Kaynak: Pınar Öğünç, Radikal, 6 Ağustos 2012
Bir Somali vardı hatırlar mısınız? Geçen yıl bu zamanlara denk düşen o büyük kıtlığı, ramazanla bütünleşen yardım kampanyalarını… Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın bir süreliğine kafasını çevirdiği bir yerdi Somali. Halen daha ölenlerin sayısı şudur denemiyor, kim bilir kaç on bin?
Geçen yıl yaşanan trajedi tesadüfen 2011’i vuran bir tabii afet değil, 90’ların başından beri süren siyasi istikrarsızlığın, ‘birinci dünya’ sermayesinin ülkedeki hoyrat faaliyetleriyle, on yıllara yayılmış yanlış tarım ve su politikalarıyla birleşiminden müteşekkil bir paketti. O yüzden ölüm hızı azaldıysa da dünden bugüne Somali halkının hayatına refah gelmedi. Öldürmeyen bir açlıkla yaşıyorlar.
Geçen yıl evlerini terk etmek zorunda kalan Somali’nin üçte biri, köylerine dönebilmiş değil. Az sonra değineceğim su meselesi yüzünden hasat bu yıl da beklenenin altında. Kaldı ki topraksızlaştırılmış yoksul halk için bunun bile çok manası yok.
O zaman kuyu kazalım
Radikal İslamcı Eş-Şebab örgütünün dış yardımları yasaklaması, uluslararası yardım kuruluşlarının gerçekten çok ısrarcı olmalarını gerektiriyor. Açıkçası bunu da azı yapıyor.
Hakkını yememek lazım, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ön plandaki kampanyalarından olmasa da Somali’den elini tamamen hiç çekmedi. Afrika’nın Sahra Altı bölgesinde yürüttüğü ‘Bir kuyu aç, su gibi aziz ol’ kampanyası çerçevesinde daha yakın zamanda Somali’de yüzlerce su kuyusuna vesile oldular. Kaldı ki Başbakan’ın ve bakanların Somali çıkarmaları sonrası Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) de içme suyu kuyuları kazılmasına el atmıştı.
Fakat devasa bir çelişki mevcut: Türkiye bir yandan Somali’nin suyunu kesecek HES’lere ve barajlara yatırım yaparken, yenileri bakanlık düzeyinde teşvik ediliyorken diğer yanda kuyu kazmanın manası ne? Somali halkının açlığı, susuzluğu için üzülmenin kıymeti ne?
Şöyle: Somali’deki dokuz nehir havzası içinde sadece Juba ve Şabelle’nin sürekli suyu var. Ülkede tarımı ve hayvancılığı ayakta tutan bu iki nehrin kaynağıysa komşu Etiyopya’nın yükseltileri… İç savaş ve daha birçok meselenin dışında aslında geçen yılki dramın özünü de bu suların debisinin azalması ve Somali topraklarına yeterli miktarda gelmemesi oluşturuyor. O yüzden senelerdir çare olarak yeraltı kaynaklarına yöneliniyor. Neden?
Etiyopya, 80’lerin sonundan beri çok plansız ve acımasız bir su politikası yürütüyor. Zamanında sadece bu yüzden Mısır’la çatışma yaşamışlığı vaki. Fakat son yıllarda derdinden başını kaldıramayan Somali ne kadarına ses edecek? Etiyopya’nın bu sular üzerine yeni baraj ve HES projeleri mevcut. Bilin bakalım hangi ülkenin yatırımcıları çok hevesli? Türkiye’de HES ve baraj yatırımı olan birçok şirket Etiyopya’da da aktif. İlişkiler öyle sıkı fıkı ki Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Şükrü Boydak, Etiyopya’nın Kayseri’deki fahri konsolosu olmuş mesela.
Zihniyet çok tutarlı
Bu yılın başında CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun verdiği Türk şirketlerinin Etiyopya’daki faaliyetlerine ilişkin soru önergesi, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tarafından cevaplanmış. İlk sıralarda HES ve inşaat yatırımları görünüyor. Şirketler de sıralanmış.
Hatta elimde bir de bakanlığın teşvik maksatlı hazırladığı bir ‘yatırım mönüsü’ var. Etiyopya’da 2012’de ihaleye açılacak enerji nakil hattı ve HES projeleri sıralanmış. Siz hangisini alırsınız gibi…
Aslına bakarsanız acayiplik yok. Hatta çok tutarlı bile olduğunu söyleyebiliriz. Yurtta makbul olan kalkınmacı, kısa vadede doğal kaynağı nakte çevirmemeyi ahmaklık sayan, tabiatla ilişkisi hasarlı o zihniyet elbette ki cihanda da geçerli. Akan suya buralarda bakmadığımız gibi, Etiyopya’da da, Somali’de de bakmayalım. Bir yandan suyunun azalmasında pay sahibi olduğumuz ülkenin halkına yeraltı sularını çekerek yardım edelim. Gittiği yere kadar. Yoksul Afrikalıların direnecek hali mecali de yok.