Kaynak: Sentez Haber, Faruk Çakır, 21 Eylül 2013
Dereler üzerinde kurulan hidroelektrik santralleri (HES) ile ilgili tartışmalar son yıllarda epey alevlenmiş durumda. Karadeniz’deki illerde, özellikle de Rize’de yapılması planlanan “değirmen tipi HES”lere itirazlar gelmişti. Türkiye’yi idare edenler ise bu itirazlar karşısında, “Bize güvenin, biz yanlış iş yapmayız” demeyi sürdürdüler.
Türkiye’yi idare edenlerin, HES’lere itiraz edenlere karşı kullandıkları bir slogan vardı. Her fırsatta, “Su akar, Türk bakar devri bitti! Sular boşuna akmasın!” diyerek haklı olduklarını iddia ediyorlardı. Gerçi bu sloganlar kulağa hoş geliyordu, ama gerçeği yansıtmayan sloganlardı.
En başta, suların boşu boşuna aktığını iddia etmek, eşyanın tabiatına, yaratılış kanunlarına aykırıydı. Akmayan su olur muydu? Suyun işi akmaktır ve aktıkça faydalı olur. Suyu akmamaya mahkûm etmek, onu ölüme mahkûm etmek gibiydi. Bu bakımdan, “Türkiye Su Meclisi”nin “Su boşa akmaz!” haykırması çok anlamlıydı.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “HES’lerle ilgili de çokça eleştiri var, doğa tahribatına ilişkin çıkan fotoğraflar, neden HES’lerde bu kadar ısrarcısınız?” sorusunu cevaplandırırken “Burada bizim hatamız oldu” demiş. (Milliyet, 16 Eylül 2013)
Tabiî ki ‘hata’lar sıralanmamış, ama bir ‘hata’ın işlendiğini ifade etmek de tebriki hak ediyor. Kanaatimizce bu noktadaki hataların en büyüğü “Biz her şeyi biliriz, en çevreci biziz. HES’lere itiraz edenler iyi niyetli değil. Ülkemizin büyümesini, gelişmesini istemeyenler HES’lere itiraz ediyor” şeklindeki düşünceydi. Oysa gerçek çok farklı. Meselâ, Rize, Çayeli, Senoz Vadisinde yaşayan bir vatandaş da HES’lere itiraz ediyordu, ama bu itirazı ‘cahil’liğine verilemezdi. Aynı şekilde, onlar için “Ülkelerini sevmiyorlar” da denilemezdi. O vadilerde yaşayanlar, yapılan çalışmalardaki yanlışları görüyor, gereksiz yere kesilen ağaçlara, keyfi davranışlara ve kendilerinin ‘adam/ insan’ yerine konulup bilgi verilmemesine itiraz ediyorlardı.
Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu diyor ki, “İlk göreve geldiğimde arkadaşları topladım ve dedim ki, ‘Potansiyelimiz ne kadar?’ Potansiyeli bile yanlış hesaplamışlardı. (…) HES’leri biz ilân ettik. 1.500 hidroelektrik santrali ihale ettik. Karşı çıkanlar iki grup. Birisi gerçekten ‘çevre tahrip oluyor mu’ endişesi duyanlar. Diğer grup da dışarıdan enerjiye çok yatırım yapanlar.”
İşte tam bu sebeple vatandaş da yapılan projelere karşı çıkıyor ve çıktı! Dün potansiyeli yanlış hesaplayanlara sorulsa, onlar da herşeyi kendilerinin doğru bildiğini söylerdi. Bugün benzer yanlışlar yapılmadığını nereden bileceğiz? Meselâ, Türkiye’nin rüzgâr ve güneş potansiyeli tam olarak hesaplanabilmiş midir? Daha doğrusu, doğru olarak hesaplanabilmiş midir?
“Eskiden yanlış yapıyorlardı, biz yanlış yapmayız”ı yine Bakan Eroğlu verdiği bir misalle tekzip ediyor. Meselâ, Eroğlu’na göre aynı partiden olan bakan arkadaşı ‘yanlış’ yapıyormuş ve itirazlar üzerine yanlışlar düzelmiş. Bunu da şöyle anlatıyor: “(3. köprü projesi ile ilgili olarak) Bize bir proje geldi ve ben bunu imzalamadım. Bunu ilk defa söylüyorum. Bunun üzerine Ulaştırma Bakanımız (Binali Yıldırım) aradı ve neden imzalamadığımı sordu. Cevabım şu oldu: ‘Birlikte oturup, karayolları, orman teşkilâtları, benim müsteşarım, sizin müsteşarınız ve proje firmalarıyla birlikte tartışmamız gerekir.’ (…) İlk defa imzalamayan bir bakan olduğum için Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Bey bir gün beni gece yarısı aradı. İşin çok uzadığını söyledi. ‘Hazırız’ dedim. Bunun üzerine hemen İstanbul Orman Müdürlüğü ve Karayolları Müdürlüğü bir araya geldik. (…) Plan epeyce değişti. Ekolojik köprüler geldi. Büyük ıslâhatlar oldu. Taşdelen suyu korundu. Belgrad Ormanı’na girilmesine müsaade etmedik. ‘Sadece güzergâhı keseceksiniz, emniyet alanındaki ağaçlara dokunmayacaksınız’ dedik.” (agg.)
Demek ki Bakan Eroğlu itiraz etmese, aynı partiden olan bakan arkadaşı ya da ona bağlı bürokratlar çevreyi tahrip edeceklerdi! Öyle ya, itiraz üzerine plan değişmiş, Taşdelen suyu korunmuş, Belgrad Ormanı’na girilmemiş, (demek ki girilecekti!) sadece güzergâhtaki ağaçlar kesilmiş, ‘emniyet alanındaki ağaçlar’ korunmuş!
Demek ki herkes hata yapabilir… Öyle ise, itiraz edenleri peşinen suçlamak mümkün değil. İtirazları, iyi niyetle bir dinlemek lâzım. Çevreyi sadece ‘şimdiki bakan’lar koruyamaz!