Kaynak: Diyarbakırhaber, 13 Aralık 2014
Kürdistan’da 1990’lı yıllarda köyleri yakılarak göçe zorlanan yurttaşlar, şimdi de barajlar ve HES’ler ile göçe zorlanıyor. Dersim’de kaçak olmasına rağmen Pembelik Barajı ve HES’te su tutum işleminin başlamasıyla beraber Xarik Köyü’nde 13 ev sular altında kalırken, köylüler de, hayvanlarla birlikte kurdukları çadırlara taşındı
Xarik sakinleri, köylerini terk etmeyeceklerini belirterek, doğdukları topraklarda ölmek istediklerini ifade etti.
Kürdistan genelinde devam eden baraj ve HES projeleri hem doğayı tahrip ediyor hem de halkı kendi topraklarından göçe zorluyor. Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı Akkuş Köyü’nde temeli 2008 yılında DARANHES şirketi tarafından atılan Pembelik Barajı ve HES projesi, Dersim, Elazığ ve Bingöl sınırlarını kapsıyor. Projenin imar planının olmadığının ortaya çıkması üzerine Elazığ 1. İdare Mahkemesi’nin dava açıldı. Mahkeme, “projenin durdurulması” ve “santralin mühürlenmesi” yönünde karar verdi, ancak Pembelik Barajı ve HES’in bitimiyle birlikte su tutum işlemi başlatıldı. Mahkeme kararına rağmen baraj nedeniyle 13 ev sular altında kaldı. Dersim’in Nazimiye İlçesi’ne bağlı Xarik Köyü’nde su seviyesinin yükselmesiyle birlikte köylüler, su altında kalan evlerini boşalttı, gidecek yerleri olmadığı hayvanlarıyla birlikte çadırlara yerleşti. Köy sakinlerinden Mehmet Takmaz, “Ne oluyor bu köyde! Köylünün haline bakın, gidecek yerimiz kalmadı” diyerek, kış ayında dışarıda kalmalarına rağmen topraklarından vazgeçmeyeceklerini ifade etti.
‘İnanç yerlerimiz sular altında kaldı’
Yetkililerin köyü boşaltmak istediğini kaydeden Takmaz, şimdiden 13 evin ise sular altında kaldığını, ancak köyünden hiçbir yere gitmek istemediğini dile getirdi. Takmaz, mahkemenin projeyi durdurma kararı vermesine rağmen DARANHES şirketinin kaçak bir şekilde projelerini hayata geçirdiğini söyleyerek, “Bizden ne istiyorlar, kime ne zararımız var. İnanç yerlerimiz, mezarlarımız, evlerimiz sular altında kaldı. Ben köyümden çıkmak istemiyorum. Köyümde doğdum köyümde ölmek istiyorum” dedi.
‘Çadırda yaşamaya çalışıyoruz’
Pembelik Vadisi’nde bulunan tüm kutsal mekanların su altında kaldığını söyleyen Zülfü Artak ise, “Hayvanlarımız bu kış soğuğunda donacak. İncecik bir naylon çadırın içerisinde yaşamaya çalışıyoruz. Tüm çabalarımıza rağmen su tutma işlemlerine devam ediyorlar” dedi. Köylerinden çıkartılmalarına ilişkin birçok tebligatın geldiğini belirten Artak, inançlarına sahip çıkmak için köyünden ayrılmak istemeyen çok sayıda köylüye dava açıldığını ve para cezasının verildiğini aktardı.
‘Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var’
Yakın zaman içerisinde kendilerini tehdit eden kaçak baraj için köy halkının Nazimiye Kaymakamlığı’na giderek yetkili kişilerle görüştüklerini ifade eden Artak, “Görüşmeye bir çok kez gittik fakat bize şöyle söylediler, ‘Kaçakta olsa yapıldı, Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var. Köylerinizi boşaltmak zorundasınız'” dedi. Yetkili kişilerin gözünü kapatıp kulağını tıkadıklarını söyleyen Artak, “Biz artık kime derdimizi yanalım. Bize her hangi bir şey olursa sorumlusu devlettir” şeklinde konuştu.
‘Yeni bir katliam yaşanacak’
Kış gününde dışarıda kaldıklarını söyleyen 70 yaşındaki Hıdır Şeyhun ise, “Soğukta kalmaktan hastalandım. Bu yaşta kendi evimden dışarı çıkartıldım. 3 hayvanım telef oldu” dedi. Konuşma sırasında duygusal anlar yaşayan Şeyhun, Alevilik inancında kutsal mekanlardan biri sayılan Golêxızır mekanının sular altında kalmasını gözyaşları içinde anlattı. Devletin, kendilerinden ne istediğini soran Şeyhun, “Bizim köyümüzden ne istiyorlar, yeni bir katliam yaşanacak. Bu barajın kaçak olduğunu bildikleri halde su tutumuna başlandı. 13 ev sular altında kaldı. Yeter artık” şeklinde konuştu.