“Su kamusal bir varlıktır. İnsanlar ve tüm canlılar için, gelecek kuşaklar için bu yaşamsal önemdeki varlığa bütünlüklü bir biçimde yaklaşılması ve korunması gerekir.”
4-5 Temmuz tarihlerinde Van’da yukarıda belirlediğimiz temel yaklaşım çerçevesinde kapasite geliştirme atölyesinin ilkini yaptık. Bizi atölye çalışması yapmaya iten nedenler, geçen yıl Kasım ayında Diyarbakır’da yaptığımız “Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu” nun ardından çıkardığımız sonuçlardı. Atölye çalışmasını yapma nedenimizi üç temel başlıkta özetleyebiliriz.
– Su kaynaklarının ve hizmetlerinin özelleştirilmesini savunan merkezi su politikalarına karşı, politika geliştirebilmek için ilerici uygulamaların, alternatif su hareketlerinin bilgi ve deneyimlerini paylaşmaları büyük önem taşımaktadır. Özellikle suyun idaresinde birinci derecede rol alan yerel yönetim birimleri arasında bilgi alışverişi sağlamak, işbirliklerini geliştirmek ihtiyacı bulunmaktadır.
– Yerel, ulusal ve uluslararası işbirliğine dönük ağlar oluşturmak, bu ağların içinde yer almak merkezi su politikaları karşısında yerel birimleri güçlendirmektedir. Bunun için daha ileri konumda olan yerel yönetim birimlerinin kamu-kamu işbirliği çerçevesinden kendi pratiklerini diğer yerel yönetimler ile paylaşmaları bu doğrultuda atılabilecek bir adımdır.
– Yerel yönetimlerin alternatif su modellerini uygulayabilmeleri için ulusal su politikalarının da değiştirilmesi gerekmektedir. Bunun için çok sayıda yerel yönetimin ortaklaşabileceği alternatif su politikalarının üretilebilmesi, bu doğrultuda çalışmalar yapılması ve bu tür zeminlerin yaratılması önemlidir.
Ayrıca, Diyarbakır’da yaptığımız “ Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu” katılımcıların ortak vurgularından biri de “suyun özelleştirilmesinin aynı zamanda suyu kullananların karar süreçlerinden, karar mekanizmalarından dışlanması” anlamına geldiğiydi. Bu dışlanma sürecini tersine çevirmek için suyu kullanıcılara iletmekte birinci derecede görevli olan yerel yönetim birimleri arasında atölye yapma fikrini geliştirdik.
Türkiye’de çok az sayıda yerel yönetim, merkezi su politikalarının dışında yerel, yaratıcı ve ilerici uygulamaları hayata geçirmeye çalışmakta. Attıkları her bir pratik adımda da yasal ve siyasi engellemelerle karşılaşmaktalar. Yerel yönetimlerin ürettikleri mal hizmetleri vatandaşlara en az yüzde on kârla sunmalarının yasal olarak zorunlu kılınmış olması diğer tüm kamu hizmetlerinde olduğu gibi su hizmetlerinde de yerel yönetimlerin vatandaşları müşteri olarak görmelerine neden olmakta. Vatandaşların en temel ihtiyaçlarından barınma, sağlık, eğitim, ulaşım, gıda ve suyun karşılanmasını kamusal bir hizmet olarak gören yerel yönetimlerin sayısı her geçen gün azalmakta. Bütün bu temel ihtiyaç alanları merkezi politikalar ve mekanizmalar sayesinde serbest piyasa koşullarına açılmakta ve parası olanların bu hizmetlerden faydalanabileceği bir hale getirilmekte. Vatandaşları temel ihtiyaçlarının karşılanmasında müşteri konumuna sokan bu anlayış aynı zamanda doğal varlıkları da piyasa koşullarında üretilebilecek herhangi bir meta haline indirgemekte ve üzerinden kâr elde etmeye çalışmakta. Bu yaygın olan özelleştirmeci anlayışa karşı sosyal devlet, kamusal hizmet, dayanışma, vatandaş hakları, katılımcılık, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramlar ile doğal varlıkların korunması, ekolojik dengenin gözetilmesini savunan yerel yönetim birimleri arasında işbirliğinin arttırılması da her geçen gün daha büyük bir önem kazanmakta.
İlerici yerel yönetimler arasında işbirliğini ve ortak bir su politikası oluşmasına hizmet etmesini hedeflediğimiz I.Atölye çalışmasının hazırlıklarına bu yılbaşından itibaren başladık. Atölye çalışmasının organizasyonunu da Türkiye’de en ucuz içme suyu tarifesini uygulamasına rağmen vatandaşların içme suyunu musluklardan karşılayabildiği Diyarbakır’ın Su ve Kanalizasyon idaresi (DİSKİ) ile Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği üstlendi.
Su Hakkı Kampanyası, GABB ve DİSKİ atölye çalışmasının tüm aşamalarını- atölye çalışmasının hangi ilde yapılacağı, duyuruların yapılması, katılımcıların belirlenmesi ve hangi konuların ele alınması gerektiğini- birlikte belirledik. Her bir atölyeye katılımcı sayısını 15 kişi yerel yönetim birimlerinden 5 kişiyi de stk’lardan, odalardan ve kampanya aktivistlerinden olmak üzere yirmi kişi ile sınırladık. Katılımcıları belirlerken yerel yönetimler açısından; su politikalarının belirlenmesinde etkin olabilecek, su yönetiminde alternatif uygulamaların hayata geçirilmesinde belediyelerin güçlenmesine katkıda bulunabilecek, edinilen bilgileri yerellinde paylaşabilecek kişilerden oluşmasına özen gösterdik. I. Atölye çalışmasına Başkale, Edremit, Hakkari, Güroymak, Yüksekova, Ovacık, Van, Bostaniçi ve Dikili Belediye’sinden toplam 13 kişi katıldı. GABB’dan 3 kişi, Elazığ- İHD, Van- İnşaat Mühendisleri Odası, Mezopotamya Sosyal Forumu, Van- Kent Konseyi Gençlik Merkezi, Diyarbakır- Sağlık Emekçileri Sendikası ile Boğaziçi Üniversitesinden birer kişi ile toplam 6 kişilik stk’lardan, odalardan katılımcımız vardı.
Atölye çalışmasının açılış konuşmaları, Su Hakkı Kampanyası adına Nuran Yüce’nin atölye çalışmasına neden gerek duyduğumuzu anlatan konuşmasının ardından GABB Genel Sekreteri İsmail Doğan, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ve Van Belediye Başkanı Bekir Kaya tarafından yapıldı.
GABB Genel Sekreteri yaptığı konuşmada, “uluslararası sözleşmelerde ‘temiz ve güvenilir suya erişim’ temel insan hakkı olarak kabul edilmiş olmasına rağmen, bugün dünyada 1 milyar insanın temiz içme suyuna erişemediğini, su ve su yataklarının bulunduğu bölgelerin çok uluslu şirketlerin ve bunların yerli ortakları tarafından rant alanlarına dönüştürüldüğünden” bahsetti. Temiz ve sağlıklı suya erişimde büyük sıkıntılar yaşanırken buna karşı geliştirilen politikaların yetersizliğinden, bu tarz atölye çalışmalarıyla alternatif uygulanabilir politikaların gerçekçi çözümler üretebileceğinden bahsetti.
Vatandaşlara 10 tona kadar suyu ücretsiz vermesi nedeniyle hakkında “kamuyu zarara uğratmaktan” dava açılan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgen ise “Su yaşamsa, su bir yaşam hakkıysa su ticarileştirilmemelidir. Su para ile satılmamalıdır” anlayışını Dikili belediyesi olarak nasıl hayata geçirdiklerini anlattı. Suyun ücretsiz sağlanmasının su tasarrufuna yol açtığını, eskiden 15 günlük su kesintileri yaşanan Dikili’nin bugün artık böyle bir sorunu kalmadığından bahsetti. Belediyeler arasında işbirliğinin önemine değinen Osman Özgüven, “ diğer belediyelerle ortaklık kurmak, yeni deneyimler elde etmek, yeni deneyimleri pratiğe yansıtmak” istediklerini belirtirken. Halka yaşam hakkı olan suyu ücretsiz sunmak için belediyelerin su hizmetleri için kullandıkları enerjiden yüksek ücret alınmasına karşı bir çalışma başlattıklarından ve bunu birlikte yapmanın önemini vurguladı.
Açılış konuşmalarının sonuncusunu yapan Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Türkiye’nin en önemli su havzalarından ve tarihsel olarak su kanallarıyla, göletleriyle ünlü Van kentinde susuzluk yaşanıyor olmasını “merkez ve yerel arasındaki ilişkiden kaynakladığını, Türkiye’deki mevzuat, belediyecilik, yerel yönetimler anlamında artık bir noktada tıkandığını” belirtti. Belediye Başkanı, sadece su konusunda değil bir bütün içinde yerel yönetimlerin artık farklı bir seyir almasının önemine değinirken, su konusunda alternatif politikalar oluşturmada öncülük eden bu tür çalışmaların önemli olduğunu belirtti.
Açılış konuşmalarının hemen ardından iki gün sürecek yoğun atölye programına geçildi. Toplam sekiz oturumda sunumlar ve tartışmalar yapıldı. İkinci gün öğleden sonra ise hem atölyenin genel değerlendirilmesi hem de bundan sonra yapılacaklar konuşuldu. Katılımcıların yaptıkları tartışmalar çerçevesinde ortak bir deklarasyon ve network oluşturulmasına karar verildi. Atölye çalışmasında yapılan bütün sunumların metinlerini Batman’da yapacağımız II. Atölye çalışmasından sonra sitemize ekleyeceğiz. Atölyede yapılan tartışmalar sonrası ortaklaşılan talepleri içeren ‘Sonuç Deklarasyonu” nu da en kısa zamanda sitemizde yayınlayacağız.
II. Atölye çalışması 1-2 Ağustos tarihlerinde Batman’da yapılacak.
Su Hakkı Kampanyası
Basında Van, I. Atölyenin haberleri