Kaynak: Atlas, 18 Kasım 2011
Trabzon’un Solaklı Vadisi’ndeki protestolarının ardından, vadinin HES’ten sonra Uzungöl’den daha güzel olacağını söyleyen Bakan Eroğlu’na Solaklı’dan yanıt var: “mesire yerine değil, yaşamaya ihtiyacımız var!”
Hidroelektrik santralleri (HES) uzunca bir süredir Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. Gerze, Tortum ve son olarak Trabzon’un Çaykara ilçesindeki 36 HES projesinin planlandığı Solaklı Vadisi’nde yaşanan protestolar halkın yaşam alanlarını tehdit ettiği öne sürülen projelere karşı tepkisini ortaya koydu. Ancak yaşam alanlarını savunan halkın tepkilerini biber gazı ve cop kullanarak bastırmaya çalışan yetkililerin tavrı infial yaratırken bir yandan da yeni HES yatırımları hızlandırılıyor. HES yatırımcıları da tıpkı vadilerdeki halk gibi ‘platform’ çatısı altında örgütlenerek HES’lerin ‘yararlarını’ kamuoyuna anlatmaya hazırlanıyor. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da Trabzon ve Rize’de seçilen birer pilot derede inşa edilecek HES’lerin ‘turistik’ birer cazibe merkezi haline gelebileceğini söylüyor.
‘Halk, Solaklı’yı Görünce Vadilerinin De Böyle Olmasını İsteyecek’
HES’lere karşı ortaya çıkan tepkilerin büyük çoğunluğunun yersiz olduğunu dile getiren Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Halk, Solaklı ve İyidere vadilerindeki ekolojik çalışmaları görünce, diğer vadilerin bu şekilde olmasını isteyeceklerdir” açıklamasında bulunurken bazı çevrelerden de Solaklı Vadisi’ndeki halkın dışarıdan gelenler tarafından kışkırtıldığı öne sürüldü. Ancak Bakan Eroğlu’nun ve HES firmalarının açıklamalarına karşın vadilerdeki öfke dinmiyor.
EMO’ya Göre 10 Bin HES Kapıda
Resmi olmayan rakamlara göre 2000’in üzerinde HES projesi bulunduğu belirtilen Türkiye’de en büyük tepki Doğu Karadeniz bölgesinden geliyor. Geçtiğimiz Hafta Zaman Gazetesi’ne konuşan Bakan Eroğlu, “Ülkenin boşa akan kaynaklarını değerlendiriyoruz. Bin 500 santral müracaatı var. HES’ler çevreyi kirletmiyor, nehirde nokta gibi, taşkınları önlüyor, fazla suyun enerjisini alıyor” ifadelerini kullanmıştı. Türkiye’nin 2023 hedefinin ise 40 bin HES olduğu söyleniyor. Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) geçtiğimiz aylarda hazırladığı bir rapora göre ise 10 bin ‘mikro HES’ de kapıda. Buna rağmen inşasına başlanan birçok proje yargıdan dönüyor.
Bakan Eroğlu: ‘Solaklı Uzungöl’den Daha Güzel Olacak’
HES’ler konusundaki tablo oldukça karışık. Solaklı Vadisi’ndeki HES protestolarına da değinen Bakan Eroğlu, 5 Mayıs 2012, saat 10.59’da herkesi açılışa ve vadinin son durumunu görmeye davet ettiğini söyledi. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden öğretim üyeleriyle birlikte vadide çok iyi bir peyzaj çalışması yapıldığını anlatan Eroğlu, Solaklı’da Uzungöl’den daha güzel bir mesire alanı kurulduğunu dile getirdi.
Karaçam Köyünden Murat Sarı: ‘Yargıya Güvenimiz Kalmadı’
Bakan Eroğlu’nun açıklamalarını ve ‘dışarıdan kışkırtılıyorlar’ iddialarını tartışmaların odağındaki Solaklı Vadisi’ndeki yaşam savunucularına sorduk. Solaklı Vadisi’ndeki Karaçam köyünde doğan 35 yaşındaki Murat Sarı, uzunca süredir vadisindeki HES’lere karşı mücadele veriyor. Vadide şimdilik tansiyonun düştüğünü anlatan Sarı, kendilerine yargıya taşınan projenin mahkeme kararı çıkmadan inşaatına başlanmayacağına dair söz verildiğini ancak artık yargıya da güvenlerinin kalmadığını söylüyor: “Kolluk kuvvetleri ve şirket yetkilileri tarafından bizlere verilen hiç bir söz yerine getirilmedi. Dolayısıyla bu saatten sonra yargıya da güvenimiz yok. Çıkacak karar ne olursa olsun biz vadimizde kesinlikle HES istemiyoruz ve bu anlamda sonuna kadar mücadele vereceğimizi de herkese duyuruyoruz.”
‘Bakan’ın Açıklaması Tam Bir Komedi’
Biri faaliyette, 10 tanesi de inşaat halinde olan toplam 36 HES projesinin bulunduğu Solaklı’daki firmaların birçoğunun taşeron, bazılarının da yabancı ortaklı olduğunu öne süren Murat Sarı, Bakan Eroğlu’nun Solaklı’daki HES projesinin tamamlandığında Uzungöl’den bile daha güzel mesire alanı olacağını söylemesi, üstelik tarih ve saat verip herkesi açılışa davet etmesi karşısında söyleyecek söz bulamadığını dile getiriyor: “Solaklı Vadisinde doğup büyüdüm. Bu bölgenin nasıl olduğunu bir bakan kadar iyi biliyorum. Bu açıklama bir komedidir. HES’lerin nasıl bir tahribat yaptığını, vadinin HES’ten once ve sonraki halini biliyoruz. Buraları nasıl eskisinden daha güzel hale getirecekler bunu anlamış değlim.”
‘Mesire Yerine Değil, Yaşamı Korumaya İhtiyacımız Var’
Solaklı’da mesire yerinden anlaşılanın sadece eğlenme-dinlenme yeri olmadığını anlatan Sarı, “Mesire’nin buralardaki anlamı yalnızca piknik yapılan bir alan değil, insanların iki-üç aylık yaşamlarını sürdürdüğü birer üretiml yeridir de. Bu da bakış açısını gösteriyor. Bölge insanının mesire yerine değil, yaşamı korumaya ihtiyacı var” diyor.
‘HES’lerden Kaçan Yaban Hayvanları Köylere Sığındı’
Öte yandan Solaklı Vadisi’ndeki HES inşaatlarından etkilenerek vadinin yukarı bölgelerine doğru kaçışan yaban hayvanlarının kendi köylerine sığındığını anlatan Sarı, “Karaçam köyü yaban hayvanlarının sığınağı gibi oldu. Bugün sansarlarla köyün kedileri birlikte dolaşıyorlar. Çünkü HES’lerin yarattığı gürültü ve hayvanların geçiş yerlerini kapatmalarından dolayı vadinin yukarı bölgeleri yaban hayvanlarının tek barınak noktaları haline geldi. Sayın Bakan bunlara nasıl bir açıklama getirecek ben merak ediyorum” diye soruyor.
‘Sırtımızda Toprak Taşıdık, Bu Ülkeden Hiç Şikayetçi Olmadık’
Yaşadıkları toprakların kendileri için çok değerli olduğunun altını çizen Murat Sarı,
“Biz burada tarım yapabilmek için halen sırtımızda vadinin yamaçlarına toprak taşıyoruz. Bu ülkeden hiç bir zaman şikayetçi olmadık. Bakan Eroğlu’nun sözünü ettiği mesire yeri bizim yaşam alanımız. Bu yıl tarlalarımızdan hiç bir ürün alamadık. Ürünleri HES’lerden kaçan yaban hayvanları yedi. İsteyen gelip bunları gözleriyle görsün” diye konuştu.
‘Gelip Gözleriyle Görsünler’
Bölge halkı başlangıçta HES’lere karşı hiç bir tepki göstermediğini ancak inşaatlar sürdükçe neden olunan yıkımların ardından insanlarda tepkiler oluşmaya başladığını anlatan Sarı, dışarıdan gelen grupların bölge insanını provoke ettiği iddialarına ateş püskürüyor. “İsteyen gelip burada gerçeği kendi gözleriyle görsün” diyor. Bir kaç ay once Trabzon Valisi’ni de köylerine davet ettiklerini ve neden HES’lere karşı olduklarını yerinde görmesini istediklerini anlatan Sarı, “maalesef hiç kimse gelip de vatandaşla konuşmadı, bizi ciddiye bile almadılar” diye sitem ediyor.
‘Bakan’ın Davet Açıklamalarını Şiddetle Kınıyoruz’
Bakan Eroğlu’nun tarih, saat ve dakika vererek Mayıs ayında yapılması planlanan HES’in açılışına şimdiden davette bulunmasının bölgede bundan sonra gelişecek olayların da habercisi olduğunu savunan Sarı, bu tür çıkışların HES davalarını gören mahkemeler üzerinde baskı oluşturacağına ve yargıyı zan alrında bırakacağını işaret ediyor ve ekliyor: “Sayın Bakan Eroğlu’nu bu konuda şiddetle kınıyoruz. Şu an kış mevsimindeyiz ve bilirkişilerin bölgede tespit yapması çok zor. Büyük ihtimalle baha aylarına kalacak çünkü.”
S. Yüksek: ‘Karalahana Ve İneklerinden Başka Bir Şeyleri Yok’
Solaklı’daki HES direnişine destek veren aktivistlerden biri olan Safiye Yüksek Öcal, uzunca bir süredir Türkiye’yi bir uçtan diğerine dolaşan bir yaşam savunucusu. Geçtiğimiz Nisan ayında çok sayıda arkadaşıyla birlikte Artvin’den Ankara’ya kadar yürüyerek HES’lerin yarattığı tahribata dikkat çekmeye çalışan Öcal, Solaklı’da en çok direnen köylerin Karaçam ve Köknar olduğunu söylüyor. Bölgede büyük tarım arazileri bulunmadığını anlatan Öcal, “50 metrekarelik küçücük bahçelerde sadece karalahana yetiştiriyorlar. Bir de inekleri var. Peynir ve tereyağı üretiyorlar. Karaçam köyünden bir teyze, ‘şimdi ben bu ineğimi sadece bu dereden ve vadiden besliyorum. Bu dere yok olursa ben ne yaparım?’ diye bize soruyor. Tarımsal üretim yok denecek kadar az. Yiyeceklerinin büyük kısmını vadiye yakın olan Bayburt’tan getiriyorlar. Köy halkı HES için açılan davanın bilirkişi masraflarını bile kendi aralarında toplayarak karşılıyor” diyor.
‘Solaklılar’ın Aklı Yok Mu?’
Bölge köylülerine destek vermek için gelen yaşam savunucularına karşı bir ajitasyon yapıldığını anlatan Öcal, yöre insanının milliyetçi refleksleri kaşınarak köylere destek vermeye gelen insanların ‘solcu’ oldukları fikrinin işlendiğini söylüyor. Safiye Yüksek’e gore bu yaygarayı koparanlar bölge halkını aşağılıyorlar. Solaklı’daki son olayların köylü kadınların sabahın beşinde inek sağmaya giderken iş makinelerini fark etmeleriyle başladığını anlatıyor: “Köyün erkekleri de kadınların arkalarından yetişiyorlar. Dışarıdan gittiği söylenen insanlar, üniversitelerden, meslek odalarından ve Halkevlerinden yöre insanına destek vermek için, yanlarında olmak için giden kişiler. Bölge insanının dışarıdan gelenlerden akıl almaya ihtiyacı yok. ‘Sol’ aklı ile direniş yaptığı söylenen Solaklıların aklı yok mu? Bu tür açıklama yapanlar Köknar ve Karaçam halkını geri zekâlı mı zannediyorlar? Orada yaşamını sürdüren kadınlarımızı ve kendi akılları ile direnen nüfusu destekliyor ve kutluyorum.”
Yazı: Yusuf Yavuz