Karadeniz Bölgesi, son 10 yılda insanların denize erişmesini imkânsız hale getiren sahil yolu, bir biriri ardına açılan ve toprağın bağrını deşen taş ocakları, çarpık yapılaşma ve artık parmak kalınlığında akan derelere bile kurulan HES’lerle (hidro-elektrik santralı) talan edildi. Bu yetmez gibi şimdi de “Yeşil Yol” adlı bir proje başımıza musallat oldu. Yeşil Yol projesi bölgedeki 8 ilin yaylalarını birbirine bağlamayı hedefliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Doğu Karadeniz Turizm Mastır Planı çerçevesinde hazırlanan 2600 km’lik bu proje yayaları ziyaret etmek isteyen insanlara daha rahat gezme ve konaklama imkânı sunacakmış! Hatta turizm gelişecek ve bölgeye ekonomik katkı sağlanacakmış. İddialar ve gerçekler ne yazık ki oldukça farklı… Karadeniz Bölgesi’nde hangi yaylanın yolu açıldıysa, o yaylalar betona boğuldu. Yayla turizmi ile kitle turizminin arasındaki farkı bilmeyen ve her yere bodoslama dalıp yol yapmayı hizmet sana bu kaba kalkınmacı zihniyet Karadeniz’i yok etmek üzere. Yaylaların korunması gerekirken, yoğun kullanıma açılıyor. Böylece yapılaşma, habitat ve biyolojik doku kaybı, aşırı su kullanımı ve su varlıklarının kirlenmesi vb. sorunlar yaylaları yayla yapan her unsuru yok edecek.
Nitekim tüm bu endişeleri dile getirmek ve bu yıkım projesine dur demek için geçtiğimiz günlerde Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde bir protesto düzenlenmişti. Yereli haberdar etmeye bile tenezzül etmeyen ve yerini yurdunu talan eden projeyi protesto edenlerden yol yapımı için gelen iş makinelerinin ve dozerin geçeceği güzergahın önüne elinde sopasıyla oturan Rabia Bekar, ”Yaylaların yolu birleşmeyecek. Kesinlikle istemiyoruz. Vali bize çapulcu diyor. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. Vali, kaymakam kimdir? Ben, ben, ben, halkım ben!” diyordu.
Ve 13 Temmuz 2015 tarihinde Fırtına İnsiyatifi grubunun Rize İdare Mahkemesi’nde açtığı davada mahkeme, idarenin savunmasını almaya gerek görmeden, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Çünkü mücadele kazandırır!
Çevre ve Ekoloji Hareketleri Avukatları’nın (ÇEHAV) açıklaması: Yeşı̇l Yol’a neden karşıyız?
Yeşilyol ismi ile dayatılan ve yaylaların yollarla birbirine bağlanmasını amaçlayan projenin, Fırtına Vadisi’nde, orman ve mera alanlarında, Doğal Sit ve Milli Park alanlarında yapılması planlanmaktadır, yol çalışması halkın tepkisine rağmen devam etmektedir. Bu proje yasa dışı ve meşruiyeti olmadan inşa edilmektedir. “Yeşil Yol” projesi; Çamlıhemşinli olsun/olmasın doğayı seven insanlar tarafından kabul edilmemekte ve protesto edilmektedir.
Anayasasının 17. maddesinde, herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, 56. maddesinde ise; herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yasama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir.
Yeşilyol adlı proje hayata geçirilirken Çevre Kanunu gereğince çevresel etkilerin ve havzanın özellikleri, alanın orman vasfı, yörenin meteorolojik özellikleri, jeolojik olarak uygunluğu, heyelanlı sahalar ve bu sahalarda alınması gereken ek önlemler, sanat yapıları DEĞERLENDİRİLMEMİŞTİR.
Bu yoldan çıkacak hafriyatın ne şekilde bertaraf edileceği, ağaç kesimi ve patlatmalarla ortaya çıkacak sorunlar, ormanlık alanına yapılacak müdahalenin orman ekosistemi üzerindeki etkileri, çalışma alanlarının yeniden ağaçlandırılmasının mümkün olup olmayacağı, Alpin çayırlık alanlarında yapılacak müdahalenin ortaya çıkaracağı sonuçlar ve rehabilite edilmesine dönük alınan tedbirler bakımından da DEĞERLENDİRME YAPILMAMIŞTIR.
Valiliğin işlem ve beyanları ile bu yolun inşa edilmesindeki amacın yayla turizmini geliştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu amacın söz konusu yolların inşa edilmesi ile ne şekilde gelişeceği, yayla turizmine olumlu ya da olumsuz etkileri bakımından yolun yapılmasının zaruri olup olmadığı soruları CEVAPLANMAMIŞTIR.
Diğer yandan:
– Araçlarla günübirlik gezmelerin yerel ekonomiye ve yayla turizmine herhangi bir katkısının olamayacağı,
– Gelenlerin yaylaları izlemesinin yayla turizmi anlamına gelmediği,
– Ekoturizmin ekonomiye ciddi katkısı olduğu ve eski patika yolların yeniden kullanılmaya başlandığı,
– Araç trafiğinin ekoturizmi benimseyen halkın bu yönelimini de ortadan kaldıracağı,
– Diğer yandan yapılacak yolların doğa koruma anlayışı ile hiç uyuşmayan kitle turizmine yol açacağı, bunun sonucunda yaylaların da Uzungöl ve Ayder Yaylası benzeri hızla yapılaşacağı,
– Yerel halkın rekabet edemeyeceği lüks otellerin ya da kaçak yapıların 2000-3000 metre kotlarında hızla yaygınlaşacağı,
– Meraların parçalanıp, yaban hayatının, biyolojik çeşitliliğin zarar göreceği,
– Yöre insanının yaylalara ulaşmada herhangi bir ulaşım sorunu olmadığı,
– Yola dair herhangi bir imar planının olmaması,
– Herhangi bir çevresel etki değerlendirmesi de içermemesi,
– 2500 -3000 metre kotlarında Alpin çayırlar üzerinde piknikçilerin görüntüleri, atıkları, denetimsizliklerin oluşturacağı,
– Doğu Karadeniz dağlarının bozayıları, vaşakları, karacaları, dağ keçilerinin hareket alanlarının, baraj gölleri ve HES inşaatları nedeniyle zaten yeterince daralmış durumda olduğu,
– Bir de “yeşil” yol yapılırsa küçük küçük canlı gruplarının çok dar alanlara hapsolacağı ve zamanla nesilleri tükeneceği, hep birlikte düşünüldüğünde, açılacak yollar Fırtına Vadisi Havzası gibi çok değerli ekosistemleri iç içe barındıran bir vadinin çok yanlış bir planlama ile ve üstelik yayla turizmi ile hiç bağdaştırılamayacak bir sürecin sonunda üstelik geri dönüşü olamayacak biçimde yok yere kirletilip zarar görmesine neden olacaktır.
Bu gerçeklı̇k karşısında yeşı̇l yola evet dememı̇z mümkün değı̇ldı̇r.
Su Hakkı Kampanyası