Güven Eken, Kaynak: Radikal, 26 Ekim 2011
Her namlunun iki ucu vardır. Biri kurbanını öldürür. Öteki ise tetiği çekenin vicdanını.
Türkiye’nin güneydoğusunda dereler vardır. Suları buz gibi akan, insanın bakmaya kıyamadığı dereler. Son beş yıl yıldır o derelerin vadileri pervasızca talan ediliyor. Her biri üzerine üç, dört, beş baraj kuruluyor. Sorarsanız niye diye… Size birçok yanıt verirler. “Enerji üretiyoruz” derler. “Baraj ve HES’ler doğayı güzelleştiriyor” derler. “Barajları bölge güvenliği için kuruyoruz” da derler. Kısaca kim neyi duymaktan hoşlanıyorsa onu derler. Oysa asıl neden bunların hiçbiri değildir. Asıl maksat, birkaç şirketi daha da zengin etmektir. Zaten bu bölgede ve Türkiye’nin her yerinde baraj ve HES’ler inşaat ve enerji lobisinin marifetidir. Her bir barajın arkasında mutlaka gözlerini ihtiras bürümüş bir şirket vardır.
Güneydoğu’nun aynı dağları onlarca yıldır sayısız kanlı çatışmaya sahne olmaktadır. Hiçbir hükümet, hiçbir irade, hiçbir feryat bu meseleyi çözememiştir.
* * *
Sorarsınız niye diye… Size “Dış mihraklar” derler. “İç mihraklar” derler. Kürtler bu ülkenin vatandaşı değilmiş gibi konuşur, savaş naraları atarlar. Mehmeti öldüren gerçeğin üzerine sis perdesi çekerler. Oysa gerçek düşmanımız silah şirketleridir. Bu şirketler, Türk, Kürt bilmez; çocuk, genç, yaşlı bilmez, insan öldüren silahları satmak için çalışırlar. Türkiye gibi dünyanın pek çok yerinde savaş, çatışma, kavga bitmesin diye her türlü düşmanlığın tohumunu beslerler.
* * *
Doğanın kan kardeşleri! Xwîn biraken xwezayê! Gerçek düşmanı iyi bilin. Her namlunun iki ucu vardır. Biri kurbanını öldürür. Öteki ise tetiği çekenin vicdanını. İşte bu nedenle her ölenle iki kere ölüyoruz. Öle öldüre, her gün biraz daha eksiliyoruz. Çirkinleşiyoruz, aptallaşıyoruz ve vicdanımızı yitiriyoruz. Sadece konuşuyoruz. Kana karşı laf! Oysa o nehirler… Anadolu âşıklarının mısraları, bu topraklarda nefes alabilmek için döktüğümüz onca alınteri, gözyaşı ve yüzyıllardır ödediğimiz bedel. Hiçbiri bize intikamdan bahsetmiyor. Anadolu bize insan olmanın güzelliğini anlatıyor. Birliği öğütlüyor.
* * *
Ben, ‘Son Anadolu’. Yaşım başım sizin rakamlarınızla ölçülmez. Hem yaşlı bir ermişim hem de masum bir çocuk. Gözlerinizin içine bakıp konuşamıyorsam, ne olur affedin beni. Ne var ki beni görebilmek için bir çift göze değil, görünmeyeni bilen bir vicdana ihtiyacınız var.
O vicdanı taşıyorsanız eğer, sonsuza kadar sizlerle birlikte olacağım. Yok eğer taşımıyorsanız, sizin gibi ben de lime lime olacağım.
*Doğanın kan kardeşleri!