Kaynak: Atlas, Yusuf Yavuz, 18 Eylül 2013
Türkiye’nin dört bir yanında süren HES yıkımlarına karşı direnen yaşam savunucularına ve köylülere yönelik yıldırma yöntemleri akıl almaz boyutlara ulaştı. Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Boğazpınar köylüleri, köylerinde yapılmak istenen ikinci HES’e karşı direnince, HES şirketine yakınlığı ile bilinen bir yerel gazete köylüleri hedef gösteren yayınlar yapmaya başladı.
Haftalık yayınlanan yerel ‘Tarsus İleri Gazetesi’, Boğazpınar köyü çocuklarından oluşan koronun HES karşıtı festivalde söylediği şarkıların yasal sorumluluğunun kime ait olduğunu sordu. Köylü çocuklardan oluşan koro, geçtiğimiz ay gerçekleşen festivalde, doğaçlama söyledikleri şarkıda, “HES yapma boşuna, yıkacağız başına” ifadeleriyle dikkati çekmişti.
Mehmet Samancı imzasıyla gazetede yer alan yazıda, Boğazpınar köylülerinin HES karşıtı söylem ve eylemlerinin adeta suç unsuruymuş gibi yansıtılarak, “Boğazpınar köyünde 1. ve 2. Karasu Kültür ve Sanat Festivali adı altında düzenlenen toplantı, yürüyüş ve gösterileri organize edenler kendilerini 2911 sayılı kanunda muaf mı sanıyorlar?” ifadelerine yer verildi.
Aynı gazetede Boğazpınar HES Karşıtı Platform Sözcüsü Ahmet Öztürk’ün de hedef gösterildiği bir başka haberde ise Öztürk’ün basın açıklamalarında kullandığı bazı ifadeler öne çıkarılarak, “Kim bu Ahmet Öztürk, bu gücü kimden veya kimlerden alıyor?” ifadelerine yer verildi. Haberde, geçtiğimiz ay köyde düzenlenen festivaldeki yürüş sırasında “her yer Taksim, her yer direniş” sloganı atılması suç unsuruymuş gibi gösterilmesi de dikkat çekti.
Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Boğazpınar HES Karşıtı Platform Sözcüsü Ahmet Öztürk, Boğazpınar Çocuk Korosu’nun, Ağustos ayında köyde düzenlenen festival sırasında Praksis adlı müzik grubu tarafından köyün çocuklarıyla yapılan bir çalışmayla oluşturulduğunu belirterek, “Praksis grubu çocuklarla yaptığı çalışmanın ardından bir koro oluşturdu ve çocuk korosu doğaçlama yaparak festivalde şarkılar söyledi” diye konuştu.
Köyde düzenledikleri festivalin izinlerinin alındığını ve iki gün boyunca jandarmanın da etkinlikleri izlediğine dikkat çeken Öztürk, “köyümüzde yapılmak istenen ikinci HES’e karşı birlik olan köylüyü parçalamak, bizleri itibarsızlaştırmak amacını taşıyan bu tür yayınları yapan yerel gazete HES şirketinin basın bürosu gibi çalışıyor adeta. Bu gazeteyi geceleri köyün kahvelerinde dağıtıyorlar. Ancak bu tür karalamaları gören köylü daha da kenetleniyor. Amaçlarına ulaşamayacaklar. Bu yaşananlar ülkemizde sermaye, siyaset ve medyanın nasıl iç içe geçtiğinin küçük bir örneğidir” diye konuştu.
Kendilerinin anayasal bir hak olan sağlıklı bir çevrede yaşama amacına yönelik bir vatandaşlık ödevini yerine getirmeye çalıştıklarını dile getiren Öztürk, “toprağımıza, suyumuza sahip çıkmak suç ise suç işlemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Üç yıl önce HES şirketi tarafından köyü camisine yapılan yardım nedeniyle hakkında soruşturma açılan Boğazpınar köyü Muhtarı Tevfik Sarı ise yaşananları şöyle anlattı: “2010 yılında köyümüzdeki caminin onarılması için HES şirketi 2 bin 200 lira yardımda bulundu. Şirket yetkilisi ile caminin onarımını yapacak olan ustayı buluşturup ilgili kişiye parayı verdik. 2 bin 500 liraya mal oldu tamirat işi ancak yapan usta bu bedeli yeterli buldu konu kapandı. Ancak aradan üç yıl geçti, biz köylüler olarak HES şirketinin köyümüzde ikinci bir HES yapmak istemesi üzerine bu projeye karşı dava açtık. Biz dava açtığımız için hakkımda böyle bir soruşturma açıldı. Bizi yıldırıp HES’ karşı açtığımız davayı geri çektirmek istiyorlar. Ben de tanıkları da götürerek gidip ifademi verdim.”
Kendisi ve köy hakında tehditvari konuşmaların yapıldığını da dile getiren Muhtar Tevfik Sarı, “daha önce de ÇED toplantısında beni tehdit ettiler, şuç duyurusunda bulundum. Beni de önceki muhtarlar gibi görmek istiyorlar. Eski muhtarlardan biri HES şirketine ait otelde aşçı olarak çalışıyor. Bir diğeri de HES’te bekçilik yapıyor. Bu köylü benim arkamda olduğu sürece bu köyü kimseye sattırmam. Bu uğurda kellemi de alsalar yolumdan dönmem” diye konuştu.