Kaynak: Evrensel, 28 Haziran 2014
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Araştırma Görevlisi Dr. Ahmet Doğan, sahada yaptığı çalışmalarla Türkiye’deki bitki çeşitliliğine dikkat çekiyor. Doğan, son yıllarda Türkiye’nin neredeyse her yerinde yapılan ve yapılmak istenen hidroelektrik santraller (HES), baraj ve maden aramalarının bitki çeşitliliğine ciddi zarar vereceğini kaydetti. Özellikle çevresel etki değerlendirme raporlarının (ÇED) çok iyi hazırlanması gerektiğini ifade eden Doğan, “İnsanlar bitkileri yaşamlarının her aşamasında farklı amaçlar için kullanıyorlar. Bu kullanışlar etnobotanik kültürü oluşturuyor. Bitkilerin yok olması demek bu kültürün yok olması demektir” dedi.
Türkiye’nin neredeyse her yerinde hidroelektrik santraller (HES) ve barajların yapımı söz konusu. Bunların Türkiye’deki bitki çeşitliliğine etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu barajlar hem fiziksel olarak imarı, suyla kapladığı alanlardaki bitkileri içine alması ve sonrasında meydana getirdiği iklim değişiklikleri ile ciddi tahribatlara neden oluyorlar. Özellikle endemik bitki çeşitliliğinin yoğun olduğu bölgedeki barajlar bitki gen havuzunun da küçülmesine neden oluyor. Bu da ülkemizde mevcut ve gelecekte oluşacak bitki zenginliğini ciddi şekilde tehlike altına sokuyor.
Kaybedilecek bitki zenginliğinin ne tür zararı olacak? Açıklar mısınız?
Bütün dünyada etkilerini görüyoruz. Daha önce ülkemizde yapılan barajlarla bazı bölgelerde yer altı su kaynakları için önemli olan kar yağışının çok ciddi bir şekilde düştüğünü görüyoruz. Bu iklim değişiklikleri ve fiziksel olarak kaybedilen ormanlar, daha fazla erozyon oluşumuna neden oluyor. Şu anda dünyadaki en değerli şeyi, temiz yer altı su kaynaklarımızı ve verimli topraklarımızı kaybediyoruz. Ülkenin enerjiye ihtiyacı var. 70-80 yıllık teknoloji ile enerji üretmeye çalışıyoruz.
Ayrıca bitkilerle birlikte kaybedilen bir de etnik kültür var. İnsanlar bitkileri yaşamlarının her aşamasında farklı amaçlar için kullanıyorlar. Bu kullanışlar etnobotanik kültürü oluşturuyor. Bitkilerin yok olması demek bu kültürün yok olması, daha sentetik ve doğal olmayan bir kültürün oluşması demek. Bizim kültürümüzde duran, akmayan suyu kullanma yoktur. Bu kültür Anadolu topraklarının her yerinde vardır. İstanbul’da çok sayıda sarnıç vardır. Ama Türkler girdikten bunların hepsi atıl hale gelmiştir. Kemerler yaparak akan suyu kullanmışlardır.
BARAJ HER YERE YAPILMAZ
Türkiye’de bu türde bitki zenginliğinin olduğu bölgeler nerelerdir? Nereler HES’lerin yapılması için uygun yerler değildir?
Türkiye bitkilerinin tanıtıldığı ve Türkiye bitkileri ile ilgili bilimsel çalışmaların temel eseri olan Türkiye Florası’nın yazarı olan Peter Hadland Davis, Anadolu’daki endemik bitkilerin yayılışı ile ilgili Anadolu Diyagonali (Çaprazı) kavramını geliştirmiştir. Bu diyagonal Kuzeyde Bayburt-Gümüşhane çevresinden başlar, Güneyde Amanos ve Güney Toros Dağlarına kadar iner. Endemik bitkiler Türkiye’ye özgü bitkiler olup bu diyagonal içinde de oldukça yüksek sayı ile temsil edilmektedir.
Genel olarak ise topoğrafik çeşitliliği de bitki tür sayısını arttıran bir özelliktir. Farklı yüksekliklerdeki dağ silsilelerinin, tatlı su kaynaklarının oluşturduğu derin vadilerin, dağlar ve tepelerle çevrili göllerin yani fiziksel olarak izole olmuş bölgeler endemik tür sayısının yoğun olduğu yerlerdir. Bu bölgelere yapılacak barajlar bitki örtüsüne çok ciddi zararlar verecektir.
HALK TEPKİSİNİ ANLAMIYORLAR
HES’lere yönelik tepkileri hükümet dikkat almıyor. Dikkate alınması için ne yapılabilir ya da yapılmalıdır?
Çevre sorunumuz yakın zamanda oluşmuş, birden ortaya çıkan bir sorun değil. Bundan önceki ve günümüzdeki yönetimlerin de üstüne düşünerek, bilimsel verileri dikkate almadan uygulamaya koyduğu enerji politikaları ile ortaya çıkmış bir sorun. Çevre sorunları ortaya çıktığında görüyoruz ki halk tepkisini gayet net veriyor. Hükümet ve sorumlu kurumlar anlamamakta direniyor ve başka çözümler üretmekte biraz geri kalıyor bence. Bir de çevre duyarlılığı ile oluşan tepkilerin siyasi olduğunu da düşünmüyorum. Mevcut hükümetin güçlü olduğu Karadeniz bölgesinde de HES’lere karşı tepki var. Oradaki eylemlere bakarak hükümetin ‘Ben ne yapıyorum’ diye düşünmesi gerekiyor.
Halk daha ne yapabilir?
Halk elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor gibi. Ancak sorunların çözümünde sivil toplum örgütlerinin içinde bulunmaktan daha çok yerel yönetimlerin içinde bulunmak gerektiğini düşünüyorum. Yerel yönetimleri her bireyin güçlü şekilde desteklemesi, yönetim içinde gücünün olması ve bununla birlikte yerel yönetimlerin meclislerinde yer alarak bu kurumları güçlendirmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerin de güçlenmesi için bence gerekli yasaların hızla çıkarılması gerekiyor. Bunu da halktan çok siyasilerin yapması gerekiyor.
AVRUPA’DAN FAZLA BİTKİ ÇEŞİDİ VAR
Türkiye bitki çeşitliği bakımından dünyada nasıl bir yere sahip?
Türkiye birçok bitki coğrafyasının bir arada bulunduğu nadir ülkelerden biri. 12 bin civarında bitki çeşidinin olduğu ve bunların 2 bin 500’e yakınının endemik olduğu biliniyor. Bu bitki zenginliği ile Avrupa kıtasının en zengin ülkesi durumunda. Hatta kıyaslama Avrupa’da bir ülke ile değil, Avrupa kıtasının tamamıyla kıyaslama yapılabilecek durumdadır. Tüm Avrupa kıtasında var olan bitki çeşidi ile Türkiye’deki bitki çeşidi aşağı yukarı aynı sayıdadır. Bu da Türkiye’deki zenginliği tahmin etmeniz için yeterlidir sanırım.
MUNZUR’DA 39 ENDEMİK TÜR TEHDİT ALTINDA
Sizin Dersim’le ilgili çalışmalarınız da oldu. Dersim, HES ve baraj projelerinin çok olduğu, maden aramanın da gündemde olduğu bir yer. Buna karşı tepkiler de oluyor. Söz konusu bu çalışmalar Dersim’in doğasına ve bitki çeşitliliğine nasıl bir etki yapar?
Dersim’in ilçeleri Ovacık ve Pertek’te çalışmalar yaptık. Yaptığımız çalışmada çok zengin bir bitki örtüsüne sahip olduğunu gördük. Daha önce yapılan bilimsel çalışmalarda bu bölgenin özellikle Munzur Dağlarının ve Munzur Vadisi’nin zengin bir bitki örtüsüne sahip olduğunu gösteriyordu zaten. Munzur Dağlarında 1500’e yakın tür tespit edilmişti ve bunların 300’ü sadece Türkiye’de, 39 tür ise sadece Munzur Dağ silsilesi üzerinde yaşayan türler.
Daha önce konuştuğumuz gibi yapılacak barajlar diğer bölgelerde olduğu gibi bu bölgede de çeşitli değişimlere neden olacak. Bölgede yapılmış Keban Barajı ciddi bir alan üzerinde kuruldu. Barajlar yalnızca kapladığı alanı etkilemiyor. Çevresini de etkiliyor. Baraj yapılmadan önce kışın yağarak 4-5 metreleri bulan kar, günümüzde yılda bir iki defa yağıyor, o da bir metreyi geçmiyor. Dersim’de özellikle bitki zenginliği bakımından yoğun olan vadilere yapılacak barajların da bu tür etkileri olacaktır. Bitki çeşitliliğini yok edecektir.
Madenler barajlarla aynı mantık çerçevesinde düşünülüp yapılıyor. Dikkatli ÇED raporları hazırlanması, maden aramaları veya çıkarma işlemleri yapılırken çevreye en az zarar verecek teknolojilerin kullanılması gerekli. Bunlar yapılırken de hepsinin, çok ciddi denetlenmeleri gerekiyor.