2014 yılında Niksar Belediye Başkanı Özdilek Özcan bölgedeki sularda ciddi azalma olduğunu dile getirerek Niksarlılar için yeni içme suyu kaynağı aradıklarını duyurmuştu. O dönemde Özcan “Geçtiğimiz kış aylarında yağan kar oranının az olması ve son yıllardaki kuraklıktan dolayı, yaz mevsimiyle beraber kaynak sularının kurumasıyla sularda ciddi bir azalma oldu. Vatandaşlarımızın su sıkıntısı çekmemesi için yoğun bir şekilde çaba sarf ediyoruz, inşallah kısa süre içerisinde 7 km’lik boru hattı ile, saniyede 8 litre içme suyunu şebekemize dahil edeceğiz” demişti.
Aynı yıl Niksar belediyesinin bir başka çabasının daha olduğunu iki gün önce “1400 yıllık Ayvaz suyu Avrupa’ya açılıyor” başlığı ile verilen haberle öğreniyoruz. Belediye başkanı vatandaşların ciddi su sıkıntısı çektiği 2014 yılında, bu sıkıntıya rağmen bölgedeki Ayvaz suyunu şişeleyerek satışına başlamış.
Niksar Belediyesi tarafından işletilen 7,98 pH, 0,5 sertlik dereceli Ayvaz suyunun 2014 yılında yapılan çalışmalarla yeniden üreteme geçtiği, önce yurtiçine daha sonra İtalya, Gürcistan’a ve KKTC’ye satışı yapılmaya başlandığı bilgisi bugünkü haberler içinde yer alıyor.
“Hedef dünya pazarı”
1970 yılında kamu tarafından kurulan Niksar Ayvaz Suyu fabrikası, 1984 yılında imtiyaz devri yöntemiyle bir anonim şirkete 25 yıllığına devrediliyor ve 2012 yılında tekrar Niksar Belediyesi’ne geçiyor. Belediye başkanı göreve geldiğinde piyasada rekabet edebilmek için su fabrikasına 7,5 milyon yatırım yaptıklarını söylüyor. Yapılan makine tesis yatırımı ile 65 kişinin çift vardiye çalıştığı su fabrikasında şişelenen sular Almanya, Hollanda ve Belçika’ya da satılmaya başlanacak.
2016 yılı içinde yurtdışına yapılan ihracat bedelinin 300 bin dolar olarak açıklayan belediye, yeni ülkelere yapılacak satışlarla ihracat bedelini 1 milyar dolar çıkarmayı hedefliyor.
Vatandaşın suyu satılıyor
Niksar Belediyesi “suyumuzu Türkiye ve dünya pazarına sunma çabası içerisindeyiz” diyor. Bir belediye tam bir şirket gibi ne kadar su satarsa o kadar para kazanacağının hesabını yapıyor. 300 bin dolar ihracat bedelini 1 milyar dolara çıkarma hedefi içinde belediyenin kaç bin ton suyu kaynağından alacağının ve bu durumun su varlıklarına ne kadar zarar vereceğinin hesabı yapılmıyor. Tatlı su varlıklarının şişelenip özellikle kaynağından uzak yerlere satılmasının yarattığı ekolojik maliyet asla dikkate alınmıyor. Ambalajlı suların soğuk ortamlarda muhafaza edilmesi ve taşınmaları için harcanan enerji ekolojik maliyetin önemli bir unsurunu oluşturmakta. Ama asıl olarak yeraltı suları mutlak korumak zorunda olunan, kullanılması sırasında yenileme kapasitelerine azami dikkat edilmesi gereken su varlıklarıdır. Bir pazar konusu yapılan yer altı suları, dolarların cazibesine kapılan Niksar gibi belediyelerin elinde hızla tükenmesi kaçınılmazdır. Su varlıklarının kullanımında belirleyici unsur, her yıl su satışından elde edilecek gelir değil, su varlıklarının kapasitesidir. Ayrıca bir belediyenin temel asli görevi, vatandaşlara temiz içilebilir nitelikte su temin etmektir. Oysa bugün Türkiye’de bir çok belediye bu asli görevini yerine getirmiyor. Temiz suya erişimin günümüzde çok maliyetli olduğunu ifade eden belediyeler, bu maliyetin tamamını su faturaları ile vatandaştan alıyor. Ama bu arada sınırları içinde içilebilir nitelikte su varlıklarını satıp, gelir elde ederken bizzat su varlıklarının tükenmesine yol açıyorlar.