Dere kenarındaki hayatlar

Kaynak: Hürriyet, Melis Alpman, 25 Ekim 2012
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Dünyada kriz varken, Türkiye’de teğet geçmişse bunda HES’lerin çok büyük payı var” demiş.

“Barajları keyif için yapmıyoruz. Türkiye’de barajların yapılması zaruretten kaynaklanıyor” diye eklemiş.
Sivil toplum kuruluşları adına hareket eden bazı kişilerin HES’leri engelleme çabalarından da dem vurmuş.
Eylül başında Viçe Platformu’nun düzenlediği Çevre Kültür Barış Şenliği için Rize’deydim.
Ve kendi gözlerimle gördüm, HES’lere karşı olanlar STK’lar adına hareket eden bazı kişiler değil, halkın tümü.

* * *

Çoğunluğumuz kilometre başına bir ağaç düşen, oksijen yerine egzoz gazlarını soluduğumuz büyük şehirlerde yaşadığımızdan Karadeniz halkıyla empati kurmaktan epey uzağız. “Nasılsa doğadan nasiplenemiyoruz, kalsa da olur, gitse de” kafasındayız.
Hele de Bakan’ın dediği gibi HES’ler doğalgaz ithalatını azaltacaksa, cari açığı aşağı çekecekse. Öyle değil mi?
Bakan gururlanarak Türk müteahhitlerin baraj inşaatı konusunda büyük tecrübe kazandığını, Çinliler’den sonra dünyada ikinci sıraya yükseldiklerini ama bize birinciliğin yakıştığını söylemiş.
Bakan’ın yüzüne koca bir gülümseme konduran şey, benim yüzümü kızartıyor yazık ki. Yarıştığımız konuya bakın.
Millet dünyayı nasıl kurtarırız derdinde… Biz hâlâ mahvetmenin peşinde.

* * *

Bir grup insan çok israf etmese, sıkıntı olmaz.
Sorun…
Bu insanların pek çoğunun dünya zenginliklerini kendilerine mâl etmek istemeleri.
Diğer insanları ve varlıkları bu yolda araç gibi görmeleri.
“Benim varlığım esastır” demeleri.
Türkiye’deki kavganın temeli de bu. Bir grup insan, diğer insanların haklarını gasp ediyor. Diğerleri de buna razı olmuyor.

* * *

70 yaşındaki Rizeli Melahat Alişan’ı annesi dere kenarında doğurmuş.
Düşman bekler gibi dere kenarında sabahlara kadar beklediğini, iki kemik kalana kadar bu davayla uğraşacağını anlatıyor.
“Bu dere parayla kurtulacaksa toplarım paraları Başbakan’a gönderirim. İki evim var, satarım, parasını gönderirim. Anasının babasının hayrına bize bu dereleri bağışlasın” diyor. En sonunda da ah ediyor: “Bu HES’lere kim imza attıysa evinde dere gibi kan aksın!”

* * *

Bugün Türkiye’de 4 binden fazla HES projesi var.
2 bin dereye 4 binin üzerinde HES yapılacak ve Türkiye’nin 2023 vizyonunda enerjiye katkısı yüzde 2.5-5 arasında olacak.
Değer mi?
Karadeniz halkı sermayenin bunları sadece kullanım amaçlı yapmadığını, bunun işin sadece görünen tarafı olduğunu düşünüyor. Amacın suyu ticarileştirmek olduğuna inanıyorlar.

* * *

Derelerin Kardeşliği Platformu kurucusu Mehmet Gürkan halkın geçimini sağlayan çay üretiminin de derelere bağımlı olduğunu söylüyor.
“Nem olacak ki çay olsun. Yağmur olacak ki çay olsun” diyor, “Nemi de, yağmurun yağmasını da dere yatakları sağlıyor. Dereler olmazsa halk aç kalacak.”
Burada insanlar çocuklarını çay tarlasından kazandıkları parayla okutuyorlar. Eğer çay verimsiz olursa okutamayacaklar. Su şirketlerin olacak.
Ve şirketler çok düşük fiyatlarla halkın topraklarını ele geçirecek.