Çevre Şehirciliğe feda edildi

Kaynak: gazete5.com, 21 Mayıs 2012
Türkiye’nin bir çevre felaketiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, bu anlamda yaşanan sorunları Gazete5.com okurlarıyla paylaştı.

İşte o röportaj

Siz eski bir gazetecisiniz. CHP’den milletvekili seçildikten sonra sanki partinizde daha önce örneğini görmediğimiz biçimde çevreci milletvekili olarak karşımıza çıktınız. Yeni bir anlayış mı?

Benim ilgi alanım çevreydi zaten. Bilerek ve isteyerek de Çevre Komisyonu’na girdim. Cezaevleri, çocuk ve kadınlara şiddet konusuyla ilgilenmek de doğal siyasetin sonucu olarak karşımıza çıktı. Ayrıca ben daha önce iletişim danışmanı olarak birçok şirkette çalıştım. Çevre konusunda oralarda tanıklığım var.

Çevre duyarlılığı biz de yeni yeni gelişiyor. Gazete ve televizyonlarda daha çok haber veriliyor… Bu duyarlılık nereden kaynaklandı sizce?

Bu bir ihtiyaç. Eskiden çevre denilince beyaz yakalıların zaman geçirmek için gündeme getirdiği hobi gibi algılanıyordu. Halbuki olayın farklı olduğu ortaya çıktı. Yani çevrenin salt ağaç, çiçek, böcek sevgisi olmadığı ortaya çıtı. Örneğin HES’lerde yaşanan dram, gün geçmiyor ki bir ölüm haberi almayalım.

HES ve amaç ne demek açıklar mısınız?

HES’ler nehir santralleridir. Nehirdeki suyu borularla santrallere aktarır ve enerji üretir. Üretir ama o çevredeki hayat ölür. Temiz enerjidir. Ama aynı şekilde temiz biçimde doğal yaşamı, yaşamı öldürür. Öncelikli tercih olmamalı. Çevre sadece ağacın kuruması, kuşun ölmesi demek değildir. Ekoloji olarak bakmak lazım. Devletin ekolojik bakış açısı mutlaka olmalı. Çevre bütün politikaların üstüne oturduğu bir temeldir. Tarım, ulaştırma, ekonomi hep çevreci olmak zorundadır.

Avrupa’da durum nasıl?

AB’de pek çok yerde tren taşımacılığı vardır. Bizde ise lastikli taşımacılık birincil tercih. Belki de zorunluluktan. Ama bizim uluslararası nakliye şirketlerimiz çevrecidir. Aksi takdirde Avrupa’ya giremezlerdi. Ama Türkiye’de buna pek uyulmuyor.

Bizde temel sorun galiba çevre bilincinin verilmemesi…

Çevre yerel yönetimlerin işiymiş gibi görülüyor. Çevre Şehircilik Bakanlığı dediler ve çevreyi şehirciliğe feda ettiler. Aslında çevre bir insan haklarıdır. Bir yaşam hakkı meselesidir. Ben CHP’de direttim ve çeve insan haklarına bağlandı. PM de onayladı bunu.

HES’ler konusunda ölçü kaçtı mı?

Eeee tabi kaçtı… bir dere üzerinde bakıyorsunuz onlarca proje var. Orada insanlar yaşıyor. Tortum’da yaşanan sıkıntı küçük bir bölgede birden fazla nehir santrali kurulmasıydı. Oradaki insanlar toprağı DSİ’den de inşaatı yapan mühendislerden de daha iyi tanıyor. Sonunda inşaat durdu. Giresun’da ne oldu. 4 insan yaşamını kaybetti. Boşu boşuna bağırmıyor insanlar.

İktidar sürekli bizleri enerjiye karşı diye eleştiriyor. Değil ya… biz temiz enerjiye karşı değiliz. Biz azgın,sömürgeci ve kısa sürede bitiren anlayışa karşıyız. Hükümet üyeleri diyor ki CHP’liler barajlara da karşı… Biz barajlardan söz etmiyoruz. HES’lerle ilgili tepkimizi ortaya koyuyoruz. Küçük getirisine rağmen büyük götürüsü olan projeler bunlar. Ve planlsız yapılıyor. Çevresel etki değerlendirmesinin yanısıra, Sosyal etki Değerlendirmesi de yapılmalı. Bu yapılmıyor.

HES’lere biraz da istihdam açısından bakamaz mısınız?

Hayır istihdam yaratmıyor. Sadece inşaat aşamasında bir istihdam söz konusu. Sürdürülebilir bir istihdam değil. Ayrıca çalışanlar da taşeron işçi. Büyük firmalar çok sayıda insanın ölümüne neden oluyor.Doğru bir sosyal etki değerlendirmesi şart.

ÇED’i biliyoruz da SED’i bilmiyoruz. Nedir bu SED?

Bir yatırımın çevreye vereceği zarar- yarar “Çevresel Etki Değerlendirmesi” ile ölçülür. Aynı şekilde bir yatırımın veya projenin Sosyal etkisi de aynı şekilde değerlendirilmeli. Buna SED deniliyor. Maalesefe Türkiye’de bu yok. Örneğin HES’ler sosyal etki anlamında bulunduğu bölgeyi müthiş olumsuz etkiliyor. insanların, hayvanların, bitkilerin, yaşam biçimi değişiyor, ölüyorlar veya göç ediyorlar.

Ama enerjiye gereksinim var bu ülkede özellikle de temik enerjiye…

Elbette gereksinim var, ama bu plansız programsız enerji üreteceğim derken buğday üretmeyi yok saymak demek değil ki.

Nükleer Enerji de temiz enerji aslında. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu kadar denetimsizliğin yaşandığı bir ülkede nükleer enerjinin riskine bakmak lazım. Ben alış-veriş merkezlerinde yüzlerce insanını öldüren, HES’ lerde doğru-dürüst proje yapamadığı için işçilerini toprağa gömen bir ülkede nükleer enerjide gerekli tedbirlerin eksiksiz alınacağına inanamıyorum. En disiplinlisi Japonya idi. Ne oldu?

Ne oldu?

Olanları hep birlikte izledik. İnsanlar yaşam alanlarından koptu, öldü, sakat kaldı. Çevre belki de yüzyıl daha kullanılamayacak..

Öneriniz ne?

Ben önce kayıp-kaçak ve kaynakların daha rantabl değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca kaynaklarımızı çevreyi kirletmeyecek şekilde dizayn edebiliriz.

Toprağın çok kirletilmesi de önemli bir sorun. Bu konuda CHP olarak bir çalışmanız var mı?

Toprak kirletildi zaten. Çok az alanda toprak temiz kaldı. O da doğu Anadolu’da. Kirletmeden toprağı işlemek gerek. Toprağı salt inşaat ve arsa olarak görürsek kirlenir. Ama maalesef bu iktidar toprağı üzerine sadece bina yapılacak alan gibi görüyor. Bu da toprakla birlikte bizim ölümümüz demek.

Kyota protokünü imzaladık ama uygulanıp uygulanmadığını bilemiyorum. Siz biliyor musunuz?

Çevre örgütleri Türkiye’yi “yılın fosil ülkesi” seçti. Neden mi anlatayım. Çevre fonlarından sonuna kadar yararlanan ama bu konuda bir taahhüt üstlenmeyen ülke konumundayız da ondan. Daha global bir bakış gerekiyor. Başbakan biz mi kurtaracağız diyor. Yahu önce sen uyacaksın ki sonra başka ülkeleri protokole uyması konusunda uyaracaksın. Maalesef imzaladık ama uygulamadık. Bu da bizim için ileride sıkıntı oluşturacak.

ÇEVRE KILIF KOMİSYONU

Çevre mühendisleri ne iş yapar?

Okurlar, kamuda iş bulursa çalışırlar.. yoksa işsizler…

Çevre komisyonunde neler yapıyorsunuz?

Çevre komisyonu ise kılıf komisyonu. Var olanı kılıfına uydurmakla görevli. Bakıyorsunuz o çevrenin korunması gerekir ama komisyon iktidar gücüyle olması gerekeni değil de olmaması gerekeni benimsemiş. Bu da komisyonu kılıf komisyonu haline getiriyor.

Sanayi kuruluşları da havayı çok kirletiyor. Arıtma tesisleri ve filtre sistemleri var mı acaba?

Batı’da Nehirlerimiz ve derelelerimiz sanayi atıkları nedeniyle çok kirlendi. Maalesef denetim yok. Ergene yıllardır çözülemeyen bir yara oldu. Kocaeli ve çevresi insanlar kanser oluyor. Hava çok kirli. Son olay Aliağa 7 tane termik santral kurulacak. İnsanlar isyan halinde. O bölgedeki fıstık çamları artık ürün vermiyor. Uzmanlar araştırıyorlar ki hava kirlenmesi nedeniyle ürün vermiyorlar. Eğer fıstık çamları havadan etkilenmişse insanlar ne durumda acaba? İzmir kanser vakalarının en çok görüldüğü yer.nedeni araştırıldı mı? Eminim araştırılmadı ama ben söyleyeyim çok sayıda denetimsiz fabrika var ondan. Sağlık Bakanlığı’nın bu konularda daha dikkatli olması lazım. Hala bir kısım çevrecileri ciddiye almayan ve ben çevrecilerin daniskasıyım diyen bir Başbakan var. Böyle bir ortamda çevrenin önemini devlet memurları algılayabilir mi? Çevre Bakanı çevreyi ciddiye alır mı? Almaz. Çünkü çevrecinin daniskayısım diyen ve çevreyi kirleten insan Başbakan bittti. Aslında bir şey söyleyeyim mi? Ayılar bile çevrenin önemini anladı ama bizler anlayamadık… Orman deyince 2 b, dere deyince HES görüyor bu bakan ve bu hükümet. Para bulunabilir ama çevre kaybedilince bir daha bulunamaz. Onun için ekoloji diyoruz CHP olarak.

Teşekkür ederim.

Melda Onur Kimdir: Aslen Trabzon Akçabatlı. Babasının memur olması nedeniyle; liseyi Erzincan’da bitirdi. Marmara İİBF Uluslararası İlişkiler’de okudu. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümünde tamamladı. Fransa’da uluslararası ekonomik ilişkiler üzerine eğitim aldı. İş hayatına 1989’da Günaydın Gazetesi ekonomi servisinde başladı. Çeşitli televizyonlarda haberci ve yönetici olarak çalıştı. 1998’de aktif gazeteciliği bırakarak kendi prodüksiyon şirketini kurdu. Halen CHP İstanbul milletvekili olarak görev yapıyor.