Bu yıl 10. yılını gerçekleştiren Sürdürülebilir Film Festivali’nde dört ilde Su Hakkı söyleşileri gerçekleştirildi. Bursa, Kırklareli, Eskişehir ve İstanbul’da, İran yapımı Matricide (Yaşam Katili) belgeselinin ardından gerçekleşen söyleşilerde İran’da 1950’den günümüze kadar uygulanan su politikalarının aslında tüm dünyada uygulanan kapitalist kalkınma politikaları olduğu konuşuldu.
Filmde her bir nehri barajlarla dolduran İran’ın modernleşme hamlesinin uzun vadede nasıl bir ekolojik yıkıma ve ekonomik zarara neden olduğu anlatılıyor. Bir ülkenin su potansiyelinin %40’ından fazlasını tutması veya kullanması ekolojik olarak sürdürülemez olarak değerlendiriliyor. Dünyada bu oranın üzerinde su kullanan sadece iki ülke var; Mısır ve İran. Mısır su potansiyelinin %51’ini, İran ise %90’ını kullanıyor. Filmde bu aşırı kullanımın sonuçlarından birisi olarak Urmiye Gölü’nün kuruması gösteriliyor. Endüstriyel tarımı beslemek için Urmiye Gölü’ne dökülen nehirlere onlarca baraj yapılıyor. Barajlardan su çekilerek tarım arazileri sulanıyor. Başlangıçta büyük bir üretim sıçraması sağlanırken on yıllar içerisinde hem nehirler hem göl kuruyor. Barajlarda su kalmıyor. Tarım arazileri kuruyor. Çiftçiler iflas ediyor, hayvanlar ölüyor ve köyden kente göç başlıyor. Kuyulardan su çekilmeye başlanıyor bu sefer de obruklar oluşmaya başlıyor.
Benzer bir süreçten geçmekte olan Türkiye’de ise su potansiyelinin günümüzde %33’ü kullanılır durumda. Ancak hükümet 2013 hedefleri doğrultusunda su potansiyelinin %100’ünü kullanmayı hedefliyor. Bu amaçla da günümüzde 727 olan baraj sayısını 1.454’e çıkarmayı planlıyor. İran’da bu baraj hamlesinin ve suların %100’ünden yararlanma girişiminin sonuçları düşünüldüğünde Türkiye’yi de bir felaket bekliyor diyebiliriz.
Su Hakkı Kampanyası aktivistleri Nuran Yüce, Özdeş Özbay ve Akgün İlhan tarafından gerçekleştirilen söyleşilerde İran’dan yola çıkarak Türkiye’nin su politikaları üzerine konuşuldu. Endüstriyel tarım için yer altı sularının aşırı kullanıldığı Konya’daki obruklar, GAP projesi başarısızlıkları, çoraklaşma, Bursa’dan başlayıp ülkenin hemen her temiz su kaynağı çevresine doluşan ambalajlı su şirketleri izleyicilerin de katkısı ile tartışıldı. Bu gidişatı durdurmak için ulusal ve yerel yönetimlere baskı yapmak gerektiği konuşuldu. Ayrıca Su Hakkı Kampanyası’nın bir süredir belediyeler ve üniversiteler içerisinde sürdürmekte olduğu Mavi Topluluklar Kampanyası da anlatıldı.