Pendik Belediyesi ve İBB Meclisi CHP Üyesi Avukat İsa Öztürk Su Hakkı Kampanyası’nın yayınladığı verilerden ve bilgilerden de yararlanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde bir konuşma yaptı. İstanbul’un su sorununa değinen Öztürk İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) 2017 bütçesine CHP grubunun neden red oyu verdiğini açıkladı. Öztürk’ün konuşmasına aşağıda yer veriyoruz:
İSKİ’nin 2017 Bütçesi, Performans Programı ve Yatırım Programı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle İstanbul’a 24 saat su sağlamaya çalışan İSKİ çalışanlarına emekleri için teşekkür ediyorum.
İSKİ’nin 2017 bütçesi 6.446.431.000 TL. Bu İstanbul’daki 500-600 bin nüfuslu ilçelerin bütçelerinin ortalama 400.000.000 TL. Olduğunu düşünürsek bunların bütçelerinin 15 katı, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2017 bütçesi 5.902.000.000 TL. İzmir Büyükşehir Belediyesinin 2016 bütçesi 4.485.000.000 TL. Yani İSKİ Türkiye’deki Yerel Yönetimler ve bunların kurumları arasında 2. Büyük bütçeye sahip kurum.
İSKİ’de memur ve işçi 7.030 kişi çalışmakta. 15.000 civarında da taşeron işçisi var. İSKİ Bütçesinin 721.920.000 TL.’sı Personel ve Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenecek Primler oluşturuyor, yani Bütçenin 11.20’si. Yine Hizmet alımları için 651.988.000 TL. Öngörülmekte bununla birlikte bütçenin % 21.31’i personel gideri. Yatırım için bütçeden ayrılan para 2.815.135.000 TL. Bütçenin % 43’ü. Bunun 2.169.916 TL’sı devam eden projeler için harcanacak. 645.219.000 TL.’sı yeni yatırımlar için harcanacak.
İSKİ Temel Politika ve Önceliklerini Şu şekilde belirlemiş:
1 ) Halka Kaliteli Su sunmak
2 ) Su Kaynaklarını Korumak ve Yeni Su Kaynakları Bulmak
3 ) Atıksuları Çevreye Zarar Vermeden Uzaklaştırmak ve Geri Kazandırmak
ve bu hizmetleri yaparken Su Yönetiminde İnsanı ve Çevreyi Esas almayı ve İstanbul’un su medeniyetinden güç alacağını belirtmiş. Bu temel politikaların neresindeyiz biraz bunlara yakından bakalım.
HALKA KALİTELİ SU SUNMAK: Bundan evlerimize gelen suyun temiz ve içilebilir nitelikte olmasını anlıyorsak maalesef bu konu çok sorunlu. İSKİ’nin 2016-2020 Stratejik Plan Kitabında Musluk Suyu İçme oranı % 16.54 olarak belirtilmiş. İSKİ bu kadar yatırım yapıyor, bu kadar çaba sarf ediyor, suyun çok temiz ve kaliteli olduğunu iddia ediyor, fakat İstanbulluların % 84’ü bu suyu içmek için kullanmıyor. Yani evlerimizdeki suyu sadece temizlik amacı ile kullanıyoruz.
İSKİ tarafından hazırlanan 2017 performans programında içilebilir İSKİ suyunu etkin tanıtmak için 2.500.000 TL. Bütçe ayrılmış. İSKİ Suyu gerçekten içilebilir nitelikte ise ve İstanbulluların % 85’i buna rağmen bu suyu içmiyorsa burada çok ciddi bir sorun var. Çünkü aileler içme suyu için ambalajlı sulara İSKİ faturasına yakın bir bedel ödüyorlar. İçme suyu ile ilgili sorun nerede ise İSKİ’nin ve İBB’nin bunu çözmesi gerekir. Suda hiçbir sorun yok, fakat yanlış algı nedeni ile mi İstanbullular suyu içmiyor? Su içilebilir temizlikte fakat lezzetinde, tadında mı bir sorun var? İSKİ şebekesinden temiz gelen su bina içindeki şebekelerin paslı ve kirli olmasından dolayı mı içilebilme özelliğini kaybediyor? Yoksa su içilebilir nitelikte değil mi?
Bunların netlikle ortaya konulması gerekiyor. İSKİ çeşme sularının içilebilir nitelikte olduğunu belirtmesine rağmen vatandaşta yanlış bir algı varsa bu algıyı düzeltmek için hiçbir ciddi çaba göstermiyor. Bu iş için ayrılan para 2.500.00 TL. İnsanın aklına bu algının devamı İSKİ’nin işine mi geliyor sorusunu getiriyor. Başta İSKİ’nin şirketi Hamidiye olmak üzere ambalajlı su üreticilerinin bu algının devamında ya da suyun temiz olmamasında baskıları mı var.
SU KAYNAKLARINI KORUMAK YENİ SU KAYNAKLARI BULMAK: Bilindiği gibi dünya üzerindeki su kaynaklarını artırmak mümkün değil aksine su kaynakları devamlı azalmakta. Bu nedenle su kaynaklarının korunması çok önemli. İstanbul’un suyu İstanbul’a yetmiyor. İstanbul’da ki su havzalarının kapasitesi 970 milyon metre küp. Melen, Sakarya ve Istırancalardan getirilen su 800 milyon metre küptür. Yani suyun yarısı dışarıdan İstanbul’a taşınmaktadır. Su havzalarının korunması çok önemlidir.
İSKİ mutlak koruma alanındaki su havzalarını kamulaştırıyor. Belirli bölgelerde havzalar ile ilgili koruma önlemleri titizlikle takip ediliyor. Fakat su havzaları için en büyük tehlike merkezi hükümet tarafından İstanbul’a yapılan mega yatırımlar. 3.Köprü, 3. Havaalanı gibi biten ve devam eden projeler İstanbul’un su ve orman alanlarının bulunduğu Kuzey bölgesinde yapıldı ve yapılıyor. Bu projeler İstanbul’un su kaynaklarının yok olmasına ya da kirlenmesine neden olacaktır. Bu nedenle bu tip projelerin İstanbul’a artıları ve eksileri düşünülerek yapılması gerekir.
Belediye Başkanımız Kadir Topbaş’ın “yaptığım en iyi işlerden biri“ dediği ve İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi tarafından hazırlanan 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı üzerinden daha 5 yıl geçmeden delindi. İstanbul gibi nüfus yoğunluğunun çok yüksek olduğu bir şehirde böyle büyük projelerin bütün olasılıklar hesaplanarak yapılması gerekir. Fakat bizde maalesef birilerinin aklına geliyor ve hemen yapımına başlanıyor. Bu anlayışla İstanbul’un su kaynaklarının korunması mümkün değil. 3. Köprü ve 3. Havaalanı projesi ile 8.715 hektarlık ormanlık alan yok olmuştur. Yani 8 bin futbol bahası kadar bir alan. 3. Havaalanı 1 ÇED raporunda 70 tana göl, gölet ve gölcüğün yok olacağı belirtilmiştir. Bu projeler nedeni ile Terkos Gölü de kirlenme ve yok olma tehlikesi içine girecektir. Bu projelerden sonra buralarda yeni yerleşimler oluşacak ve bu bölgeye 1.5 milyon yeni nüfus gelecek.
İstanbul’un kaynakları İstanbul’a yetmediği için Istranca’lardan, Düzce’den ve Sakarya’dan İstanbul’a su taşımak zorunda kaldık. Düzce’de Melen kenarına çöp dökülmesi ve nehrin etkili korunamaması, Sakarya’nın sularının etrafındaki sanayi ve tarımda kullanılan kimyasallar nedeni ile aşırı kirlenmesi gelen suların da sorunlu olduğunu gösteriyor. Küresel ölçekteki iklim değişikliğinden kaynaklı su kaynaklarının azalması düşünüldüğünde bu çözümler de yetersiz kalmaya mahkum. İstanbul’un en önemli sorunu nüfus artışı bu artışı engelleyemediğimiz sürece yapılan hiçbir yatırımın ihtiyacı karşılaması mümkün değil. Nüfus artışını da polisiye tedbirlerle engelleyemeyiz .Merkezi hükümet tarafından Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yeni cazibe merkezleri yaratmak için teşvikler yapılması ve İstanbul’a göçü engelleyecek tedbirler gerekiyor.
ATIKSULARI ÇEVREYE ZARAR VERMEDEN UZAKLAŞTIRMAK VE GERİ KAZANMAK: Kullanılan sular arıtma tesislerinde toplanmakta ve buralarda arıtılmaktadır. 79 atıksu arıtma tesisinden 5 tanesi ileri biyolojik arıtma tesisi. 2015 yıl sonu verilerine göre 3.170.432 m3 su arıtılmakta bunun 1.139.720 m3 ileri biyolojik ve biyolojik arıtılan sudur. Arıtma tesislerinde arıtılarak geri kazanılan su miktarı 58.732 m3’tür. Rakamlara bakıldığında biyolojik arıtma yapılan su miktarı toplam atıksuyun % 35’i dir. Bu rakam düşük bir rakamdır. Hızla atıksuyun tamamının ileri biyolojik arıtmasının yapılması gerekmektedir.
İSKİ 206-2020 STRATEJİK PLANA GÖRE İSKİ’NİN GÜÇLENDİRMESİ GEREKEN YÖNLER :
SU KAYIP VE KAÇAKLARI: İstanbul’a yıllık 965.155.404 m3 su verilmektedir. Bu oranın % 25’i yani 242.041.505 m3 sistemde kaybolmaktadır. Kaçak diyince acaba kaçak su kullanımı mı fazla diye düşünülebilir bu sadece 405.066 m3 yani binde 4. Kayıp-Kaçağın önemli bölümü 205 milyon m3’ü temin ve dağıtım hatları ile servis bağlantılarında oluşan kayıp kaçaklardır. İstanbul gibi suya ulaşmak için Düzce’den su getiren bir yerde kayıp kaçak oranlarını dünya standartlarına indirmek önemli. Gelişmiş ülkelerde bu oran % 10 civarında. İSKİ’nin ve İBB’nin bu konuda gereğini yapması çok önemli. İSKİ’de 2016-20 stratejik planında Kayıp-Kaçakları, kurumun güçlendirilmesi gereken önemli bir yönü olarak belirtmiş fakat bu işler için 2017 yılında bütçede öngörülen rakam 5.200.000 TL.
İstanbul için önemli konulardan biri de su kaynaklarının yüzeysel sulardan oluşması nedeni ile buharlaşma ile oluşan kayıplar. Nisan – Ekim ayları arasında % 22 civarında buharlaşma ile su kaybı oluyor. Bunu azaltmak için de yapılabilecekler var. Yüzey hacmi geniş Büyükçekmece gibi barajların suyu kışın kullanılabilir. Su yüzeylerini kapatacak şekilde güneş panelleri yapılarak hem buharlaşma engellenip hem de güneş enerjisinden faydalanılabilir.
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ YETERİNCE KULLANILAMAMASI
İski’nin en önemli maliyet kalemlerinden birisi enerjiye ödenen paralardır. Bu masrafları azaltmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak önemli. Rüzgar Enerjisi ve Güneş Enerjisi ile biogazdan enerji elde edilmesi. İSKİ bu konuda çalışmalara başlamıştır fakat daha başlangıç aşamasında. Bu işler için ayrılan para 71.558.000 TL. Bu konu da çok önemli olup geliştirilmesi ve önem verilmesi gereken konulardan biridir.
KURUM İÇİ İLETİŞİM EKSİKLİĞİ: Yine stratejik planda kurum çalışanları ile yapılan bir ankette çalışanların sadece % 40’ı özlük ve sosyal haklarını yeterli bulmuştur. Yine birimler arası koordinasyonu ve işbirliğini yeterli bulan sadece % 35’dir. Çalışanların % 65’i iş ortamında iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili tedbirleri yeterli bulmuştur. Bu anketten İSKİ’de kurum içi iletişimde ciddi sorunlar olduğu anlaşılmaktadır. Yönetimin bu konu üzerine acil eğilerek çalışanların sorunlarını ve beklentilerini anlayarak çözüm yoluna gitmesi gerekmektedir.
Sadece İSKİ’nin değil Türkiye’nin de problemi olan önemli konulardan biri de taşeronlarda çalışan işçiler. Bunlar kadrolu çalışanlarlarla aynı işi yapmalarına rağmen kadrolulardan çok daha düşük ücret almaktadırlar. İş güvenceleri yok. Bu adaletsizliğin artık bir son bulması gerekiyor. AKP Seçimlerden önce kamudaki taşeronluk sistemine son vereceğini belirtmiştir.
SU FİYATI: Birleşmiş Milletler Genel kurulu tarafından 28 Temmuz 2010 tarihinde Suyu ve hıfsıssıhhayı insan hakkı olarak kabul eden bir karar almıştır. Su hakkını yaşam hakkının tam olarak yerine getirilebilmesi için zorunlu bir hak olarak nitelendirmiştir. Suyun insan hakkı olarak kabulü devletlere çeşitli görevler yüklemiştir.
A) Saygı Gösterme Yükümlülüğü : Suya erişimin engellenmemesi. Yani daha açıkça söylersek su faturasını ödeyemediği için hiçbir vatandaşın suyunun kesilmemesi.
B) Koruma Yükümlülüğü : Su kaynaklarının korunması ve kirletilmemesi.
C) Yerine getirme yükümlülüğü : Su hizmetinden faydalanamayanlara bu hizmeti götürme yükümlülüğü.
Birçok ülke su hakkının insan hakkı olduğunu anayasalarına ve yasalarına almışlardır. Birçok ülkede borcunu ödeyemediği için suyu kesilen kişilerin açtığı davada mahkemeler suyun kesilmesinin yasal olmadığına karar vermişlerdir.
Türkiye’de ki birkaç belediye de su fiyatları şu şekilde;
İl 0-10 m3
ANKARA 5.67 TL.
İZMİR 3.60 TL.
DİYARBAKIR Merkez 2.64 TL. İlçeler 1.20 TL.
BURSA 3.22 TL.
KOCAELİ 2.85
ESKİŞEHİR 2.76
İSTANBUL 4.16
İSKİ’nin su satışından elde edeceği gelir 4.956.853.000 TL. olarak hesaplanmıştır. İSKİ’nin 5 milyon 148 bin abonesi olduğu düşünülürse İSKİ abone başına yılda bin TL.yani aylık ortalama 100 TL. para almaktadır. İçme suyu için verilen para da düşünüldüğünde ailelerin aylık ortalama su maliyeti 150 – 200 lirayı bulmaktadır. Bu çok ciddi bir rakamdır. Aile bütçesinin % 2 ‘sini aşan oran fahiş kabul edilmektedir. Suyun bir insan hakkı olması ve sosyal devlet gereği her ailenin temel ihtiyacını karşılayacak su miktarının ücretsiz ya da sembolik olması gerekmektedir.
Önemli bir konuda su kullanma bilinci. Sudan tasarruf etmek değil suyu bilinçli kullanmak önemlidir. Bu konuda çocuklara çok küçük yaşlarda bilinçli su kullanma alışkanlığı kazandırılmalı ve teknolojik gelişmelerden faydalanılmalıdır. Bu da merkezi hükümet kadar İBB ve İSKİ’nin de görevidir.
Avusturyalı Filozof İvan İllich H2O ve Unutmanın Suları adlı kitabında “Kenti Çevreleyen su borularında dolaşan kimyasal yapısı H2O olan, işlevsel olarak suya benzeyen o sıvının; insanın tarih boyunca su olarak bildiği, yaradılışın ikinci gününde ikiye ayrılan, vaftiz eden ve abdest alırken ruhu arıtan antik felsefede tözlerden biri olan, pınarlarda çağlayan ve ırmaklarda akan yani temizleyen ve arıtan şeyle aynı olduğuna emin misiniz?“ diye soruyor. Su bizim için hala temizleyen ve arıtan yaşamın kaynağı olan ve en temel insan hakkı olan ve ticarileştirilmemesi gereken yaşamın kaynağıdır.
CHP Grubu olarak Su havzalarının korunamaması, evlerimize içilebilir nitelikte su verilememesi ve suyun yüksek fiyatı nedeni ile red oyu vereceğimizi bildirir, saygılar sunarım.
İsa ÖZTÜRK/22.11.2016