Kaynak: Radikal, 26 Ekim 2011
İstanbul’un suyunu karşılayan Melen Havzası alarm veriyor. Temizliği gösteren canlıların yok oluşu, suyun nasıl içilmez hale geldiğini kanıtlıyor.
Kaliteli içme suyu konusunda önde gelen ülkelerden Avusturya’dan Prof.Dr. Otto Moog ve ekibiyle birkaç havzanın birleşmesinden oluşan Melen Havzası’nda İstanbul halkı adına hayati bir soruya yanıt arıyoruz: Musluk suyunu içmek hayal mi? İncelemelerimize, Melen Suyu’nu besleyen kolların farklı yapraklı ağaçlarla donanmış üst kesimlerinden başlıyor ve umutlanıyoruz.
Bizi umutlandıran hassas ölçüm aletlerinin ekranındaki rakamlar değil, bu cihazlardan daha hassas ve doğru sonuçlar gösteren doğanın bileşenleri. Bu tali derelerde yaşayan ve bize suyun kalitesini anlatacak ‘gösterge canlıların’ izini taş ve kayaların altında sürerken, Prof. Moog heyecanla, suyun ‘inanılmaz derecede temiz içme suyu’ olduğunu anlıyor. Deredeki canlılar, en kaliteli içme suyunun göstergesi olan makroomurgasızlar olan EPT grubundan. Aslında Moog’un yaptığı, bu canlıların tercümanı olmak. Çünkü suda en ufak bir olumsuzluk olsaydı bu canlıları göremeyecektik.
Aşağıya indikçe umudumuz yerini hayal kırıklığına bırakıyor. Bu kez gösterge canlılar ‘suyun en kötü kalitede olduğunu’ haykırıyor adeta. Sebep; gösterge canlılar kaybolurken havzadaki insan etkilerinin artması. Her müdahale, canlıların yaşam ortamını yok ediyor, içme suyumuz da mahvoluyor.
Havzada bir yandan aşırı gübrelemenin yapıldığı tarımsal faaliyetler, özellikle fındık kültürü hâkimken, diğer yandan piknik alanları ve hassas bir dengenin korunmasına uygun olmayan klasik orman işletmeciliği görülüyor. Havzaya her türlü kimyasal madde giriyor. Alt kısımdaki atık sular, otlatma ve kıyıdaki çöp alanlarıyla da ‘doğal ve canlı su öldürülüyor’. Su uzun yolculuktan sonra İstanbul’a geliyor, arıtmayla ‘temiz su’ olarak sunuluyor. Durum içler acısı, çünkü içme suyu kalitesindeki su önce kirletilmekte, sonra da nafile bir çabayla kullanma suyu kalitesine getirilmeye çalışılmakta. Gerçek maharet, kaliteli suyu bozmadan musluğa getirmektir. Bunun içindir ki İstanbullular ‘damacana suya’ mahkûm olmuştur ve ‘gösterge canlılar’ yok oluşlarıyla sessiz çığlıklar atmaktadırlar. İçme suyu kilometrelerce uzaktan gelen, damacanasız ve pet şişesiz yaşayan Viyana halkı İstanbullular için rüya olan musluktan su içme zevkini iyi bilir! Çünkü yudumladığı her suda, ilk çıkış noktasındaki tazeliği hisseder.
En kolay ve kaliteli su, orman alanlarını barındıran havzalardan sağlanır. Bu havzalarda alana özgü su işletmeciliği yapılmadığı gibi, olan da tahrip edilmekte. Türkiye’de su kaynaklarının yönetiminde sürdürülebilir uygulamalar hayata geçirilmezse ciddi sıkıntı yaşanacak. ‘Bekle ve gör’ politikasını terk etmedikçe, çocuklarımıza ağır bir yük bırakacağımız açık.
Doğal gösterge: Makroomurgasızlar
Akarsulardaki makroomurgasızlar, sırtındaki iskelet sisteminden yoksun ve yaşamlarının en az bir dönemini suda geçiren canlılardır. Bazı türleri yalnız çok kaliteli sularda yaşarken bazı türler çok kirli sulara bile uyum sağlar. Bir yerdeki arazi kullanım özellikleri oradaki makroomurgasız türlerini belirlemektedir. Suya tarımsal aktivitede kullanılan kimyasallar karıştığında suda bu kimyasal maddelere karşı toleranslı makroomurgasız türleri hayatta kalabilmekte ve diğerleri yok olmaktadır. Bunlardan Tubifex, tubifex türü organik kirlenmenin fazla olduğu yerlerde görülmekte olup, suyun bir kirletici tarafından kirletildiğinin göstergesidir.