Kaynak: Marksist.org
Hintli yazar ve aktivist Arundhati Roy, ülkesinin Kerala bölgesindeki sel felaketi üzerine yazdı.
Çok beklediğimiz muson yağmurları, seviyormuş gibi davrandığımız nehirler bize Kerala’da cevap veriyorlar bu sene. Şüphesiz ki yağmur benim mürekkebim, Meenachill Nehri de hikâyemi sürükleyen şey. Beni şu an olduğum yazar hâline onlar getirdi. Onların öfkesi artık akıl almaz bir boyutta. Felaketin boyutu ve insanların çektikleri acılarsa hâlâ gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Ordu, deniz kuvvetleri, çeşitli devlet kurumları, yerel topluluklar, olağanüstü bir balıkçılar kolektifi, gazeteciler ve binlerce sıradan insan, ibret verici bir cesaret örneği ve ortak duygularla, kendi hayatlarını riske atarak başkalarının güvenliklerini sağladılar. Para ve yardımlar sel gibi geliyor. Daha fazla yardım ve daha fazla paraya ihtiyaç olacak. Sular geri çekildikçe ortaya çıkan okyanuslar dolusu plastik ve enkaza, insanlığın hiç rol oynamadığı, sadece bir doğal afet gözüyle bakmanın iki yüzlü bir gerçek olduğu fikriyle yüzleşiyoruz.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği çağında artık biliyoruz ki, ilk olarak bedel ödemesi gereken yerler dağlar ve sahil bölgeleri olacak. İklim yıkımlarının şiddeti ve sıklığı sadece artacak. Kaliforniya yanıyor. Kerala boğuluyor. Çok sevdiğimiz Kerala, dağlar ve deniz arasında sıkışıp kalmış bir şeritten ibaret. Daha korunmasız olamazdık.
Küstah hırslar, madencilik ve zenginler için tatil yerleri ve evler yapmak için kaçak yapılaşma uğruna ormanların yok edilmesi, suyun doğal olarak gideceği yerlerdeki kanunsuz inşaatlar, doğal su depolama sistemlerinin yok edilmesi, yaşanan olayda büyük rol oynadılar. Merkezi su komisyonu böyle bir seli nasıl tahmin edemedi? Selleri kontrol altına alması gereken barajlar nasıl oldu da krizin en etkili olduğu zamanlarda tuttukları suyu bırakarak felaketin defalarca kez daha kötü olmasını sağladı?
Bugün, birçoğu sıradan insanlardan oluşan çokça kişi, zorla kazandığı paralarını Başbakanlık Felaket Yardım Fonu’na (CMDRF) bağışlıyor. Birçok insan, doğru bir şekilde, bu fonun uzak bölgelere savrulmuş ve en korunmasız kişilere yardım ulaştırabilecek tek devlet kurumu olduğunu düşünüyor. Yine de birçoğumuz, bu fonu daha önceki uyarıları dikkate almamış bir mekanizmanın yönetiyor olmasından dolayı endişeliyiz. Örneğin, Madhav Gadgil Komitesi’nin (ç. n. Hindistan Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından kurulmuş bir araştırma komitesi) raporu, yozlaşmış politikacılar, paragöz iş adamları ve sanayiciler tarafından tahrik edilen planlanmamış kalkınma hükümet tarafından ciddi adımlar atılarak kontrol altına alınamazsa, tam da böyle bir senaryonun gerçekleşeceğini tahmin ediyordu.
Bunun gibi felaketler, insanların en iyi yönünü ortaya çıkardığı gibi en kötü yönünü de çıkarıyor. İnsanları bir araya getirebilir ya da çatlakları daha da genişleterek bu faciadan bir şekilde sorumlu olanları ödüllendirebilir. Tsunami ya da Katrina Kasırgası gibi başka felaketlerde, acımasız inşaatçıların en zor durumdaki insanların topraklarını ve evlerini ellerinden almaya çalıştıklarını gördük. Üzücü ki Hindistan’da çeşitli güçler harekete geçmiş durumda. Toplum içinde zehirlerini yayıp insanları birbirlerine düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Halbuki bu zamanda sadece ilgi ve sevgi olmalı. Neyse ki Kerala halkı bu tuzağa hiçbir zaman düşmedi ve şimdi, acı ve keder zamanlarında bu tuzağa düşme ihtimalleri çok düşük.
Umuyor ve güveniyoruz ki, Kerala yerel yönetimi önümüzdeki günler ve haftalarda, en dezavantajlı durumda olan Dalitlere (ç.n. Hindistan toplumunda en fazla dışlanan ve hor görülen, 200 milyonluk bir halk) ve ormanları kendilerine ev edinmiş Adivasi halkına yardım konusuna özel bir önem verecektir. Bu kişilerin yardım kuyruklarında kendilerini öne çıkaracak ne güçleri ne de araçları var.
Geçmişten sadece pişmanlık duymak bizim için yeterli değil. Her şeyin hiçbir şey olmamış gibi yeniden inşa edilmesi ya da onarılması kabul edilemez. Yarattığımız ekolojik dengesizliği düzeltmek için adımlar atmalıyız. Bunu yapmazsak Tanrı’nın Kendi Ülkesi*, insanların yaşayabileceği bir ülke olmaktan çıkacak. Bunca hiddetine rağmen 2018 sel felaketi belki de sadece nazik bir uyarıydı.
* Arundhati Roy’un 1996’da çıkan ilk romanı Küçük Şeylerin Tanrısı’nın (The God of Small Things) bir bölümünün başlığı.
(Manoramaonline.com’daki İngilizce orijinalinden Türkçe’ye Marksist.org için Berkay Bağcı çevirdi.)