5-6 Kasım tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz “ Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu”na Vandana Shiva’nın “Su Savaşları” kitabında yer verdiği “Su döngüsü hepimizi birleştirir ve suyla, barışın yönünü, özgürlük yolunu öğrenebiliriz. Açgözlülük, israf ve adaletsizlik nedeniyle çıkan su savaşlarını aşmak su demokrasilerini oluşturmak için birlikte çalışabiliriz” sözleriyle ve temennisi ile başladık.
Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi, Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği(GABB) ile örgütlediğimiz ve iki gün süren sempozyuma yaklaşık 250 kişi katıldı. Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi ve Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi’nin birçok departmanından katılımcıların yanı sıra Suruç, Iğdır, Kızıltepe, Derik, Bağlar, Dersim, Batman, Silopi, Çınar, Siirt, Bitlis, Tatvan, Bayrambaşı, Silvan, Bismil, Malazgirt Belediyelerinden katılım yoğun oldu. Jeoloji Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Tekgıda-İş,SES, Eğitim-Sen, Bat-Der, Yerel Gündem 21, Dicle Üniversitesi, Sarmaşık Derneği, STGM Diyarbakır, Selis, Batman Çevre Gönüllüleri Derneği, Kürt Yazarlar Derneği’nden ve Barış ve Demokrasi Partisi üyelerinin katılımıyla 21.yüzyılın politik ve ekonomik olarak en önemli sorunu haline gelen su konusunda iki gün süren canlı tartışmalar yaşandı.
Sempozyuma konuşmacı olarak davet ettiğimiz Bolivya’dan RED/VIDA’nın önde gelen aktivistlerinden Oscar Olivera, İtalya’dan Tomasso Fattori, İspanya’dan Jaime Morell ve Irak’tan Bakhtyar A. Othman uluslararası su mücadelesinin deneyimleri, alternatif su yönetimi modelleri ve suyun metalaştırılmasına karşı birlikte mücadele etmenin gerekliliği üzerinde durdular. Suyun yönetiminde aktif rol alan yerel yönetimler ile suyun metalaştırılmasına karşı mücadele edenlerin bir araya geldiği sempozyumda var olan su yönetim modellerinin yerine geçebilecek alternatif modeller tartışıldı.
Suya erişimin bir yaşam hakkı olarak kabul edildiği sempozyumda, kurulan baraj ve HES’lerle, su kaynaklarının özel şirketlere kiralanmasıyla, nehir sularının kanallarla başka bölgelere taşınması ya da yönlerinin değiştirilmesiyle, tekelleşen çok uluslu su şirketlerinin kâr etmesine dayalı tüm uygulamalarla kamuya ait olan suyun ticarileştirilerek ekosistemleri, kültürleri, toplumları ve insanlığı yok ettiği oysa hayatın temeli olan suyun asla kâr elde edilen bir unsur olarak kabul edilmemesi gerektiği vurgulandı.
Su kaynaklarının demokratik ve ekolojik bir tarzda kullanılması ancak su yönetim yetkilerinin yerel yönetimler devredilmesiyle mümkün olabileceğinin kabul edildiği sempozyumda yerel yönetimlere, su hizmetlerinde özelleştirmeye karşı çıkma ve alternatif modeller uygulama çağrısı yapıldı.
Elektrik enerjisi elde etmek ya da güvenlik amaçlı kurulan barajların da aslında akarsuların fiziki varlığını büyük ölçüde değiştirdiği, su ekosistemlerini sekteye uğrattığı, bölgedeki toplulukların suya erişimini ciddi şekilde sınırlandırdığı, yerel kültürleri yok ettiği ve düşmanlıkları arttırıcı özellikleri sahip olduğu üzerine çok sayıda örneklerin aktarıldığı verilerin paylaşıldığı sunumlarda yapılan ortak çağrı bu tür barajların yapımından hızla vazgeçilmesiydi.
Barışın en çok dillendirildiği ve en çok ihtiyaç duyulduğu, su ile tarihin ve medeniyetlerin yaratıldığı bereketli Mezopotamya topraklarında gerçekleşen “Su Hakkı Sempozyumu” başlangıç temennisine uygun bir sonuç deklarasyonu ile bitirildi. “Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu”nda yer alan tüm sunum ve tartışmaların yer alacağı bir kitapçık Su Hakkı kampanyası tarafından hazırlanacak ve bu konuda çalışma sürdüren sivil toplum kuruluşlarına yerel yönetimlere gönderilecek.
Sonuç Deklarasyonu için tıklayınız…