Kaynak: Peter Hessler, National Geographic, 1 Mart 2013
Yangtze’nin dibinde cep telefonu dört dörtlük çekiyor ve Huang Dejian da bunu bilen az sayıda kişiden biri. Huang yeni Beyaz Turna Sırtı Sualtı Müzesi’nin müdürü ve bugün, yüzeyin 40 metre altında telefonu durmaksızın çalıyor. Müze, Fuling kentindeki en tuhaf görüntüye sahip. Ziyaretçiler müzenin içine, çamurlu Yangtze’ye batırılmış bir pipeti andıran, çelik bir tüple çevrili 90 metrelik bir yürüyen merdivenle giriyor.
“Bu, Üç Vadi bölgesindeki en pahalı müze,” diyor Huang bir kez daha telefonuna cevap verirken. Telefonunun zili, telaşla “Jia you -hadi, hadi, hadi, hadi!” diyen bir kadın sesinden oluşuyor.
Huang’ı son gördüğümde burası kupkuru topraktan ibaretti. 34 milyon dolarlık bu müze yoktu ve Üç Vadi Barajı, nehrin 450 kilometre aşağılarında hâlâ inşaat halindeydi. 1996-1998 arasında bir Barış Gönüllüsü olarak Fuling’de yaşadım, oradaki yüksekokulda çalıştım. O günlerde kent nüfusu 200 bin kadardı. Bu nüfus Çin standartlarına göre düşük sayılırdı. İnsanların çoğu inşa halindeki baraja büyük destek verse de, hakkında pek konuşmazdı. Barajın 2009’da tamamlanması planlanmıştı. Pek çok şeyin hızla değiştiği bir dönemde bu, sonsuzluk kadar uzak görünen bir hedefti. Çin’de reform dönemi 1978’de başlamış olsa da, serbest piyasaya dair fikirlerin Fuling gibi görece küçük kentleri etkilemesi 1990’ların ortasını buldu. Yerel halk, atamaları devlet tarafından yapılan çalışmaların sona ermesi ve konutların özelleştirilmesi gibi olağanüstü değişikliklerle başa çıkmak zorunda kalmıştı.
O günlerde Beyaz Turna Sırtı bana zamana ilişkin bambaşka bir bakış açısı kazandırmıştı. Buradaki kumtaşı çıkıntı, sadece kış aylarında, su düzeyi düştüğünde ortaya çıkardı. Suyun alçaldığı mevsim çok eskilerde de tekneciler için tehlike oluştururdu ve birileri sırtın kenarına iki balık resmi kazımıştı. Bir işaret görevi üstlenen bu balıklar, dümencinin nehrin ileri kesimlerindeki sığlık ve akıntıları hesaba katmasına olanak verirdi.
Halk, taştaki balıkları talihle bağdaştırırdı ve zamanla, her yıl balıklar ortaya çıktığında bunu oyma bir mesajla işaretleme geleneği başladı. (En eski oymalar Tang Hanedanı dönemine, İS 763 yılına tarihleniyor. Bugüne dek kumtaşını süsleyen karakterlerin sayısı 30 bini aşmış durumda.) Hat çalışmaları muhteşemdi, mesajlarınsa efsunlu bir ritmi vardı: “Nehrin suları çekilecek. Taş balıklar ortaya çıkacak. Gelecek yıl hasat bereketli olacak.”
1990’larda sırtı görmek için üç yuan (yaklaşık 35 sent) ödeniyordu. Bu ücrete, sezon dışı başka işi olmayan bir balıkçının kullandığı, sampan denilen altı düz eğreti bir kayıkla yapılan tur da dahildi. Huang Dejian, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’ndan kalma bir paltoya sarınmış halde, saatlerce o sırtta otururdu. Su düzeyine dikkat çeker, en ünlü oymalar hakkında hikâyeler anlatırdı. 30 Ocak 1998’de, son ziyaretlerimin birinde Yangtze, ilk yazıtın kaydedildiği 763 yılında olduğu düzeyin beş santim üstündeydi. Yani, 1235 yılda beş santim. Bu fark, reform dönemindeki değişikliklere de yeni bir bakış açısı getirdi.
Zaman nehir üstünde bir farklı akardı. Nehrin kıyıları boyunca yaşam tarih ve ilerlemenin belirlediği düz çizgide ilerlerken, Yangtze hep döngülerle biçimlendi. Ve her yıl, geçmişin her iki türlüsü -hem doğanın, hem insanın geçmişi- Beyaz Turna Sırtı’nda kesişti. Nehir geri çekiliyor, sözcükler beliriyor, mesajlarla tarihler kayanın üstünde sıra sıra diziliyordu. Ardından baharda karlar eriyince sular yükseliyor ve onca yıllık tarih bir kez daha nehrin suları altında kayboluyordu.
Şimdi baraj kapalı. Yangtze artık eskiden indiği düzeye çekilmiyor. Baraj gölünün yükselen sularından korunmak için Fuling çevresi, uzunluğu 4 kilometreyi aşan, neredeyse 60 metre yüksekliğinde bir setle kuşatılmış. Beyaz Turna Sırtı Müzesi, bu devasa beton setin bir yanında. Bugün Huang Dejian beni, lombozların suyun altındaki sırta baktığı sualtı izleme galerisine götürüyor. Rüya gibi bir manzara: Bir zamanlar yürüdüğüm yerleri, dokunduğum oymaları seçiyorum. Ama tanıdık sözcükler bile yeni bir anlama bürünmüş sanki. “Nehrin Ortasındaki Sütun Kaya” veya “Sonsuzluğa Akan Nehir” vb… Artık 40 metre aşağıda kalmış bu yazıtların bir önemi var mı?