Kaynak: Gürses Gazetesi, 15 Mart 2012,
Bugün burada üç akarsuyun buluştuğu, can kattığı ender yerleşimlerden biri olan Edirne’de Meriç Nehri kıyısında 14 Mart Dünya Akarsular Eylem Günü için toplandık. Sudur hayatı mümkün kılan… Dünyanın hemen her yerinde yaşamlar, medeniyetler akarsu kenarlarında hayat bulmuştur. Traklardan beri, binlerce yıldır önümüzden akan Meriç gibi akarsular sayesinde yaşıyoruz insanoğlu olarak.
Bugün HES’lere, barajlara, sanayi atıklarına, kimyasal atıklara, kanalizasyonlara, vahşi yapılaşmaya rağmen akmakta direnen can sularımız, akarsularımız için “İMDAT” diye haykırma zamanıdır. Meriç, Tunca gibi baraj kaynaklı taşkınlara, Ergene Kirliliği gibi, akarsulara boca edilen zehirlere ve pisliklere çözüm getirmeyen, aksine kirliliğin boyutlarını artıran yönetimlere sesleniyoruz. Akarsularımız özgür ve temiz aksın! Memleketimize hayat versin! Hayatlarımızı ve geleceğimizi kaybediyoruz.
Birleşmiş Milletler verilerine göre gelişmekte olan ülkelerdeki 1,2 milyarın üstünde insan su kıtlığı olan bölgelerde yaşıyor ve 500 milyon insan da bu duruma çok yakın şartlarda hayatını sürdürüyor. Son 50 yılda çatışmaya dönüşen 37 su anlaşmazlığı yaşandı. Kötü kaliteli suların içilmesinden ötürü dünyada her yıl çoğu çocuk yaklaşık 5 milyon insan yaşamını yitirmektedir. Daha fazla kâr amacıyla nehirlerin yarısından fazlasının serbest akışı durduruldu, akarsu yataklarında bulunan kültürel mirasımızın önemli bir kısmı geri getirilemeyecek şekilde yok edildi…
Akarsulara yakın yerlerde doğayla uyumlu bir yaşam sürdüren insanlar, suyun kamu yararına mal olmuş varlık olmaktan çıkarılarak, ticari yapıya dönüştürülmesi sonucu zor günler yaşamaktadır. Akarsuların doğal akış ve yapısının değiştirilmesi ile su kalitesinin bozulacağı ve su miktarı azalacağı için, mikroorganizmalardan balıklara kadar suda yaşayan tüm canlıların, hayvanlardan tarım ürünlerine kadar karada yaşayan canlıların tamamının yaşamı tehlikededir, doğal yaşam ortamları yok olan bazı türlerin nesli yok olmaktadır.
Hidroelektrik santraller ekosisteme büyük ölçüde zarar vermekte, suların kuruması, doğal yaşam ortamlarının yok olması gibi telafisi mümkün olmayan etkiler bırakmaktadır. Barajlar ya da HES’ ler halkların ihtiyaçlarını karşılamaktan öte küresel rekabet halinde olan enerji şirketleri ve onların taşeronlarının kâr yarışlarına hizmet etmektedir. Sorun, sadece enerji değildir çünkü bir akarsuyun önüne ekolojik dengeleri alt üst edecek şekilde bir değil, beş değil, onlarca HES projesi havzalar vahşice yağmalanarak inşa edilmektedir.
Ülkelerin su politikalarında siyasi iktidarlarca yapılan ve yapılacak olan yanlışların bedelini çok ağır ödediğimiz, ödeyeceğimiz bilinmelidir. Tüm canlılar ve insanlık dengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Akarsularımızın HES şirketlerine verilerek özelleştirilmesi, Ergene gibi nehirlerimizin vahşi ve ilkel sanayiye kurban edilerek zehir akıtır hale getirilmeleri, Istrancalar ve Kaz Dağları’nda olduğu gibi akarsu havzalarında işletilen madenler, taş ocakları ve sanayi tesislerinin inşası, tarım ilaçlarının denetimsizce ve bilinçsiz kullanımı, şehirlerin bir türlü ele alınamayan kanalizasyon alt yapısızlıkları ve ülkemizdeki belediyelerin yüzde 90’ından fazlası tarafından çağdaş atık yönetimi yerine her türlü insan çöpünün doğaya, denize veya dereye atılmasındaki ısrar, su kaynaklarımızı vahşice kirleterek hızla yok etmektedir.
Ergene’den Ders Almayanlar !
Ergene, bereket, bolluk, yeniden doğuşun adıyken, günümüzde yok oluş, ölümle eşdeğer bir konuma getirilmiştir. Türkiye’deki 16 çökelme havzasından biri olan Ergene Havzası yalnız Türkiye’nin değil dünyanın en verimli tarım topraklarına sahip bir havzadır. “İnsan eksen insan çıkar” deyimi söz yerindeyse Ergene Havzasını anlatmaktadır.
Türkiye’yi besleyen verimli Trakya toprakları konumlanmaması gereken yere konumlandırılmış ve her türlü doğa talanına göz yumulmuş başta sanayi şirketlerinin ve belediyelerin kirletmesiyle gözden çıkarılmaktadır. Vahşi sermayenin tarım arazileri üzerine sanayi tesisleri kurup, arıtmasız üretimine ve Ergene Nehrine zehir deşarjı ile doğayı katletmesine göz yumulmuş, izin verilmiştir. Bugünse, halkın parasıyla güvenirliğinin ve sonucunun ne olacağı tam kestirilemeyen fakat Ergene Havzasını eski doğal günlerine döndüremeyeceği aşikâr, milyon TL’lik projelerden bahsedilmektedir. Ortaya çıkan gerçeklere bakıldığında ya yanlış planlar yapıldı, ya da doğru planlar yanlış uygulandı. Sonuçta Ergene , milyon TL lik projelerde Ergene Nehri’ni besleyen kaynaklar üzerinde hala taş ocakları işletilmekte ve akarsu kaynaklarımız bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere risk altında olmaya devam etmektedir.
Ergene Nehri ve havzası artık etrafına bereket ve bolluk değil ölüm ve hastalık saçmaktadır. Çevre ve insan sağlığı yönünden tehlike yaratan sanayi faaliyetlerinin süre verilmeksizin durdurulması hükmünün derhal uygulanması yasal zorunluluktur. Devletçe etkin idari tedbirler derhal uygulanmalıdır. Yetkililerden yeni vaatler ve yeni tarihler duymak istemiyoruz. Çevre Kanunundaki kesin ve somut yasal tedbirlerin ve cezaların vahşi sermayeye acilen uygulanmasını halkımız adına talep ediyoruz. Ergene Kirliliğinin önlenmesi ve Ergene havzasını kirleten sanayi tesislerinin arıtma tesislerinin sürekli çalıştırılması sosyal hukuk devletinin en büyük görevidir.
Doğanın can damarları ve onların beslediği bütün canlılar adına akarsulara yönelik olumsuz hayati müdahaleleri şiddetle kınıyoruz ve bunlara hemen son verilmesini talep ediyoruz. 15 yıldır Ergene Kirliliğinin önlenmesine adadığımız hayatlarımızla bu yoldan dönmeyeceğiz: Ergene Platformu, Ergene Nehri temiz akana kadar çalışmalarını sürdürecektir !
Edirne Kent Konseyi
Edirne Doğa Sporları Kulübü Derneği
Trakya Genç Tema
Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği
Uzunköprü Çevre Gönüllüleri Derneği
Doğal Yaşamı Koruma Vakfı
ERGENE PLATFORMU ve MARÇEP Bileşenleri