12-13 Kasım tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Ayhan Şahenk Salonu’nda yapacağımız Uluslararası Su Mücadeleleri Konferans programı kesinleşti. İki gün boyunca hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde su varlıklarının korunması ve tüm canlılar için adil kullanım mücadelesini veren, bu konuya dikkat çeken aktivistler ve kampanyalarla birlikte olacağız. Su krizini derinleştiren çok farklı unsurlar olduğunu biliyoruz. Krizi derinleştiren sorunları tüm boyutları ile tespit etmek; çözüm önerileri ve mücadeleyi hangi araçlarla ve neye karşı vereceğimiz konusunda hepimize önemli ipuçları sunacaktır. Ama sadece sorunları tespit etmek yeterli değil aynı zamanda birlikte mücadeleyi güçlendirmek, bugünden su krizine insani ve ekoljik kaygılara sahip çözümler talep etmek için de bir araya geliyoruz. Kesinleşen konferans programımız şöyle:
12-13 Kasım Uluslararası Su Mücadeleleri Konferansı
Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Ayhan Şahenk Salonu
12 Kasım Cumartesi
09.30 – 10.00 Açılış
10.00 – 11.45 İstanbul’un su krizi ve çözüm önerileri
Kentlerde yaşayanların su ile ilişkisi çoğunlukla musluklarından akan ve ücret karşılığı aldıkları ambalajlı su ile sınırlı. Bir yandan su varlıklarının hızla kirlenip tükenmesine yol açan projeler yapılıyor ve şehirlere su temini her geçen gün daha geniş coğrafi alanlar için yıkım haline geliyor. Bir yandan da maliyeti artan su temin projelerinin finansmanı da pahalanan su faturaları ile vatandaşlardan son kuruşuna kadar alınıyor. İçilebilir nitelikte olmayan su için İSKİ gibi kuruluşlara, içme suyu için ise su şirketlerine dünya para ödüyoruz. Kaliteli ve kesintisiz su temini için yetkililerin gösterdiği tek çözüm adresi ise piyasalar. İstanbul gibi tüm sınırları aşan büyüklükteki bir şehirde su meselesini politik ekonomi üzerinden eleştirel bir analize tabi tutmak; su sorununun salt çevre ya da salt ekonomi sorununa indirgendiği tartışma biçiminden çıkarmak, bütünlükçü bir biçimde ele almak oldukça önemli. Bu toplantıda şehirlerde yaşayanların suya ekonomik ve fiziki erişebilirlikleri önündeki engelleri ve buna karşı kolektif çözümleri ele alacağız.
12.00 – 14.00 Havza bazlı su yönetimi: Su kullanım öncelikleri ve demokratik katılım
Günümüzde yerelleşme, yerel yönetimlere demokratik katılım ve yerelin ihtiyaçlarını gözeten uygulamalardan çok, şirketlerin çıkarlarının yerel yönetimlere hâkim olmasına ya da yerel yönetimlerin şirketleşmesine, diğer bir deyişle şirket gibi işletilmesine neden oluyor. Su varlıklarının yönetimi konusunda hükümetin de bir havza yönetim planı olmasına rağmen bu politikalar merkezi bir şekilde belirleniyor ve insani ve ekolojik faydaya uygun su kullanım öncelikleri belirlenmiyor. Bu toplantı başlığı altında nasıl bir havza yönetimine ihtiyaç duyduğumuz ile suların havza bazlı yönetiminde demokratik katılımı ve su varlıklarının bu alternatif modeller içinde nasıl bir öncelikle kullanılması gerektiği üzerine konuşacağız.
15.00 – 16.45 Su Hakkı bir insan hakkıdır!
Su hakkı mücadelesi son yıllarda giderek artan bir şekilde dünya gündemine oturuyor. Suyun bir insan hakkı olduğu anlayışına dayanan ve dolayısıyla devletlerin yurttaşlarına karşı yükümlülüklerini de içeren su hakkı mücadelesi 2010 yılında Birleşmiş Milletler tarafından tanındı. Ancak bu hakkın tanınmış olması, diğer insan hakları konularında da olduğu gibi onun uygulandığı anlamına gelmiyor. Son yıllarda dünya genelinde yükselen su hakkı mücadeleleri ise BM kararlarının ötesinde bir dizi kazanım elde ediyor. Bolivya Anayasası’nda “İyi yaşam hakkı” gibi ekolojik maddeler yer alabiliyor. Türkiye’de de yeni anayasa yapımından söz edilirken su hakkı gibi ekolojik hakları koruyacak düzenlemelere ihtiyaç duyduğumuz ortada. Bu toplantıda su hakkı kavramının ortaya çıkışı, dünya genelindeki mücadeleler ve Türkiye’de su hakkının anayasal güvence altında alınması için nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğini konuşacağız.
17.00 – 19.00 Türkiye’nin kalkınma hamlesi ve su gaspı
Türkiye’nin kapitalist kalkınma hamlesi 1980 sonrası büyük ilerleme kaydetti. Özellikle AKP hükümetleri döneminde son derece hızlı ve bir o kadar da yıkıcı bir büyüme sürecine girildi. İnşaat, kentsel dönüşüm ve enerji üçgeni içinde kömürlü termik santraller, HES’ler, nükleer santral ve çeşitli projelerin yapımında hukuksuzluğa dayalı agresif bir tavır sergileniyor. Ancak salt sanayinin ve şirketlerin ihtiyaçlarına göre belirlenen tüm bu projelerin ekolojik maliyetleri de onarılmaz boyutlara ulaşıyor. Suya bağımlı olan yüz binlerce insanın yaşam koşulları dikkate alınmaksızın su varlıkları şirketler tarafından gasp ediliyor. Toplumsal ve ekolojik kaygıların gözetilmemesi sonucu yaşanan çoraklaşma, maden kazaları, göç, ormansızlaşma, çevre kirliliği ve benzeri durumlar giderek artan oranda yerel halkın direnişe geçmesine neden oluyor. Bu başlık altında ekolojik yıkım projelerinin arkasındaki ilişkileri ve bu projelere karşı özellikle su varlıklarını korumak için gerçekleşen direnişleri konuşacağız.
13 Kasım Pazar
10.30 – 12.30 İklim değişikliğinin ve su krizinin derinleştiği dünyada iklim mültecileri
Bilim insanları geride bıraktığımız her yılın sıcaklık rekoru kırdığını söylüyorlar. NASA 1998-2012 yılları arasında Doğu Akdeniz’de son 900 yılın en kurak dönemin yaşandığını açıkladı. Bu yılın ilk aylarında başlayan El Nino Afrika’nın ve Asya’nın güneyinde son birkaç on yılın en büyük kuraklığına neden oldu. Kuraklık zaten kıt olan temiz ve içilebilir su varlıklarının daha da azalmasına neden oluyor. On milyonlarca insan önce suyu olan, sonra da iş olanaklarına sahip olduğunu düşündükleri şehirlere veya ülkelere göç ediyor. İklim mültecileri aç susuz düştükleri yollarda ölümle boğuşuyor, Akdeniz kıyılarında bir umutla bindikleri teknelerde boğularak hayatlarını kaybediyorlar. Devletlerin iklim mültecilerine cevabı ise sınır güvenliklerini artırmak oluyor. Başka ülkelere göç etmeyi başarabilenleri ise ırkçılık tehlikesi bekliyor. Bu toplantıda derinleşen iklim krizini, iklim mültecilerini ve mültecilerin insanca bir yaşama kavuşması için hangi politikaların izlenmesi gerektiğini konuşacağız.
13.00 – 14.45 Militarizmin bir aracı olarak su varlıkları
Su krizini derinleştiren ve birbirini besleyen çok sayıda etken var. Krizi derinleştiren önemli nedenlerin başında küresel ısınma geliyor. Su varlıklarının zaten kısıtlı olduğu coğrafyalar küresel ısınmadan ve dolayısıyla çölleşmeden en fazla etkilenen coğrafyalar. Küresel ısınma, su varlıklarının yönetim ve paylaşımında bu bölgelerde halihazırda var olan devletler arasında siyasi rekabeti daha da şiddetlendiriyor. İsrail’in Filistin yerleşimleri üzerinde uyguladığı su politikaları, Türkiye’nin Suriye ve Irak’a Dicle ve Fırat nehirleri üzerinden uyguladığı politikalar, ayrıca Türkiye’nin dünya literatürüne kazandırdığı “güvenlik barajı” konsepti ve AKP’nin “Kıbrıs’a su götürüyoruz” dediği su taşıma sisteminin sömürgeci özellikleri bu toplantının konuları olacak.
15.30 – 17.30 Şirketlere karşı küresel direniş: Dünyada yükselen su hakkı mücadeleleri
Küresel bir sistem olan kapitalizmin rekabete dayalı doğası nedeniyle dünyanın her yerinde ekolojik felaketler yaşanıyor. Kapitalizmin sadece “kaynak” olarak gördüğü doğal varlıklar üzerindeki baskı artarken şirketler ve hükümetler saldırgan bir şekilde kalkınma hamlelerini uygulamaya ve karşılarına çıkan direnişleri ise çoğunlukla güç kullanarak bertaraf etmeye çalışıyor. Global Witness’ın raporu dünyada 2010 yılından bu yana her yıl ortalama 100 çevre aktivistinin kolluk güçleri veya paramiliter güçler tarafından öldürüldüğünü gösteriyor. Dünyanın farklı köşelerinde son derece benzer nedenlerle yaşanan sorunlara karşı direniş örgütleyenlerin birbirlerinden öğrenecek çok şeyleri var. Bu başlık altında dünyanın farklı bölgelerinde sürmekte olan mücadelelerden aktivistler mücadele deneyimlerini anlatacaklar.
Uluslararası su mücadeleleri’nden gelecek katılımcılar
Konferansa yurtiçinden ve yurt dışından birçok su hakkı mücadelesi lideri ve aktivisti katılacak. Konferansa katılımı kesinleşen yurtdışı katılımcılar şunlar:
Brid Smith– İrlandalı sosyalist bir sendika lideri olan Smith 2008 krizinde İrlanda’nın yaşadığı ekonomik kriz sonucu IMF’nin dayattığı musluk sularının paralı hale getirilmesi uygulamalarına karşı yüzbinleri sokağa çıkaran Right to Water (Su Hakkı) kampanyasının liderleri arasındadır. Hareket daha sonra People Before Profit (Kârdan önce insan) adını alan bir platforma dönüştü. Platform 2016 yazındaki parlamento seçimlerine bir sosyalist koalisyon oluşturarak katıldı ve Brid Smith’in de içerisinde olduğu 6 aktivist milletvekili seçildi.
Dr. Ayman Rabi– 1987 yılında Filistin Hidroloji Grubu kurucuları arasında yer alan Ayman Rabi işgal altındaki Filistin topraklarında su ve kanalizasyon sistemleri üzerine çalışmalar yapıyor. Ortadoğu Barış Görüşmeleri sırasında da Filistin ekibi içerisinde yer alan Rabi Filistin’in İsrail’in işgal politikaları nedeniyle Filistin’in yaşadığı su altyapısı sorunlarını en iyi bilen kişiler arasında.
Moises Subirana– Subirana Barcelona en Comu (Müşterek Barcelona) platformunun su meselesi ile ilgilenen aktivistleri arasında. Barcelona en Comu platformu 2011’de başlayan ve meydanları işgal eden Indignados’un (Öfkeliler) hareketinin geri çekildiği bir dönemde 2014 yılında kuruldu. Yaklaşmakta olan ulusal seçimlerde bir sol ittifak oluşturan hareketin liderlerinden Ada Colau (Katalunya meydanından polis tarafından yerde sürüklenerek götürülen bir kadın aktivist) 2015 yazında yapılan yerel seçimlerde Barselona belediye başkanlığını kazandı.
Darcey O’Callaghan– ABD merkezli Food&Water Watch örgütünün uluslararası politika direktörü olan O’Callaghan Michigan eyaletine bağlı Detroit’te yaşanan su krizi döneminde yükselen hareketin örgütçülerinden birisiydi. En son yine Michigan eyaletine bağlı olan Flint’te yaşanan su krizi ve etrafından gelişen toplumsal mücadelenin de yakın takipçisidir.
Konferansta hareketlerin ve yayın evlerinin stantları da olacak
Konferans sırasında fuaye alanında Türkiye ve dünyadan hareketlerin stantları için de yer olacak. Konferans sırasında stant açmak isteyen hareketler, dernekler, yayın evleri vb. şimdiden başvuru yapabilirler.
İletişim: [email protected] – 0 533 447 9709