Kaynak: Hürriyet, 3 Eylül 2010
Yalçın Bayer
Arkeoloji Sanat Dergisi’den Nezih Başgelen yazıyor:
Allianoi (Paşa Ilıcası), arkeolojik kalıntıları, antik köprüleri, tarihi ılıcası ve diğer taşınamaz eserleriyle yerinde korunması ve sergilenmesi gereken eşsiz bir ören yeridir. Son gelişmelerle bu benzersiz arkeolojik miras göz göre göre mille gömülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Bu aşamada Allianoi’yi tahrip etmenin sorumluluğunu; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, ilgili koruma kurulu üyelerinin, son komisyondaki öğretim üyelerinin, DSİ yetkililerinin, ilgili mülki ve idari yöneticilerin iyi irdelemesi gerekiyor. Allianoi’nin kaderiyle doğrudan ilgili tüm bu yetkililer gerek ulusal hukuk gerekse uluslararası taraf olduğumuz anlaşmalar açısından öncelikle onu korumak ve gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlüdürler.
5.8.1999’da TBMM’de görüşülerek kabul edilen 4434 no’lu Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin (gözden geçirilmiş) onaylanmasının uygun bulunduğu kanun; arkeolojik mirası koruma sorumluluğun yalnızca doğrudan ilgili devlete ait olmadığını, sorumluluğun Avrupa ülkelerinin tümüne ait olduğunun da altını çizmektedir.
İlgili kanunun, Mirasın Kimliğinin Saptanması ve Koruma önlemleri ile ilgili 2, 3, 4 ve 5. maddelerini dikkate almak ve uygulamak durumundayız.
Bu açıdan Allianoi’nin korunması Türkiye olarak hem yasal hem de tarihsel bir sorumluluğumuzdur. Ulusal onurumuzu biraz düşünüyorsak, Bergama Sunağı’nı Devlet olarak Almanya’dan geri isterken Bergama’daki eşdeğerdeki Allianoi’yi (Paşa Ilıcası) çamura gömüp tahrip etmemeliyiz.
TARİHE SAYGISIZLIK
– İZMİR’den Av. Arif Ali Cangı, ”Allianoi ile birlikte uygarlığı suya gömen iktidarın “Kültürel ve tarihi değerleri korumak gibi bir derdinin olmadığını belirterek, geri dönüşü olmayacak bu yanlıştan geri dönmesi durumunda tarihsel ve hukuksal sorumluluğunun büyük olacağını bildiriyor.
EROĞLU’NA ÖNERİ
– İSTANBUL İTÜ’den bir hocamız diyor ki: “Bakanımız Prof. Veysel Eroğlu, cesurca konuşmasından ötürü Tarkan’a kızmak değil aksine destek vermesi gerekirdi. Dünyada tüm çevre bakanları, bu konudaki duyarlı sanatçıların yanlarında olmaları için çaba harcar; onların arkasına geçer. Ben sayın meslekdaşımıza her zaman imrenirim ama bu kez üzüldüm. Niye derseniz? Beylerbeyi Havuzbaşı Parkı tepesinde gayet değerli bir villada oturur. Aramızda hiç kimsenin böyle villası yoktur. Burada evinin önünü kapatan bir evi yıktırıp, gürültüye karşı duyarlık gösterirken, doğal değerlere, ekolojik yaşamın sürdürülebilir olmasına daha duyarlı olmasını beklerdik. Tarkan doğruları söylemiştir. Sayın Eroğlu; Hasankeyf, Munzur, İkizdere’ye, HES’lere karşı hangi tavrı koymuştur? Bu kadar sevimsiz olmamalı. Daha çevreci bir bakan olmasını öneririm kendisine.”