Çevremizi nasıl koru(mu)yormuşuz?

Kaynak: Milliyet, Mehveş Evin, 21 Ekim 2012
Barajların usulsuzlüğünden, iklim değişikliği politikalarının eksikliğine dair her şey, AB İlerleme Raporu’nda bir bir yazılmış. Raporun rahatsızlık yaratması doğal, çünkü işlerine gelmiyor!

Ne zaman ülkenin çevre politikalarını eleştirsek, “Hayır efendim, yok öyle bir şey. Biz görevimizi aslanlar gibi yapıyoruz!” minvalinde cevaplar veriliyor. Oysa AB’nin Türkiye İlerleme Raporu’nda ‘Çevre’ başlığı altında yazılanlar hiç öyle demiyor:

Nükleer santralden tutun HES’lere, iklim değişikliğinden doğal alanları korumaya, pek çok eksiğin olduğu ayna gibi ortada. Çevre konusunda en büyük ve tek ilerlemeyi, atık eşya konusunda yapmışız!

Rapordaki ilk cümle aynen şöyle: “Çevre alanında yatay mevzuatta hemen hemen hiç ilerleme kaydedilmemiştir!”

Mesela?

PLANSIZ BARAJLAR

* Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) konusunda, sınır ötesi görüşmeler yapılmasına yönelik usullerin hiçbiri uyumlu hale getirilmedi.

* Akkuyu’da inşa edilmesi planlanan Türk-Rus nükleer santrali, ulusal ve uluslararası kamuoyunda kaygı yaratıyor.

* Su Çerçeve Direktifi’nin (SÇD) iç hukuka aktarılması henüz tamamlanmadı. Çok sayıda büyük hidroelektrik santralinin (baraj) inşa edilmesine yönelik planlar için stratejik çevresel değerlendirme veya uygun ÇED çalışmaları yapılmadı .

* Hava kalitesiyle ilgili mevzuatın uygulanması ve yürütülmesine yönelik idari kapasite hâlâ yetersiz.

SU SORUNLARI

* Su yönetimine ilişkin kurumsal çerçeve, henüz nehir havzası düzeyinde örgütlenmedi. Su sektörünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinden ayrılmasının ardından sorunlar yaşandı.

* Doğa korumasıyla ilgili çerçeve mevzuat ve ulusal biyo-çeşitlilik stratejisiyle eylem planı, henüz kabul edilmedi. Potansiyel Natura 2000 alanları henüz belirlenmedi. (NOT: NATURA 2000, Avrupa’nın en değerli ve tehlike altında olan türleriyle alanlarının korunmasından sorumlu bir sistem)

* Büyük ölçekli su ve enerji altyapısının tesis edilmesinin, bu alanlar üzerinde yaratacağı olası olumsuz etkiler, önemli bir sorun.

* Bozuk orman alanlarının özelleştirilmesi hakkındaki kanun, Türkiye’deki orman habitatlarının azalacağı yönünde endişelere sebep oluyor.

Velhasıl, yaşadığımız ortam, içtiğimiz su, elde etmeye çalıştığımız enerjiyle ilgili ciddi ve ağır sorunlar var. Bu durum, bırakın AB üyesi olma şansını, bizim ve gelecek kuşakların sağlıklı ve adil yaşam hakkını yok sayıyor. Anlayana.

iKLiM DEĞiŞiKLiĞi HEDEFi YOK

Raporun iklim değişikliği bölümü epey detaylı. En önemlisi:

İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı kapsamında, bina, sanayi, ulaştırma, atık, tarım ve ormancılık sektörlerindeki enerji yoğunluğu ve enerji tasarrufu bakımından büyük emisyon azaltımı öngörülmesine rağmen, genel bir ulusal hedef kabul edilmedi.

Ayrıca Türkiye, en büyük sera gazı emisyonu gerçekleştiren ülkelerden biri olarak yer alıyor. Fakat 2020 yılı için henüz bir sera gazı emisyon azaltım hedefi belirlemedi .

İklim değişikliği alanındaki diğer mevzuata ilişkin olarak ilerleme kaydedilmedi.

ÇEVRE-KALKINMA DENGESi YOK

Raporda idari konularda, Çevre Bakanlığı’nın eksikliklerine dikkat çekilmiş:

* Yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda, çevre ve kalkınma gündemleri arasında hâlâ denge yok.

* Özellikle büyük altyapı projelerinin uygulanması sırasında çevresel unsurlara yeterli önem verilmiyor.

* Çevreyle ilgili STK’lar da dahil, anlamlı bir kamu istişare süreci sağlanması için gereken istek ve yetenek konusunda eksiklikler var.

* Çevre yönetimi alanında il bazındaki yetkilerin kaybedilmesi, kaygı yaratıyor.

* Bakanlık bünyesindeki iklimle ilgili birimin güçlendirilmesi gerekiyor.