Kaynak: Atlas, 25 Haziran 2012
Orta Asya ve Kafkaslar’ın yanı sıra Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin siyasi ve ekonomik nabzını tutan New York merkezli EurasiaNet haber sitesi, Türkiye’nin baraj politikalarına yönelik bir makale yayınladı.
“Ankara, baraj projelerinde yeşilin başka bir tonunu görüyor” başlığı ve Cosntanze Letsch imzasıyla yayınlanan makalede, Isparta ve Antalya sınırlarını kapsayacak olan Yukarı Köprüçay Havzası’ndaki Kasımlar Barajı ve HES projesine ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
‘Bugünün Türkiye’sinde Nehirler Özgürce Akamaz’
Türk yetkililerin giderek artan enerji açığını kapatmak için nehirleri ‘yeşil’ çözümlerle dönüştürme konusunda oldukça niyetli oldukları vurgulanan makalede, bugünün Türkiye’sinde nehirlerin özgürce akamayacağı görüşüne yer verildi. Makalenin yazarı olan Guardian Türkiye Muhabiri Cosntanze Letsch, geçtiğimiz ay tüm bölgeyi yürüyerek baraj projesinin etkileyeceği alanda köylüler ve yetkililerle görüşmüştü.
‘El Değmemiş Nehir Kalmayacak’
Türkiye’nin güneyindeki Köprüçay üzerinde yapılması planlanan baraj projesinin bu durumun tipik bir örneğini ortaya koyduğu kaydedilen makalede, “Burada baraj inşa edilmesi düşüncesini harekete geçiren neden, tamı tamına 99.462 megawat hidroelektrik üretimi sağlamaktır. 2014’de tamamlanması planlanan Kasımlar Barajı, halihazırda varolan 2000 ‘HES’e, 2023’ e kadar 1.783 tanesinin daha eklenmesi yönünde hazırlanan programın bir parçasını oluşturmaktadır. 2 milyona yakın insan bu projelerden etkilenecek ve bu projeler, el değmemiş hemen hemen hiçbir nehir bırakmayacaktır. Türk ekolojistler bu durumdan oldukça endişe duyuyorlar” ifadelerine yer verildi.
Kasimlar Barajı 15 Köyü Tehdit Edecek
Kasımlar’daki baraj projesinin, 500 kilometrelik uzunluğuyla ülkenin en uzun yürüyüş yollarından biri olan St. Paul Yolu’nun bir kısmını tehlikeye sokacağı belirtilen makalade, barajın ayrıca bölgede tarımla uğraşan 15 köyün geçim olanaklarını tehdit edeceği, orman alanlarının kaybına neden olacağı ve ayrıca nesli tehdit altında olan kahverengi balık baykuşu gibi 150 endemik türün olumsuz etkileneceği vurgulandı.
‘Şehirler Bittiğinde Neleri Kaybettiklerini Anlayacaklar’
Türkiye’deki HES’lerin doğa koruma alanları içinde veya yakınında yapılmasının yasalara aykırı olmadığı belirtilen makalede, St. Paul Yolu’nu projelendiren İngiliz girişimci Kate Clow’un, Köprülüçay üzerinde yapılacak bir barajın sadece Roma yolları ve köprülerini tahrip etmekle kalmayıp, geçimini tarımsal üretimden sağlayan bölgede hali hazırda aşırı kullanıma maruz kalmış su kaynaklarına da zarar vereceği yönündeki uyarısı da aktarıldı: “Clow, Türkiye’ de insanların köylüleri hor gördüklerini, oysa bunu yapmaya haklarının olmadığını savunmakta ve ‘Bir gün çok kalabalık şehirlerde yaşam, desteklenemeyecek noktaya geldiğinde, insanlar neleri yitirdiklerini anlayacaklar’ diyor.”
‘Baraj, Tüm Vadiyi Yerle Bir Edecek!’
Bölgedeki köylülerin barajın çevresel ve sosyal etkilerinin bedelinin, sağlayacağı ekonomik faydadan daha ağır bastığını iddia ettiği bilgisine yer verilen makalede, hükümetin köylüleri dinlemediği görüşü dile getirildi. Kasımlarlı bir köylünün, “Barajın bizim için iyi olacağını söylüyorlar ama bu bir yalan. Baraj tüm vadiyi yerlebir edecek” görüşünün aktarıldığı makalede, barajın türbinlerinin tesis edileceği Değirmenözü köyünde gerilimli bir bekleyişin sürdüğü kaydedilerek, “5 Mayıs’a kadar baraj yapımı ile ilgili sorularını ve şikayetlerini yetkililere iletmeleri yönünde resmi bir yazı ile bilgilendirilen köylülerden, adının Ali olduğunu söyleyen biri, bilgilendirme yazısının ellerine ancak yazının son tarihinden dört gün sonra ellerine geçtiğini belirtti. Ali adındaki köylü aynı zamanda Değirmenözü’ndeki halkı bilgilendirme toplantısında köylülere konuyu tartışmaları ve soru sormaları yönünde hiç bir şans tanınmadığını da ileri sürdü” ifadelerine yer verildi.
‘Eksik Bilgilendirme Hayatta Kalma Çabasına Karşı Tehdit’
Tarımsal üretimi kendi ihtiyacını sağlayıp varlığını sürdürecek düzeyde olan topluluklar için, böylesine bir eksik bilgilendirmenin rahatsızlık vermesinden öte, hayatta kalabilme çabalarına karşı bir tehdit niteliğinde olduğu görüşü savunulan makalede, Değirmenözü’nden bir başka köylünün, “Hiç kimse baraj yapımının, suyun niteliğini ne şekilde etkileyeceğini ya da tarlalarımızı sulamak için kullandığımız suyun miktarının azalıp azalmayacağını bize söylemiyor. Köyümüz ve yaşantılarımız için böylesine radikal bir değişiklik planlanırken, bu konuda bize hiçbir şey söylenmemesi nasıl mümkün olabilir” şeklindeki feryat dolu sözlerine yer verildi.
‘Baraj İstemiyoruz Ama Derdimizi Anlatacak Kimse Yok!’
80 metre yükseklikteki barajın inşasıyla sular altında kalacak olan 150 hanelik Darıbükü köyünde de aynı karmaşanın hüküm sürdüğü kaydedilen makalede, “Köyde ikamet edenlerin söylediğine göre barajın planlandığı şekilde iki yıl içerisinde bitirilmesiyle birlikte, köylülerin nereye yerleştirileceği ve kaybettikleri ev ve topraklarına karşılık, kendilerine devletçe ne kadar istimlak bedeli ödeneceği konusunda hükümet yetkililerince kendilerine hiçbir bilgi verilmemiş. Bir köylü, ‘Ne olacağını bilmiyoruz, kimse bize bir şey söylemiyor, biz bu barajın yapılmasını istemiyoruz, ama konuşup derdimizi anlatacağımız kimse yok’ diyor” görüşü dile getirildi.
Hükümet de Şirket de Halka Kulak Asmıyor
Ne hükümet yetkililerinin, ne de yapımcı firma olan Gülsan şirketinin temsilcilerinin halkın barajla ilgili değerlendirmelerine kulak asmadığı öne sürülen makalede, “bölge aktivistlerinden Yusuf Yavuz’a göre; barajla ilgili bilgi eksikliği, bu konuda itirazları da bir kat daha zorlaştırıyor. Devlet yetkilileri ve baraj inşaatında görevli şirket sorumluları sadece kanuni olarak gerekli olan yükümlülüklerini yerine getiriyorlar. Bu konuda insanları bilgilendirmek, karşılıklı görüşme ortamı oluşturmak gibi bir endişeleri yok. Yavuz, aynı zamanda çoğu köylünün avukat tutmaya ya da bilirkişi talebinde bulunmaya ekonomik gücünün yetmediğini; bilirkişi raporu için kabaca 5 bin lira (yaklaşık 2.700 dolar ) gerektiğini ve birçok davada çiftçilerin bu bedeli ödemek uğruna ellerindeki son ineklerini dahi sattıklarına tanık olduğunu belirtiyor. Baraj inşasıyla sular altında kalacak evlere karşılık verilen miktar genel olarak 30 ila 40 bin lira (16.000 ila 21. 500) civarında olmaktadır. Ve bu meblağ Yavuz’un savunduğu üzere, “bu para bir başka yerde yeni bir hayata başlamaya asla yetmez” ifadelerine yer verildi.