Geçtiğimiz az ay Güney Afrika’nın Cape Town şehrinin suyunun Nisan ayında biteceği ilan edilmişti. İnsanlık tarihinde ilk kez bir büyük kent susuz kalacağını ilan ederek olağanüstü tedbirlere başvuracağını açıklamıştı.
Şimdi de Çin’in başkenti Pekin’den susuzluk haberleri geliyor. Pekin zaten dünyanın en ciddi su kıtlığı yaşayan şehri olarak biliniyor. Şehir, su ihtiyacının büyük bir kısmını yer altı sularından elde ediyor ancak dev bir nüfus için yer altından su çekmenin maliyeti çok ağır. Kent tabanının kayması ve batması, binaları, köprüleri, demir yollarını yıkılma riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Şehrin tabanının 2003-2011 yılları arasında yılda 10 milimetre çöktüğü açıklanmıştı. Ancak bu bir ortalama. Bazı mahallelerde 110 milimetreye kadar çökme gerçekleşiyor.
Çin yönetimi Pekin’in su kıtlığına çözüm bulabilmek amacıyla Güney-Kuzey Su Transferi Projesi’ni hayata geçirdi. Bu proje dünyanın en büyük su transferi projesi. Güney’deki Sarı Nehir’den ve Yangtze Havzası’ndan dev tünellerle Pekin’e su taşınıyor. 3000 kilometre uzunluğundaki tünel 12 eyaletten geçiyor. 2014 yılında merkez hattı tamamlanan 81 milyar dolarlık projenin doğu ve batı hatlarının da eklenmesi ile yılda 11,8 trilyon galon su taşınıyor olacak Pekin’e. Şuanda Pekin’in su ihtiyacının %70’i bu projeden sağlanıyor. “Taşıma suyla değirmen dönmez” sözünü doğrularcasına bu su taşıma yöntemi de Pekin’in su sorununu çözemiyor. Çin’i tüm pahalılığına ve sürdürülemezliğine rağmen bu projeyi gerçekleştirmeye iten neden ise Çin’in eşitsiz büyümesi. Ülkenin en zengin ve sanayileşmiş kentleri kuzey ve batıda yer alırken (dolayısıyla nüfusun da çoğunluğu bu bölgelerde yaşıyor) su varlıklarının %80’i güneyde bulunuyor.
Pekin’in kendi su varlıklarının %40’ı ise sanayi atıkları nedeniyle kullanılamayacak kadar kirlenmiş durumda.
Çin yönetimi su kıtlığına karşı ekstra önlemler de alıyor. Yurttaşları su kullanımı konusunda bilinçlendirme eğitimleri veriyor, ağır sanayi için su fiyatlarını arttırıyor, şehir havaalanı su kullanımını sınırlandıran yöntemler uyguluyor.
Çin’in hızlı büyümesi ekolojiyi görülmemiş bir hızla tahrip ederken Pekin gibi şehirler su kıtlığı ve hava kirliliği gibi sorunlarla boğuşuyor. Bu durumun farkına varan Çin yönetimi uygulamalarından geri adım atmasa da ekolojik yıkımın boyutlarını daha iyi ölçebilmek için Ekolojik Çevre Bakanlığı’nı oluşturdu. Ancak 3000 kilometre ötedeki havzadan su getirmek, nehirlerin yönlerini değiştirmek, ormansızlaştırmaya devam etmek gibi uygulamalar küresel ısınmayla birlikte düşünüldüğünde, Çin’in dünyanın en büyük kapitalist ekonomisi olma yönünde attığı adımların ekolojik bir felakete yol açması kaçınılmaz gözüküyor.