Suriye’deki iç savaşta su sistemleri taraflar tarafından bir silah olarak kullanılıyor. Kimi zaman Esad’ın rejim güçleri muhaliflerin elindeki şehirleri bombalarken su sistemlerini vuruyor, kimi zaman ise IŞİD gibi örgütler kontrolü kaybettikleri bölgelerde barajları bir silah olarak kullanıyor.
IŞİD başkent ilan ettiği Rakka’nın Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) eline geçmesi üzerine bölgede bulunan ve Suriye’nin en geniş barajı olarak geçen Tabka barajına yönelik spekülasyonlar yayılmaya başladı. Daha Rakka ele geçirilmezden önce Rusya’nın haber sitelerinde IŞİD’in barajın kapaklarını açarak binlerce insanın yaşadığı köyleri sular altında bırakacağı iddia ediliyordu.
Rakka ele geçirildiği sırada ise IŞİD, SDG’ye destek veren ABD liderliğindeki koalisyonun baraj kapaklarını vurarak baraja zarar verdiğini iddia etti. IŞİD’in iddiası üzerine binlerce insanın bölgeyi terk etmeye başladığı söyleniyor. Bazı haber kaynakları ise bunun bir IŞİD propagandası olduğu ve gerçeği yansıtmadığı söyleniyor. Ancak ABD daha geçen haftalarda Rakka yakınlarında sivil yerleşimleri ve bir okulu vurarak 89 sivilin ölümüne neden olduğu ortaya çıkmıştı. Pentagon ise SDG’ye barajı ele geçirirken, hava indirme desteği verdiğini açıkladı.
Diğer yandan sosyal medyada yer alan bir görüntüde eskiden barajda çalışmış olan mühendis Musa Alomar, baraja Türkiye’den gelmekte olan su miktarı azaltılmaz ise barajın 30 gün içerisinde yıkılabileceğini duyurdu. Bu barajın bir şekilde hasar aldığı anlamına geliyor. Eğer bu doğruysa Türkiye, Fırat nehri üzerindeki barajlardan uyarılara rağmen fazla su bırakıyor anlamına da geliyor.
Daha önce su hakkı sayfalarında Irak’taki hasarlı bir baraj olan Musul barajının da iç savaş nedeniyle yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu anlatılmıştı. Daha önceki bir yazıda da IŞİD’in Irak’taki etkinliğini arttırmak amacıyla barajları ve suları kontrol etme stratejisi üzerine bir yazıya yer verilmişti.
Su, devletlerin veya savaşan tarafların silah olarak kullanabileceği bir araç değildir. Su hakkı, savaş durumları da dahil her koşulda geçerli olan temel bir insan hakkıdır. Su sistemlerinin savaş taktiği olarak bombalanması, kentlerin su şebekelerinin kapatılması, baraj kapaklarının kapatılarak sivillerin susuz bırakılması ya da fazla açılarak yerleşim alanlarının sular altında bırakılması, İsrail’in yaptığı gibi su temininin bir şantaj aracı olarak kullanılması gibi uygulamalar savaş ve insanlık suçudur.