Kırklareli’nin Pınarhisar İlçesi’ne bağlı Tozaklı Köyü’nün muhtarı Ali İnan, 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren ‘Bir çocuk yap, bir yıl su bedava olsun’ adlı bir proje başlatıyor. Zira bu köy fena halde göçten muzdarip. Muhtar da çareyi bedava suyla çocuk yapmaya teşvikte bulmuş. Çocuk yapan ailenin bir yıllık su faturasını muhtarlık karşılayacak. Bir şartı daha var uygulamanın; yeni doğanların köy nüfusuna kayıt edilmesi. İşte size tuhaflıklar diyarı Türkiye’den bir garip su hikâyesi.
Aslında benzeri bir uygulama kararı yaklaşık üç sene önce Ankara’ya bağlı Uruş beldesinde de alınmıştı. Belediye Başkanı Osman Karlıdağ, beldenin nüfusunu gençleştirmek ve nüfus kaybı sonucu köy statüsüne düşmemek için çocuk bekleyen ailelerin bir yıl, çocuğu olan ailelerin ise iki yıl su parasından muaf tutulacağı bir uygulama başlatmıştı.
Çok değil yirmi otuz sene önce, yakın gelecekte suyun çocuk doğurmaya teşvik aracı olarak kullanılacağını söyleseniz kimse inanmazdı. Musluktan akan suyun sadece temizlik amaçlı kullanılacağı ve içme suyunun ödenecek ekstra bir ücretle PET şişe ya da damacanalarda satın alınacağını söyleseydiniz, zihni sinir muamelesine maruz kalabilirdiniz. Ya belirli bir kotaya suyun bedava dağıtılmasının gün gelip suç olacağını söyleseydiniz? İşte o zaman da iflah olmaz bir karamsar olmakla itham edilirdiniz.
Oysa bunlar artık hayatımızın parçası oldu. Dikili Belediyesi Başkanı Osman Özgüven ve çalışma arkadaşları hane başına on tona kadar suyu ücretsiz olarak verdiği için iki seneye yakın mahkeme koridorlarını aşındırdı. Suçsuz bulunduklarında ise, su davasının rövanşını almak için saçmalıkta sınır tanımayan başka davalardan ceza aldılar. Dikili Belediyesi, tüm bu olumsuzluklara rağmen bir insan hakkı olan suyu belirli bir kotaya kadar ücretsiz vermeye devam ediyor. Ancak şimdi de 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu ile ilçe ve köylerin tüzel kişiliği ortadan kaldırılıyor. Yani İzmir’e 111 km uzaklıktaki Dikili Belediyesi artık İzmir Büyükşehir ilçe belediyesine dönüşüp, yetkilerinin önemli bir kısmını büyükşehre devredecek. Bu, Dikili de dâhil olmak üzere pek çok ilçe ve köyün tüzel kişiliklerinin, yani mali ve idari özerkliğinin sonu demek. Peki, şimdi Dikili, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden bağımsız olarak, suyu belirli bir kotaya kadar bedava vermeye nasıl devam edecek? Mahalli yönetimde merkezileştirme ve tektipleştirme projesi olan, su ve hıfzıssıhha gibi kamu hizmetlerinin merkezden ağır aksak ve gecikmeli idaresi sonucunu doğuracak bu kanun su hakkı mücadelesine de ağır bir darbe indirecek.
Nehirden musluğa, musluktan ambalaja giden yolda su, hızla ekonomik bir metaya dönüşüyor. Bu dönüşüm suyun fiyatını kat be kat artırıyor. Öyle ki artık su faturasından muafiyet önemli bir ekonomik teşvik oldu. Üstelik yeni kanunlarla gittikçe merkezileşen Türkiye’de suyun güç odaklarının elinde toplanması kaçınılmaz olacak. Bu da suyun erk sahiplerinin elinde halkı kontrol altına alma aracına dönüşmesi demek. Bu durumda gerçek bir demokratikleşme olmadan ne suyu, ne de suyun halklarını korumak imkânlı görünüyor. Suyun kaderi, bizim kaderimiz olacak.
Dr. Akgün İlhan
Kaynak: marksist.org, 29 Ağustos 2013