Kaynak: Atlas, 1 Ocak 2012
CNN Türk’te Yeşil Doğa programını hazırlayan Güven İslamoğlu: “Bir nehir üzerine 20 HES (hidroelektrik santral) yapmak normal değil. Sahilleri yok edip yol yapmak da normal değil. Güneş, rüzgâr, termal enerji varken nükleer santral kurmak, Çin’e mermer satmak için asırlık sedir ormanlarını yok etmek de öyle.”
CNN TÜRK’te yayınlanan “Güven İslamoğlu ile Yeşil Doğa” programı, EUROSOLAR’dan (Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği) medya dalında Güneş Ödülü aldı. Avrupa Güneş Ödülü, 1994’ten beri her yıl, yenilenebilir enerjilerin kullanımında başarılı olan ulusal projelere veriliyor. Cumartesi günleri ekrana gelen Yeşil Doğa programı, çevre bilincinin gelişmesine katkıda bulunduğu için ödüle layık görüldü. Güven İslamoğlu’yla programı ve Türkiye’nin çevre sorunlarıyla ilgili konuştuk.
“Güven İslamoğlu ile Yeşil Doğa” programını EUROSOLAR gibi önemli platformda öne çıkaran özellikler nelerdi sizce?
Avrupa çevre sorunlarına daha geniş perspektiften bakıyor. Kendi sorunlarını büyük ölçüde çözdüler. Çevre sorunlarını artık ulusal değil, uluslararası bir sorun olarak görüyorlar. Bu nedenle daha dikkatliler. Ancak nedense Türkiye ilgi alanlarında değil. Biz dikkatlerini çekmeyi başardık. Çünkü çok ciddi sorunlarımız var. Bir nehir üzerine 20 HES (hidroelektrik santral) yapmak normal değil. Sahilleri yok edip yol yapmak da normal değil. Güneş, rüzgâr, termal enerji varken nükleer santral kurmak, Çin’e mermer satmak için asırlık sedir ormanlarını yok etmek de öyle. Avrupa’da bir orkide sökmenin cezası 1000 avro, bizde yılda 2 milyon orkide kaçak sökülüyor. Biz bunları göstermeye çalıştık. Sanırım dikkatlerini çektik.
Yenilenebilir enerji, son yıllarda üzerinde çok durulan bir konu. Dünya bu konuda nasıl bir yol izliyor, Türkiye’nin durumu nedir?
Yenilenebilir enerji kaynakları kesintili enerji kaynağı. Ülkelerin kesintisiz enerji kaynaklarına ihtiyacı var. Fransa, Almanya gibi sanayisi güçlü ülkeler bunu nükleer ile çözdü. Fransa da 50’ye yakın nükleer santral var. Almanya’da ise 17. Almanya eskiyenleri kapatıp yerine daha güçlü rüzgâr tribünleri koyacak. Ama en önemlisi tasarrufa gidecek olmaları. Yapı stoklarını ona göre şekillendirecekler. Daha az enerji tüketen binalar yapacaklar. Ama kısa vadede nükleerden vazgeçemiyorlar. Danimarka, enerjisinin yüzde 20’sini rüzgârdan sağlıyor; 2050’de yüzde 100 yenilebilir enerjiye dönecek. İspanya güneşe yöneldi ama bu maliyetli bir iş. Enerji üretmek için dev güneş tarlaları yapmaları lazım ama o da çevre kirliliği yaratıyor. Biz hiçbir şey yapmıyoruz, yerimizde sayıyoruz. İzmir rüzgâr konusunda en verimli yer. Türkiye’de 2007’den bugüne 113 rüzgâr enerji santralı için başvuru yapılmış, 10’nuna izin vermişler. Alt yapı yetersiz olduğu için daha fazlası yapılamıyormuş. Türkiye yapı stoklarının enerji kaybını azaltsa nükleere gerek kalmayacak.
Programınız, izleyicilerin doğa koruma ile ilgili ihbarlarına da yer veriyor. Türkiye insanının doğaya karşı hassasiyeti, bu konuda neleri tehlike olarak gördüğü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Genelde çöp sorunları, kesilen ağaçlar, göl ve deniz kirliliği konusunda ihbarlar geliyor. Ama çok fazla değil. Açıkçası bugüne kadar olay yaratacak bir ihbar almadık. Genelde bildirimler STK’lardan geliyor. Ama onların sayısı da çok az. Birey olarak insanlar yan bahçede kesilen ağaca duyarlı ama HES’ler nedeniyle yok edilen vadiler konusunda aynı şeyi söyleyemem. Yine de yavaş yavaş bir hareketlenme var. Umutlu muyum? Hayır. Üzücü ama durum bu. Bu işe ilkokuldan başlamak gerekiyor. Modern dünyanın cenderesi altına girmiş bir gence doğa sevgisini aşılamak çok zor. Bu gençlik bende hayal kırıklığı yarattı. Avrupa ile aramızda dağlar kadar fark var, 40 yaş üstü insanlar daha fazla çaba sarf ediyor.
Sizce Türkiye’nin acil çözüm bekleyen doğa sorunları neler, programınızda özellikle neler üzerinde duruyorsunuz?
Eğitim… Neye sahip olduğunuzu bilirseniz, değerini bilirseniz korumak için çaba sarf edersiniz. Biz programımızda bunu yapıyoruz. Daha çok ne gibi zenginliklerimiz var, neden korumamız gerekir bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu nedenle gezi formatında program hazırlıyoruz. Önce güzellikleri gösteriyoruz sonra da ona ne yaptığımızı. İzleyici, acı reçeteyi direk görmekten hoşlanmıyor. Genelde su sorunu, nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan türleri üzerinde duruyoruz. Su fakiri bir ülkeyiz, Avrupa’nın en zengin biyolojik çeşitliliğine sahibiz ve ikisi de giderek azalıyor, çoğu insanın bunun farkında olduğunu sanmıyorum. Bir zamanlar sivrisinekleri bahane ederek tarla açmak için gölleri kuruttuk. Şimdi su yok. Gölleri geri kazanmanın yollarını arıyoruz. Ama o göllerin ortasından karayolu geçirmişiz. Nasıl geri kazanacaksınız? Bunları çarpıcı görüntülerle anlatmaya çalışıyoruz. Avlan Gölü çok iyi bir örnek. Karayolu nedeniyle güzelim göl kendini toparlayamıyor. Kaçkarlar’ın güzelliklerini ekrana taşıyoruz, programın sonunda HES’lerin ne yaptığını gösteriyoruz; iki dakikalık şok yetiyor, 20 dakika HES’i anlatmaya kalkarsanız izlemiyorlar. Bunu denedik, olmadı. EUROSOLAR’ın hemen dikkatini çekti.
Türkiye’nin doğa korumada başarılı ve başarısız olduğu konular nedir?
Eğer Avrupa’nın en zengin doğal ormanlarına, biyolojik çeşitliliğine (Rusya hariç) sahipseniz bu önemli. İsteyerek ya da istemeyerek bir şekilde korundu. Doğa koruma alanları var, milli parklar var, yasalarımız var, duyarlı hakimlerimiz var. Ama durum değişmeye başladı. Elinde maden arama izni olanlar “nereyi indirsem” diye plan yapıyor. Yine aynı şekilde elinde onlarca HES projesi olanlar “hangi nehirleri kaparım” telaşında. Bir rant oluştu ve bu rantın peşinde olanlar siyasi güçlerini devreye sokarak yasaları delmeye çalışıyor. Bu güne kadar iyi ya da kötü bazı şeyleri korumayı başardık ama şimdi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Peki dünya çevre sorunları konusunda neleri tartışıyor, EUROSOLAR’da en çok neler üzerinde duruldu?
En önemli problem küresel ısınma. Bundan korunmanın tek yolu da fosil yakıtlarından vazgeçip yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek. Okyanustaki ada sakinleri, Polonya’daki termik santrallerden rahatsız. Çünkü küresel ısınmayı tetikleyecek kadar havaya karbon bırakıyor. Amazon’daki orman katliamı bizi bile ilgilendiriyor. Çünkü soluduğumuz havayı o ormanlara borçluyuz. Ama yaşamak için de enerjiye ihtiyacımız var. Enerjiyi bulmak ve en verimli şekilde kullanmak zorundayız. Dünya şu anda var olan enerjiyi en verimli şekilde kullanmanın yollarını arıyor, buna paralel olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını da geliştirmeye çalışıyor. EUROSOLAR’A üye ülkeler kısa vadede daha çok yeşil binalar, yeşil köyler üzerinde çalışıyor. Güneş ve rüzgârdan enerji elde eden, bunu en verimli şekilde kullanan akılı evler. Uzun vade de ise güneş ve rüzgâr enerjisini daha verimli üretebilecek sistemler üzerinde duruyorlar.