Kırklareli ilinin merkez köylerinden Armağan Köyü, 12 Aralık 2013 tarihinde kaderini tayin edecek bir haberle sarsıldı. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü web sitesinden yayınlanan duyuruda “Kırklareli ilindeki Armağan Köyü mevkiindeki KİMTAŞ Kireç Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılması planlanan İR:82169 Numaralı II-A Grup Kalker Madeni projesi ile ilgili olarak Bakanlığımıza sunulan dosyayı PTD Dosyası Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi doğrultusunda incelenmiş ve uygun bulunmuş olup, projeye ilişkin ÇED süreci başlamıştır. İlgililere ve kamuoyuna duyurulur.” deniliyordu. Yani yöre halkının ruhunun bile duymadığı bir ÇED süreci başlatılmıştı.
Armağan Köyü muhtarı Nahit Bulut, KİMTAŞ A.Ş.’nin mühendislerinin altı ay önce kendisini ziyaret ederek civarda bir kalker ocağının açılacağını ve kendisin imzasının gerektiğini söylediklerini belirtiyor. Mühendisler, madencilik faaliyetleri için gereken suyu köyden karşılamayı ve belirlenecek bir yere atıklarını depolamak istediklerini ifade etmiş. Bulut’un cevabı ise “kesinlikle hayır” olmuş. Ancak mühendisler yılmayıp onlarca kilometre ötedeki Üsküp beldesinden ihtiyaçları olan imzayı bir biçimde alarak, Bakanlığı’n ilanında bahsi geçen raporu hazırlamışlar. Bakanlık ta raporu kabul edince ÇED süreci resmen başlamış.
Nüfusu yazın 900, kışın ise 450 civarında olan Armağan Köyü bu projeyi istemiyor. Zira kalker ocağının köyü civarındaki su kaynaklarının dibinde açılması planlanıyor. Sadece köyün içme suyu değil, Kırklareli’nin içme suyu ve civardaki tarım arazileri için tutulan sulama suyu da kirlenecek. Üstelik kirlilik sadece su varlıklarını etkilemeyecek. Madencilik faaliyetleri sırasında ortaya çıkan toza bağlı olarak hava da kirlenecek. Üstelik proje alanında antik taş yapı sulama kanalları ve orman arazisi var. Kısacası projenin kültür-doğa mirası, halk sağlığı, ve eko-turizm, tarım ve hayvancılık gibi geçimlik faaliyetler üzerinde muazzam olumsuz etkileri olacak. Böylece kırsaldan kente göçün artan bir şiddette yaşandığı Trakya’da, bir köy daha çaresizlik içinde yok olacak.
İşin tuhaf yanı Armağan Köyü 2012’da Türkiye’nin en temiz üçüncü köyü seçilmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ödüllendirilen köyün çevre temizliği ve düzenlemesi çalışmaları 2004’te başlamış. Bulut, adım adım ödüle giden sekiz senelik süreci anlatıyor. Köy halkı bir araya gelerek köylerini daha temiz hale getirmenin yolunu birlikte belirleyip, uygulamaya koymuşlar. Seneler içinde bu işte ciddi olduklarını görenlerden ufak tefek destekler alarak, köylerini güzelleştirmişler. Gerçekten de bu köyde yerler tertemiz. Atık piller ve cam şişeler farklı kutularda toplanıyor. Köyün çeşmesinden içilebilir su akıyor. İşte şimdi tüm bu örnek başarılarla dalga geçer gibi bir kalker ocağı projesi gündeme geliyor. Muhtar Bulut olup biten bu yaman çelişkiyle ilgili “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyor.
Bulut’un son sözleri ise şöyle: “ÇED kabul edilirse projeyi yargıya taşıyacağız ama iş bununla bitmeyecek. Proje alanına kamp kurup, gerekirse açlık grevi yapacağız. Hatta gerekirse hepimiz de orada öleceğiz ama bu ocağı burada açtırmayacağız. Tüm Armağan halkı olarak bu konuda hemfikiriz”.
Halkın kararlı olduğu yerde, başka hiç bir gücün hükmü olamaz elbette. Şimdi Armağanlılarla dayanışma zamanı. Diren Armağan, Türkiye seninle!
Akgün İlhan, Marksist.org