Yazar: Özdeş Özbay
28 Aralık’ta Meşhed kentinden başlayarak hızla diğer kentlere yayılan protestoların arkasındaki en önemli nedenin ekonomik sıkıntılar olduğu çokça yazıldı. Sokağa çıkanların önemlice bir kısmının yoksullar ve işçi/işsiz gençler olduğu da yazıldı. Ancak İran’da ekonomik sıkıntıların ve kent yoksullarını oluşturan köyden kente göçün bir nedeni de İran’ın su politikaları. Dolayısıyla İran protestoları ile su arasında bir ilişki var ancak bu elbette tek neden olarak görülemez.
Suriye’de 2011 yılında başlayan devrimin hızla iç savaş dönmesinin ardından da bu ayaklanmanın önemli nedenlerinden biri olarak ülkede 2006-2010 yıllarında yaşanan tarihi kuraklık da gösterilmişti. Sadece birkaç yıl içerisinde 1-1,5 milyon kişi köylerden kentlere göç etmiş ve kent yoksullarını oluşturmuştu. Bu kitleler devrim başladığında gösterilere aktif şekilde katılmıştı[1].
İran’da başlayan halk isyanında da benzer bir etkenden söz etmek mümkün. İran yerüstü su potansiyelinin %97’ini kullanarak dünyada benzeri görülmemiş bir rekora imza atmış durumda. BM’ye göre bir ülkenin ekolojik sürdürülebilirliği açısından su potansiyelinin %20’den fazlasını kullanmaması gerekiyor. %20-%40 arası zarar vermekle birlikte tolere edilebilir bir eşik olarak gösteriliyor. Dünyada bu oranın üzerinde su potansiyelini özellikle barajlar ile kullanan sadece iki ülke var; %52 ile Mısır ve %97 ile İran[2].
İran’ın 1979 sonrası ekonomik ambargoya karşı en önemli yanıtı su politikaları ile hem inşaat sektörünü hem de tarımı geliştirerek ekonomik kalkınmayı sağlamak olmuştu. İranlı yetkililer büyük bir övünçle mühendislik çalışmalarının “İslam Devrimi’ni” ileri taşıdığını anlatıyorlardı. Oysa bu politikaların sonucu ekolojik yıkım oldu. Örneğin Urmiye Gölü’ne dökülen nehirlere onlarca baraj yapılması sonucu göl tamamen kurudu.
2015 yılında o dönem İran’ın su, tarım ve çevre konularında Başkan Yardımcısı Kalantari (şuan Çevre Bakanı) İran’ın suyun %97’sini bu şekilde sömürmeye devam etmesi halinde “Yaklaşık olarak 50 milyon insan, İranlıların %70’inin, kırları terk etmekten başka bir şansı olmayacak” demişti. İran’ın kendine yeten bir ülke olma yönünde uyguladığı tarım ve su politikalarının su krizine neden olduğunu belirtti Kalantari. İran bugün 79 milyonluk ülkede 33 milyona yetecek kadar gıda üretebiliyor. Kalanını ise ithal etmek zorunda [3]. 2014 yılı rakamlarına göre 316 baraj bulunan ülkede 132 baraj daha yapım aşamasındaydı. Baraj yapımı için 340 fizibilite çalışması da yapılmaya devam ediliyordu[4].
İranlı çevre uzmanı ve aktivist Kaveh Madani (birkaç ay önce Kalantari tarafından Çevre Bakanlığı’na atandı) İran’ın yaşadığı su krizinin arkasında üç neden olduğunu söylüyor. İlki nüfus artışı. İran nüfusu son 20 yılda iki kat arttı. 1979’da 35 milyon olan nüfus 79 milyonu buldu. İkincisi tarım sektöründe yaşanan sorunlar. Kendi kendine yeterli olmak konusunda yaptığı tarım kalkınma planları sulama projelerine önem vermelerine neden olmuştu. Üçüncüsü ise yanlış yönetim. Kalkınma planlarının uzun süreli etkilerini düşünmemeleri[5].
1970’lerde İran’ın toplam nüfusun %44’ü kentlerde yaşarken bugün %70’i kentlerde yaşıyor. 14 milyonu aşan nüfusu ile Tahran en kalabalık şehir durumunda. İslam devriminden bu yana kendi kendine yeterlilik ve petrol dışı ticaret kalemleri oluşturmak için İran yönetimleri tarım politikalarına ve tarım için su sağlamaya büyük önem vermişti. Kurak topraklar nedeniyle tüm yatırımlara rağmen ülkenin sadece %15’i ekilebiliyor. Buna rağmen ülkenin toplam su tüketiminin %92’si tarım sektörü tarafından gerçekleştiriliyor. Bu oranı %7 ile evsel kullanım ve %1 ile sanayi izliyor. Tarım sektörü istihdamın %23’ünü sağlarken GSMH’nin sadece %13’ünü sağlayabiliyor. Fıstık gibi uluslar arası alanda en önemli ihracat kalemi de son yıllarda önemli oranda azaldı [6]. Yanlış tarım ve su politikaları köyden kente göç edilmesine neden oluyor.
2016 yılında çıkan bir haber 2017 için su krizinin kapıda olduğunu söylüyordu. Haberde “22 Eylül 2016’dan 30 Kasım 2016’ya kadar ölçülen dönemde ülkeye düşen yağmur miktarı 29,6 milyon metre küp. Bu rakam bir önceki yılın aynı döneminde 112,6 milyon metre küptü.” Deniyordu. Aynı haberde önceki döneme kıyasla sonbaharda barajların doluluk oranının %50 azaldığı söyleniyor[7].
İran son yıllarda yer altı sularının aşırı kullanımından dolayı su seviyesinin azalması, yanlış politikalar ve küresel ısınma nedeniyle barajların kuruması, çölleşmenin artması, su kalitesinin düşüşü, tarımda ve kentlerdeki musluk sularında yetersiz arz gibi sıkıntılarla boğuşuyor. İşsizlik ülkede %12 civarında. Gençler arasında işsizlik %30’larda[8]. İsyanın başladığı ve yayıldığı kentler daha çok taşra kentleri. Bu da tarımdan olumsuz etkilenen, topraklarını kaybeden veya yeteri kadar kazanç elde edemeyip işsiz kalan köylülerin kentlere iş bulmak amacıyla gittiğini gösteriyor.
Tüm bu göstergelere rağmen İran’daki protestoların ana sebebinin su olduğunu söylemek biraz zor. Ancak ekonomik sıkıntılar arasında yer alan gıda fiyatlarının yükselişinde yanlış su politikaları sonucu çöken tarım sektörü ve bunun neden olduğu göçün insanları sokağa döken nedenlerden bir tanesi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kaynaklar
[1] Francesca de Châtel (2014), “The Role of Drought and Climate Change in the Syrian Uprising: Untangling the Triggers of the Revolution”, Middle Eastern Studies
[2] Belgesel: Matricide, 2017, Yönetmen: Komeil Sohani
[3] Arash Karami, 25 Nisan 2015, erişim: 2 Ocak 2017, http://www.al-monitor.com/pulse/fr/originals/2015/04/iran-water-crisis-mass-migration.html#ixzz531ZW4KWD
[4] Kaveh Madani, 2014, “Water management in Iran: what is causing the looming crisis?”, Journal of Environment Studies.
[5] http://www.aljazeera.com/programmes/peopleandpower/2016/11/iran-water-crisis-161109114752047.html
[6] Kaveh Madani, 2014, “Water management in Iran: what is causing the looming crisis?”, Journal of Environment Studies.
[7] http://theiranproject.com/blog/2016/12/03/iran-face-severe-water-crisis-2017/
[8] https://tradingeconomics.com/iran/youth-unemployment-rate