AKP Hükümeti’nin Taksim Yayalaştırma projesi adı altında İstanbul’un kalbinin attığı Taksim meydanı ve civarını asilleştirme ve köklü protest kültüründen arındırma girişimi büyük bir sekteye uğradı. Dozu hızla artan polis şiddetine rağmen halk kentinin toprağına ve kültürüne sahip çıktı ve çıkıyor. Devletin kendi vatandaşına karşı uyguladığı fiziksel terör yerini muazzam bir psikolojik baskıya bırakmışken, işlerinden yorgun argın çıkan insanlar evlerine gitmeden önce Abbasağa, Cihangir ve Yoğurtçu parkı gibi onlarcasına koşuyor. Parklar olmaz denilenleri bir araya getirip, yeni bir kolektif üretime mekan oluyor. Halk, Gezi Parkı çevresindeki “üç beş ağaç kesilse ne olur” diyerek doğayı, halka ait bir mekanda ne yapılacağını “üç beş çapulcuya soracak değiliz” diyerek insanı, Yenikapı taraflarında ortaya çıkan tarihi eserlerden bahsederken “üç beş çanak çömlek Marmaray’ı dört yıl geciktirdi” diyerek tarihi ve kültürü hiçleyen Başbakan Erdoğan’a ve arkasına aldığı kapitalist zihniyete karşı direniyor. Artık herkes gözlerden ırak bir gece ağaçları köklerinden söküp atanların, aynı vahşeti insana da uyguladığını biliyor.
İstanbul’un taşı toprağı AVM, Türkiye’nin küçük büyük bütün akarsuları baraj ve HES, havası yapılması planlanan onlarca termik santral, geleceği Sinop ve Akkuyu’da açılması düşünülen nükleer santral olmasın. Gezi Parkı’nın hareketlendirdiği toplumsal bilinçle, taarruz altındaki toprağı, suyu ve havayı savunalım. Yoksa çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak. Bu karanlık tabloyu değiştirecek olan tek güç, biz halkız.
29 Haziran’da Kadıköy’de insan emeğini ve doğayı sömürerek güçlenenlerin yaratmak istediği karanlık geleceğe hayır diyeceğiz. İklim değişikliğini durdurmak, “başka bir dünya mümkün” demek ve o dünyayı birlikte yaratmanın ilk adımını atmak için sokaklarda olacağız. Gezegenin altı kıtasındaki 140’tan fazla ülkeden gelen yüzlerce insan Kadıköy’de yapılacak mitingde bize katılacak. Hep birlikte Türkiye’nin ve dünyanın insan emeğini, toprağını, suyunu ve havasını gasp eden, sömüren, kirleten ve tüketen termik santrallere, HES’lere, nükleer enerji santrallerine, toplumsal ve fiziksel sınırlarına gelmiş İstanbul’a daha fazla göçü pompalayacak ve ekolojik felaketlere neden olacak 3. Köprü ve 3. Havalimanı gibi ‘halkın zararına ve sermayenin yararına’ olan mega projelere “hayır” diyeceğiz. Bizimle birlikte eş zamanlı olarak dünyanın onlarca farklı kentinde de dayanışma eylemleri yapılacak. İnsanı ve doğayı sömürenlerin değiştirdiği bir dünyada ve iklimde yaşamak “Zorunda Değiliz!” diyeceğiz. Ve birlikte eşitlik ve adalet temelli, yaşam merkezli çözümler üreteceğiz.
“Kâr için değil, yaşam için su” şiarıyla yürüyen Su Hakkı Kampanyası aktivistleri olarak, iklim değişikliğinin su krizinden, toplumun doğadan ayrı olmadığının bilinciyle biz de sokaklarda olacağız. Yerküre üzerinde yaşayan herkesi kendi yaşam hakkını savunmaya sokaklara davet ediyoruz. Suyumuzu kirletip tüketenler, toprağımızı gasp edenler, iklimizi değiştirenler, emeğimizi sömürenler, adaleti yok edenler ve geleceğimizi karartanlar aynı ezici ve yok edici gücün savunucuları. Bir kaç hafta önce hiçbir gücün, halkın gücü karşısında duramayacağını yaşayarak öğrendik. Şimdi bu bilinci daha ileriye taşıma zamanı. Geleceği biz değiştireceğiz. Gezi Parkı’nı savunduğumuz gibi toprağımızı, suyumuzu ve havamızı da savunacağız.
“Kâr için değil, yaşam için iklim” mücadelesi daha yeni başlıyor. Bize ait olan sokaklarımızda dünyamızı ve geleceğimizi savunmak için buluşmak üzere! Nehirler gibi harekete geçerek akıp, birleşmek ve büyümek üzere!
Su Hakkı Kampanyası
Daha fazla bilgi için E-posta: [email protected], Facebook: https://www.facebook.com/pages/Su-Hakki-Kampanyasi, Twitter: https://twitter.com/suhakki