Sağlık Bakanlığı’nın basın açıklamasına yanıtımız

20 Temmuz günü, en çok bilinen 55 su şirketinden 41’inin sularının içilemez nitelikte olduğu bir televizyon programı ile duyuldu.

Damacana sularının halk sağlığını tehdit eder özellikler taşıdığı yıllardır dile getirilmesine rağmen, su şirketleri ve ilgili devlet kurumları ambalajlı suyun en ideal içme suyu olduğu konusunda yıllardan beri propaganda yapıyorlardı. 20 Temmuz akşamı bu propaganda çöktü.

Ortaya çıkan olayın boyutları çok vahimdi. Açığa çıkan her bir bilgi ile; şirketlerin ticari itibarları karşısında insan sağlığının hiçe sayıldığını, sosyal devlet anlayışının tamamen ortadan kalktığını, Anayasa ile devletin görevleri arasında sayılan “herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkının” ihlal edildiği görüldü. Basitçe insanların yaşamlarının milyon dolarlık cirolar karşısında bir hiç olduğunu bu kez de damacana sularda görmüş olduk. 20 Temmuz’dan beri ambalajlı su sektörü hakkında ortaya çıkan bilgiler, Sağlık Bakanlığı aksini iddia etse de, ambalajlı suların aslında denetlenmediği yönündedir. Bakanlığın suları sadece renk, koku, berraklık gibi kriterlerle, şirketlerin kendilerinin getirdikleri numuneler üzerinden ve suların doldurulduğu kaynaklarda denetlendiğini gösteriyordu. Evlerimizde tükettiğimiz damacanaların sorumluluğunu ne şirketler üstlenmekte ne de devlet üstlenmekteydi.

Üç gün önce 41 su firmasının isimlerinin hemen açıklanmasını, bu firmaların su satışlarının yasaklanmasını talep eden bir yazıyı Sağlık Bakanlığı’na gönderdik. Dün Bakanlık bizi aradı ve bir basın açıklaması yaptıklarını söyledi. Basın açıklamasını da tarafımıza gönderdiler. Gönderdikleri basın açıklamasında “Ambalajlı içme sularının halkımıza güvenli şekilde ulaşması konusunda Bakanlığımız denetimlerini titizlikle yürütmektedir” denilmekte. Buna açıklamaya güvenmek isterdik. Sonuçta herkesin sağlığını, yaşamını ilgilendiren bir konu ama maalesef açıklamaya güvenmiyoruz ve inandırıcılıktan uzak buluyoruz.

Bakanlık basın açıklamasında, en son yapılan araştırmanın sonuçlarını aşırı sıcak geçen yaz mevsiminde artan su ihtiyacı talebine bağlamış. Anladığımız kadarıyla, bu durumda şirketlerin içilemez nitelikte su satmalarına anlayış göstermemiz ya da bu kadar büyük bir satış ağının denetlenmesinin zor olduğuna ikna olmamız bekleniyor. Şirketlerin niyetlerinden şüpheniz mi var? Zavallı su şirketleri vatandaşın su ihtiyacını karşılamak için çalışıyorlar! Vatandaş susuz kalmasın diye gerekirse lağım suyu karışmış, gerekirse yeterince arıtılmadan ya da yüzlerce kez kullanılmış damacanalara suları doldurup satıyorlar. Bunu yapmalarında tek amaç, vatandaşın susuz kalmaması… Çeşme suyu niteliğinde sahip işlenmiş suların çeşme suyu fiyatlarına göre 300-500 kat fazla fiyatla satılarak elde edilen kârlar asla değil!

Sağlık Bakanlığı da, su şirketlerinin bizzat kendilerinin getirdiği suları üçer ayda bir kontrol ediyor. Kontrol edilen numunelerde de uygunsuzluk tespit edilen suların miktarı yalnızca yüzde üç oranında çıkmasında önemli bir sorun görmediklerini açıkça kendileri söylüyorlar. Şirketlerin denetlensin diye bakanlığa teslim ettiği ve ruhsat iptalini gerektirmeyen yüzde üç oranında uygusuz suların vatandaşlar tarafından tüketilmesinde sorun görülmemesi yine vatandaşın susuz kalmamasına bağlı olsa gerek!

Sağlık Bakanlığı’nın skandal boyutuna ulaşmış, üzerinden yedi-sekiz gün geçen olay hakkında bugün yaptığı basın açıklaması kimseyi ikna eder nitelikte değil. Basın açıklamasında, 81 ilde çok sayıda sahadan alınan numunenin analizlerine başladığı ve iki gün içinde sonuçların açıklanacağı söylenmiş. Su şirketleri yıllardan beri aynı nitelikte suları satıyor. Bakanlık bu durumdan nasıl oluyor da yeni haberdar olmuş gibi davranabiliyor? Bu gerçeğin ortaya çıkarılma sorumluluğu bir televizyon programına değil Bakanlık’a aittir.  Bu tarz suların satışının yasaklanması, satanların ifşa edilmesi de yine bakanlığın sorumluluğundadır.

Biz, Sağlık Bakanlığı’na sorduğumuz soruları yineliyoruz. Çünkü Bakanlığın yaptığı açıklama sorularımıza yanıt içermiyor. Sağlık Bakanlığı suların mikrobiyolojik analizini, vatandaşların satın aldığı satış noktalarındaki damacanalar üzerinde mi yapmaktadır? 2006 yılında İSKİ’nin laboratuarlarında, İl Sağlık Müdürlüğü’nün topladığı numunelerin analizlerinde yüzde 55’i içilemez nitelikte çıkan sonuçlar hakkında bugüne kadar Bakanlık ne tür tedbirler aldı? Bu firmaların isimlerini neden açıklamadı? Firmalar hakkında ne tür işlem yaptı? 2012 yılında bakanlığın denetimlerinde uygunsuz olduğunu tespit ettiğiniz yüzde 3 oranı göz ardı edilebilecek bir oran olduğu için mi kamuoyuna bilgilendirmede bulunulmadı?  Bugüne kadar bakanlığın yaptığı denetimlerin sonuçlarıyla,  41 şirketin sularına lağım suyu karıştığını gösteren sonuçlar arasındaki fark nasıl oluşabiliyor?  Halkın sağlığını tehdit eden sorun karşısında yaptınız basın açıklamasının yeterli olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Sağlık Bakanlığı’na görevlerini söylüyoruz: Yaşam kaynağımız suyun, temiz, kaliteli nitelikte ve içilebilir lezzette sunulması, denetlenmesi devletin görevleri arasındadır ve devletin bu konudaki ilgili birimi sizsiniz. Şirketlerin itibarlarını dert edeceğinize vatandaşları dert edinin! Bir an önce durumun önemine uygun bir açıklama yapın! 41 su firmasının ismini hemen açıklayın!

Su Hakkı Kampanyası

 

Sağlık Bakanlığı‘nın 26 Temmuz‘da yaptığı basın açıklaması:

Ambalajlı içme sularının halkımıza güvenli şekilde ulaşması konusunda Bakanlığımız denetimlerini titizlikle yürütmektedir.

Aşırı sıcak geçen yaz mevsimi nedeniyle Bakanlığımız, satışa sunulan ambalajlı içme sularının denetimini Türkiye genelinden alınan ilave numunelerle sürdürmektedir.

Bu kapsamda 81 ilde sahadan çok sayıda su numunesi alınmış ve analizleri başlatılmıştır.

Analizler halen devam etmektedir. Sonuçların iki gün içinde tamamlanması beklenmektedir.

Bakanlığımız uygunsuz üretim gerçekleştirdiğini tespit ettiği firmalar için gereken müeyyideleri derhal ve en etkin şekilde uygulayacak, bu tür firmaları kamuoyuna ifşa etmekten kaçınmayacaktır.

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur…