Su Hakkı Kampanyası 3 Ekim 2016 tarihlerinde Ankara’da yapılan “İklim Değişikliği’ne Yerel Çözümler: Yağmur Hasadı Konferansı”na katıldı. Konferans, Peyzaj Araştırmaları Derneği’nin (PAD), Çankaya Belediyesi ve Portekiz’deki İnsancıl Dünya Derneği (AMH) ile birlikte Şubat 2016’dan bu yana yürütülen “Yağmur Hasadı Yoluyla İklim Değişikliği’ne Uyum” isimli projesi bünyesinde gerçekleştirildi. İlk günkü konferansa çeşitli öğretim üyeleri, aktivistler, belediye başkanları ve çalışanları, Çankaya ilçesine bağlı köylerin çiftçileri ve muhtarları olmak üzere 160 civarında insan katıldı.
Dünyada ve Türkiye’de iklim değişikliğinin etkilerini, bunların su varlıklarına, tarıma, ekonomiye ve kentleşmeye olan etkilerinin ele alındığı konferansta kampanyamız aktivisti Dr. Akgün İlhan iklim değişikliğinin ve su krizinin gölgesinde bir dünyada nasıl bir su yönetimi olması gerektiğine dair dünyadan ve Türkiye’den örneklerden yola çıkarak önerilerde bulundu. Dr. İlhan, belediyelerin su arzını sorgusuz sualsiz artırmak odaklı su politikalarının, su varlıklarının sonunu getirdiğini; su verimliliği ve tasarrufu konularının hep kağıt üzerinde kaldığını; yağmur hasadı, gri su kullanımı ve yeşil binalar gibi küçük adımlarla daha adil ve ekoloji eksenli bir dünya kurmanın mümkün olduğunu belirtti.
Yağmur suyunun özellikleri
Yağmur suyu, kalsiyum karbonat ve magnezyum içermediği için çamaşır yıkama ve yemek pişirme için kaliteli bir su yapısı. Aynı zamanda doğal gübreli olan yağmur suyu sülfür, nitrojen gibi bitkiler için besleyici maddeleri bünyesinde barındırıyor. Doğal tatlı sular içinde en az tuz oranına sahip olanıdır. Bu nedenle bitkiler için de, toprak için de çok faydalı. Ve tabi yağmursuyu ücretsiz olduğu için herkesin ve her canlının kullanımına açık.
Yağmur hasadı neden gerekli?
Yağmur suyunu tutmak ve toplamak seli engeller; sel kontrolü için yapılan drenaj kanalları maliyetini ve işçilik masraflarına gerek kalmaz; yer altı sularını besler; dolayısıyla erozyonu da engeller. Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan toprak kaybına en yeterli çözümü oluşturur. Ayrıca yeryüzü ve altı sularını kullanmak yerine, yağmur suyunu kullandığımız oranda su kirliliğini azaltmış oluruz. Gri su sistemleri ve yağmur suyu hasadı birlikte düşünüldüğünde temiz su varlıklarından su çekme ihtiyacımızı büyük oranda azaltacaktır. Zira 2025 yılında yani sadece 9 sene içinde küresel su talebinin bu gidişle %56 oranında artacağı öngörülmektedir. Yağmur hasadı kaliteli içme ve sulama suyu sağlar. Hem de bunu en az enerji ve masrafla yapar. Yağmur tutma, hayvan ve bitki örtüsünü de besler.
Ancak günümüzde tüm bu faydalarına rağmen yetersiz altyapı nedeniyle yağmur suyu drene edilmesi gereken bir sorun gibi görülüyor. Oysa yağmur hasadı 6000 yıllık bir teknolojidir. Geçtiğimiz 150 senede ise merkezi su yönetimi uygulamaları, su çıkarma ve taşıma teknolojileri, hızlı kentleşme vb. nedenlerde terk edildi. Ancak dünyanın pek çok yerinde hem akiferlerden fazla su çekilmesi su seviyesini azaltmış durumda, hem de yer yüzeyinin kentlerde olduğu gibi geçirimsiz yüzeylerle kaplanması ve bitki örtüsünün azalması, yağmur suyunun akiferlere ulaşmasını engellemekte. İklim değişikliği, ormanların yok edilmesi, kirlilik, arazi bozulumu, endüstriyel tarım ve kentsel alanların asfalt, beton gibi geçirimsiz yüzeylerle kaplanması nedeniyle su döngüsü bozulmakta. Aşırı hava olaylarının sıklığı artıyor, çölleşme, kuraklık ve seller meydana geliyor. Bunların sonucunda bitki örtüsünü kaybeden çıplak toprak ısınır ve su tutma yeteneğini kaybeder. Yağmur yağdıkça daha da fazla erozyona maruz kalır ve en değerli verimli üst toprak tabakasını kaybeder. Bunun sonucunda yer altı suyu rezervleri azalır ve verimliliği düşer. Bu sorunlara çare olarak yağmur hasadı en eski ve etkili yöntemlerden biri.
İklimin değiştiği dünyamızda devletler de merkezi ve teknoloji odaklı su yönetim anlayışlarını değiştirmeliler. Sorunların çözümü için yerel odaklı, daha geleneksel ve doğaya en az zararı veren yağmur hasadı gibi yöntemler tercih edilmeli.