Kaynak: Finansgundem, 24 Temmuz 2017
Geçen hafta İstanbul’u esir alan yoğun yağışlar meteorolojik afetleri yeniden gündeme getirdi. Eğer gerekli tedbirler alınmazsa tehlike büyük. Zira küresel iklim değişikliğinin yıkıcı etkisi altındayız. Ülkemizin bir bölümü aşırı yağış alırken, bir bölümü kuraklık tehdidiyle karşı karşıya. Üstelik bu tehlikenin artarak devam etmesi bekleniyor. Ülkemizde meteorolojik afetlerin neden olduğu ekonomik kayıplarla ilgili ciddi bir araştırma yok. Ancak aşırı yağışlar nedeniyle şehirlerde hayatın durması, ürün teslimatlarının yapılamaması, mesai kayıpları, alışveriş ve ticaretin yapılamadığını düşünürsek devasa bir ekonomik kayıptan söz edebiliriz.
Evet, son yıllarda şehirlerimizde yüzlerce su baskını yaşanıyor. Sağanak yağışlarda cadde ve sokaklarımız hemen derelere dönüşüyor. Evi veya işyeri sular altında kalanlar bir yandan eşyalarını kurtarmaya çalışırken, diğer yandan da kirli ve tehlikeli sel sularını dışarı atmaya çalışıyor. Bu manzarayı artık çok sık görmeye başladık. Önümüzdeki dönemde daha sık olması beklenen şehir sellerinin etkilerini, Türkiye’nin bu alandaki en önemli bilim insanlarından birisi olan İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile konuştuk…
Küresel iklim değişikliği en fazla hangi bölgeleri etkileyecek?
Türkiye’nin güney kısımlarında daha fazla kuraklık, kuzeyinde ise daha fazla yağış bekliyoruz. Avrupa’nın kuzeyinde olduğu gibi Türkiye’nin kuzeyinin daha fazla sele maruz kalması bekleniyor. Küresel ısınma nedeniyle havada miktarı artan su buharı nedeniyle alçak basınç ve cephelere bağlı olmayan, daha çok ilkbahar ve yaz aylarında görülen kısa süreli, sağanak yağışların sayısı artacak.
Ülkemizde artması beklenen meteorolojik afetler hangileri?
Ülkemizde küresel iklim değişimi sonucu artması beklenen problemler kuraklık, ani seller ve deniz su seviyesinin yükselmesi gibi üç genel başlık altında toplanabilir. Türkiye’de yerel yönetimler sahip çıkmadığı için tüm sellerin adı “taşkın” olmuş. Ama her sel bir taşkın değildir. Yani sel olması için mutlaka bir derenin veya akarsuyun taşması gerekmez. Oluşum yerlerine göre seller literatürde, dere ve nehir selleri (taşkınlar), dağlık alan (kuru vadi) selleri, şehir selleri, kıyı selleri ve baraj selleri olarak beşe ayrılır.
Şehir sellerinin özelliği ne?
Şehir selleri, şehir içindeki her türlü arazide oluşabilir. Özellikle binalar, yollar ve otomobiller için parklar inşa edilmesiyle doğal bitki örtüsü yok edilmiş şehirlerde tehlike daha fazla. Zira bu tür şehirlerde yağışın toprağa sızması mümkün değil. Şehirleşme yüzeysel akışı doğal yüzeylere göre 2-6 kat daha fazla arttırır. Mazgallar hızla artan bu suları hemen tahliye edemez.
Selin zararlarına karşı nasıl tedbirler alınmalı?
Ülkemizde bugüne kadar yapılan afet çalışmaları yakından incelendiğinde, gayretlerimizin çoğunu afetlerden sonraki “müdahale etme” aşamasına yöneltmiş olduğumuz görülüyor. Oysa “Afet Yönetimi” sadece insanları enkaz altından kurtarmak, yangın söndürmek veya sel sularından insanları tahliye etmek, müdahale çalışmaları yapmak değildir. Dünyada bu afetlerden korunma stratejisi yerine bu afetlere karşı risk yönetimine geçildi.
Risk yönetimi kavramını açar mısınız…
Gelecekte Türkiye’de büyük bir sel yaşanarak daha fazla can kaybı ve ekonomik zarar görülmesi muhtemeldir. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de peş peşe gelen şiddetli sağanaklar veya uzun süren hafif yağışlar sonucu oluşan taşkınlar ile birlikte sık sık seller olacak. Bunlar doğal olaylar, fakat doğru önlemlerle oluşma ihtimalleri ve yaratacakları etkiler azaltılabilir.
Ne tür tedbirler alınmalı?
Halk, uyarıları algılayıp doğru önlem alabilmesi ve tedbirli olabilmesi için eğitilmeli. Sel yatakları belirlenmeli ve varsa eski haritalar yenilenmeli. Şehir ve kırsal alanlarda yapı ruhsatlan verilirken sel, heyelan gibi alanlar dikkate alınmalı. Mevzuatta “Su Basman Seviyesi” yeniden tanımlanıp imar, iskan, ruhsat gibi işlemlerde önemle dikkate alınmalı. Yollardaki yağmur suyu tahliye sistemi, boyutları ve sayısı artırılmış mazgallar ile birlikte boyutları artırılıp kanalizasyondan ayrılmış drenaj sistemiyle geliştirilmeli.
Dere yataklarındaki mevcut binalar için neler yapılmalı?
Sel yataklarındaki mevcut tüm bina ve altyapı tesisleri belirlenmeli. Bunlar ya kaldırılmalı ya da güçlendirilmeli. Ayrıca üzerleri kapatılmış olan akarsular açık mecralara dönüştürülmeli. Hafriyat, kanalizasyon, çöp gibi maddelerin dere yataklarına atılması engellenmeli. Liman ve otoyollar ne-deniyle menfezler ile gelen taşkın suyunun hızla ve en kısa yoldan denize ulaştırılmasını engelleyen uygulamalar terk edilmeli.
Diğer ülkeler ne tür tedbirler alıyorlar?
Örneğin, Almanya tüm şehirlerindeki yağmur suyu tahliye sistemlerini geliştiriyor. Mazgalların sayısını artırıyor. Japonya’da şehir sellerine çözüm olarak yeraltı sel tahliye kanalları inşa ediliyor.
Ani sel baskınlarından hava tahminlerini takip ederek haberdar olmamız mümkün mü?
Ülke olarak üyesi olduğumuz Avrupa Orta Vadeli Hava Tahmini Merkezi’nin ürünlerine aşırı ölçüde bağımlıyız. Bu nedenle, Türkiye’de dışarıdan alınan tahminlere göre şehirlerimiz için yeterli ölçüde nicel bilgiler içermeyen ve sadece üç günlük hava tahmini bültenleri hazırlanabiliyor. Oysa, hava tahminin doğruluğu, hava tahmini becerisiyle ölçülür.
Ani sel tahmininde öncelikle gelecekteki hava durumu ve bu hava durumuna bağlı olarak gelişecek olan yağış miktarının bilinmesi önemli. Bu nedenle Türkiye’de sağlıklı “nicel yağış tahmini” yapabilen Türkiye şartlarına adapte edilmiş, gelişmiş hidrostatik olmayan bir “yerel nümerik model” kullanılmalı. Böyle bir model ile 1-3 gün öncesinden noktasal yağış miktarları ve dolayısı ile sel alanları sağlıklı bir şekilde belirlenebilir.
“ERKEN UYARI SİSTEMİ GEREKİYOR”
İnsanlar Romalılardan bu yana özellikle seller ile mücadele etmek için barajlar ve su bentleri inşa ediyor. Ancak modern dünyada selden korunma kavramı önemli ölçüde değişti. Büyük, küçük her nehre bir baraj yapılamayacağı gibi sellerin artık sadece nehirler ile ilişkili olmadığı da görüldü. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerde ileri teknolojiye sahip hidro-meteorolojik gözlem ağları, meteoroloji radarı, otomatik akım ve yağış istasyonları ve hidro-meteorolojik modeller ile doğru ve erken nehir su seviye (yani sel, taşkın] tahmini ve uyanları ile can ve mal kayıpları en aza indirilebiliyor.
“SELDE ÖLÜM TEHLİKESİ ÇOK YÜKSEK”
Gelişmiş ülkelerdeki sellerde ölümlerin çoğu otomobillerinin içinde sürüklenerek oluyor. Türkiye’de ise sel yataklarına yerleşmiş ve sel için gerektiği gibi uyarılmayan insanlarımız ne yazık ki hayatlarını kaybediyorlar. Ülkemizde seller ile ilgili yeterince istatistiki bilgi yok. ABD’de her yıl ortalama 140 kişi sellerden kaynaklı nedenlerle ölüyor. Sel sularına azımsamayın. Çünkü sadece 15 cm yüksekliğindeki bir sel suyu bile insanları sürükleyip götürebilir. 60 cm’lik su ise otomobilleri önüne katıp götürür. Bu nedenle, sel suları ile asla temas edilmemeli ve sel sularına hiçbir şekilde girilmemeli.
Ersan Çıplak/Para Dergisi