Su Hakkı Kampanyası’nın düzenlediği “Nehirden Denize Su Özgür Olacak” başlıklı toplantı 13 Aralık’da İstanbul’da yapıldı. Toplantıda konuşan Right2Water kampanyası ve “Kârdan önce insan Koalisyonu” aktivisti Memet Uludağ, İrlanda’da büyük bir kitle mücadelesine dönüşen su hakkı hareketinin deneyimlerini ve derslerini anlattı.
Toplantının açılışında söz alan Su Hakkı Kampanyası aktivisti Nuran Yüce, tüm dünyada son otuz küsur yıldan beri suyun kamusal, ortak bir varlık ve temel bir insan hakkı olduğu fikrine karşı sürdürülen politik ve pratik adımların Türkiye’de de nasıl uygulandığına değindi. “Artık ‘su akar Türk Bakar’ devri kapandı söylemi ile sudan para kazanmanın açıkça ifade edildiğini” belirten Yüce “Şehirlerde artık bizler su hizmetlerini alan birer müşteri durumundayız” diyerek son yedi yılda İstanbul’da suyun fiyatının enflasyon oranın üzerinde artışına dikkat çekti.
Türkiye’nin genelinde, ambalajlı su ticareti yapan özel ve kamu şirketlerinin kullanımına açılması sonucu su varlıklarının hızla tükendiğini ve yine su fiyatlarının arttığını belirten Yüce, “bu uygulamadan tek kârlı çıkanın ambalajlı su şirketleridir” dedi. “Türkiye, dünyada ambalajlı su sektörü açısından 8. sırada yer alıyor ve bu sektör hızla büyüyor. Suların ister ambalajlı su sektörü, ister HES kurulumu için şirketlere kiralanması, yerel ekonomileri yok ediyor, ekolojik ve kültürel yıkımlara yol açıyor. Kömür ve nükleer gibi suyu en fazla kullanan ve kirleten enerji türleri, 3. Köprü, 3. Havalimanı gibi mega projeler ile dünya piyasalarında ekonomik değeri yüksek tarımsal ürünler üretilmesi için havzalar arası su aktarımı, su krizini derinleştiriyor. Bu krize bir de iklim değişikliğinin eklenmesiyle çok ciddi bir su krizi ile karşı karşıya kalıyoruz.” diye konuşan Yüce, bu krize karşı tek çözümün aşağıdan, yaygın, birleşik “kârı değil de insan ve doğanın çıkarlarını savunan” bir mücadele olması gerektiğini vurguladı.
Toplantıya İrlanda’dan Right2Water ve “Kâr değil İnsan” koalisyonu adına katılan Memet Uludağ, İrlanda’da son altı yılın en büyük eylemleri olarak tarihe geçen, hükümetin neoliberal politikalarında geri adım atmasına neden olan ve bu yılın başından beri büyüyerek devam eden “su hakkı” mücadelesi hakkında kapsamlı bir sunum yaptı.
Uludağ konuşmasına, Ekim ayından beri büyüyerek devam eden eylemlerin ortaya çıkmasına neden olan arka planı anlatarak başladı. İrlanda Hükümeti’nin banka ve özel yatırımcıları kurtarmak için IMF ile anlaşarak sosyal kesintilerin uygulandığı bir dönemin sonunda gerçekleşen su eylemlerinin “evde satacak başka bir şey kalmadı” sloganı ile örgütlendiğini aktaran Uludağ, “6 yıldır bitmek tükenmek bilmeyen kriz uygulamaları, toplu ulaşımdan, sosyal güvenliğe kadar hemen hemen tüm kamu hizmetlerinde yapılan kesintiler, %4’lerden kısa bir sürede 14%’lere çıkan işsizlik ve bütün bunlara bağlı olarak hızla artan fakirleşme halka ‘artık yetti’ dedirtti” dedi. Soyut bir fikir olan ‘Su bir insan hakkıdır’ ifadesi su sayaçlarının takılması ve sudan para alınacağının açıklanması ile somutlaşmış oldu ve hareket buradan doğdu.” diye konuştu.
Mahalle mahalle örgütlenen, yerel örgütlerin birliğini sağlayan, sokak toplantı ve forumları ile şekillenen ve tüm kararların demokratik bir biçimde alındığı hareketin her geçen gün büyüdüğünü ve ortaya çıkan basınç ile sendikaların da harekete katıldığını ifade eden Uludağ, “Bu hareketin liderliğini sıradan insanlar, kadınlar, gençler oluşturdu. Ortaya çıkan, sınıfsal bir tepkiydi.” dedi ve suyun kapitalizm için hem bir kâr aracı hem de bir anlamda toplumsal, sosyal ve ekonomik bir kontrol mekanizması olduğunu belirtti.
İrlanda hükümeti, IMF’ye olan borcunu evlere su sayaçları takıp, sudan alınacak paralarla ödemeyi planlıyor. Ama bu plana karşı İrlandalılar, takılan su sayaçlarının üzerini çimento ile örterek, hükümetin gönderdiği su formlarını yakarak, su sayacı takmaya gelen görevlileri ve polisleri engelleyerek direniyor. Son olarak 10 Aralık’da Dublin’de suyun ücretlendirilmesi kararının geri çekilmesi talebiyle gerçekleşen meclisin kuşatılması eylemine, aralarında mahallelere su sayacı takmaya giden işçilerin de olduğu 100 bin kişi katıldı. Gelişen tepkiye karşı siyasi krizin eşiğine gelen hükümet, mücadeleyi durdurabilmek adına “2017’ye kadar tahsilat yapılmayacak, başta belirtilen su ücretlerinin altında bir fiyat tarifesi belirlendi” gibi açıklamalarda bulunsa da, hareket geri adım atmıyor ve “indirim değil, ücretsiz su” diyor.
İrlandalılar kendilerini her geçen gün daha da yoksullaştıranlara karşı sendikalardan, siyasi partilere, STK’lardan, yerel örgütlenmelere ve bağımsız bireylere kadar geniş bir koalisyon oluşturmuş durumda. Geçtiğimiz yıllarda “İrlandalılar başka ülke vatandaşlarına benzemez, anlayışlıdır ve biz ne dersek onu yapar” diyen İrlanda Başbakanı’nın yanıldığı ortaya çıktı. Mücadeleye katılanlar, kemer sıkma politikaları tamamen kaldırılıncaya kadar mücadeleye devam kararı alıyorlar ve her bir eylemde bir sonraki eylemin tarihinin ve içeriğinin belirlendiği bir hatta ilerleyen bir süreç İrlanda’yı şekillendiriyor. İrlanda’da hayatı durduracak yeni eylem tarihi 31 Ocak olarak belirlendi.