Ana Luisa’nın komşuları, dünyanın en büyük şirketlerinden bazıları. Evinden aşağı doğru inen yolda, meşrubat devlerinin birkaç sıra fabrikası, ambarı, şişeleme tesisi ve ülkenin dört bir yanına ürün ihraç eden gazlı içecek tesisleri bulunuyor.
Coca Cola da orada. Dünyanın 2 numaralı bira üreticisi SABMiller’ın yan şirketi tarafından şişeleniyor. Uluslararası pazarda boy gösteren bir Meksikalı içecek şirketi de devasa şişelenmiş su tesisi ile orada yerini almış.
Ana Luisa’nın yaşadığı şehir olan Nejapa’daki büyük içecek şirketleri, buradan milyonlarca dolarlık kârlar elde ediyorlar. Fakat tüm bu şirketler yolunun üzerinde olmasına ve ülkenin en büyük akiferleri bu bölgede olmasına rağmen, Ana Luisa her gün temiz su bulabilmek için çaba sarfettiğini söylüyor.
“Nejapa, su için bir altın madeni. Su zengini bir bölge fakat halk suya erişemiyor!” diyor Ana Luisa. Üç nesildir burada yaşıyormuş Ana Luisa’nın ailesi ve suyun bol olduğu vakitleri hâlâ hatırlıyor. “Gidip yüzebileceğiniz ya da içinde yıkanabileceğiniz güzel nehirler vardı. Şimdi suyu hiçbir şey için kullanamıyoruz” diyor: “Nehirdeki su kirli, ölü bir su.”
Amerika’nın en küçük ve en kalabalık ülkesinde, kaynakların sınırlılığı uç derecede su yoksunluğu manzaraları ortaya çıkartırken, manzaranın hemen yanı başında su-yoğun endüstriler boy gösteriyor.
El Salvador, çevresel baskı ölçütlerine göre de oldukça kötü durumda: Doğal afetlere karşı yüksek hassasiyet ve Amerika’nın en fazla ormansızlaştırılmış ikinci ülkesi olma unvanı. Yüzey sularının %90’ı ağır biçimde kirletilmiş olan ülke, ulusal çapta bir temiz su krizi ile yüz yüze.
Nejapa’nın aşağısındaki akifer, ülkenin en büyük ve önemli su kaynaklarından biri. Yerel tarım arazilerini ve toplulukları bu kaynak besliyor. Şirketler buraya 20 yıl önce yerleşmeye başlamış. Bugün, neredeyse hanelerin 3’te 1’inin suya erişimi çok kısıtlı ya da hiç yok. Kaynaklar kirletilmiş ya da kurumuş. Nejapa’daki şirketler ise yerel topluluklara zarar verdiklerini kabul etmiyorlar.
Nejapalı bir doktor, bu bölgedeki su kaynakları dağıtımının adil olmak dışında her şey olduğunu söylüyor. “Su gibi hayati bir unsurun, kaynaklar kıt iken insanlara verilmemesi olacak şey değil” diyor:
“Aileler hayatta kalabilmek için, sağlıkları için suya ihtiyaç duyuyor. Şirketler ise ticaret için, satıp kâr elde etmek için. Bu büyük bir farktır.”
Ana Luisa ise çok daha sert konuşuyor. Bölgeye yerleşen şirketleri, Amerika’yı istila eden İspanyol fetihçiler ile karşılaştırıyor. “Tarih tekerrür ediyor” diyor:
“Gelip yakıp yıktılar, sonra yakıp yıkmaya devam edebilecekleri başka yerler bulmaya gittiler. Ve bize bir şey kalmadı.”
Ana Luisa, belediyenin şebeke suyuna aylık 7 dolar ödüyor. (Neredeyse maaşının %10’u). Bazen musluklarından su akmıyor, bazense akan su içilecek gibi olmuyor. Arıtırılmış şişe suyu ise çoğunlukla El Salvadorluların ulaşamayacağı kadar pahalı. Üstelik orada üretiliyor olmasına rağmen.
Ülkenin her tarafında, büyüyen bir su adaleti hareketi, hükümeti bu konuda adım atmaya ve suyu insan hakkı olarak garanti altına alacak yeni bir düzenlemeyi hayata geçirmeye çağırıyor.
Mart’ta binlerce insan, yasama meclisine yürüyüp, suyun insani kullanımını endüstriyel ve ticari kullanımının üzerine koyan bir su kanunu talep ettiler. Seçimlerde ezici bir zafer kazanan sol kanattan FMLN, geçtiğimiz yaz bu tasarıyı tekrar meclis gündemine taşıdı.
Çevre Bakan Yardımcısı Angel Ibarra, Latin Amerika’da en fazla su sıkıntısı çeken ülkenin kendileri olduğunu söylüyor: “Bu yasayı ideolojik gerekçelerle talep etmiyoruz, herkesin suya erişebilmesini ve sorunları çözmeyi garantilemek için talep ediyoruz”. Fakat tasarının öylece geçivermesini pek uman yok. Tasarı ilk gündeme geldiğinde sağ kanatın ciddi muhalefeti ile karşılaşmıştı.
Nejapa’da su kıtlığı hakkındaki endişeler, kimi yerli toplulukları, komşuları olan şirketlere kafa tutar hâle getirmişti. Son protestolar, bölgede yerleşmiş olan ve genişlemeyi planlayan bira devi SUBMiller’ı hedef almaktaydı. Aktivistler, bu projenin, akiferlerdeki suyu tehdit edeceğini ve uzun dönemli su kıtlığına yol açabileceğini söylüyorlar.
Ana Luisa da bu projeyi bir tehdit olarak görüyor ve diyor ki; “15 gün susuz kaldık. Suyumuzu bu şekilde sömürmeye devam ederlerse, belli ki artık hiç suyumuz kalmayacak!”
Kaynak: The Guardian