular, şimdi düşünüyor. Yani o bildik sloganın da dediği gibi “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” İnsanlar, kendi yazdıkları tarihi anlatan kitap ve dergileri okuyor, ve yine düşünüyor. Gün, kendini başkasının açısından gözden geçirme ve yön belirleme zamanı. Yanlış yöne giden bir hareket, hangi yoldan geçerse geçsin tarihin derinliklerine gömülecektir. Direnişin yönü Maçka Parkı’nın girişinde belediye işçilerinin gözünden kaçıp üstü boyanmamış “Sen de gel!” yazısına doğru olmalı. Bu mesaj Maçka Parkı’ndan Gezi’ye, Abbasağa’ya, Yoğurtçu’ya ve sadece İstanbul’un değil, ülkenin tüm parklarına da yayılmalı.
Akgün İlhan
16 Temmuz 2013 Evrensel.net