Avrupa Vatandaş Girişimi (ECI) tarafından 2012’de başlatılan “Su, insan hakkıdır” adlı imza kampanyasının ilk aşaması 9 Eylül 2013 tarihinde tamamlandı. Kampanya, AB ölçeğinde suya ve hıfzıssıhhaya erişimin bir insan hakkı olarak tanınması için başlatılmıştı. 28 Avrupa Birliği (AB) ülkesinde toplanan 1,9 milyona yakın imza, 9 Aralıkta kontrolden geçtikten sonra Avrupa Parlamentosu’nda ilan edilecek. İmzaların dökümü, İnsan Hakları Günü’nde (10 Aralık) kamuoyuyla paylaşılacak. Avrupa Komisyonu ECI temsilcilerini Brüksel’e davet ederek konu hakkında daha ayrıntılı bilgi istedikten sonra 3 ay içinde karar verecek. Ancak komisyon cevap olacak bir yasa tasarısı hazırlamakla yükümlü değil. Komisyonun vereceği yanıt AB resmi dillerine çevrilerek, kamuoyuna sunulmak zorunda.
Peki bu yasal talep süreci nasıl işliyor? Vatandaş İnisiyatifi kurallarına göre bir konunun AB Komisyonu’nun gündemine gelebilmesi için bir sene içinde en az yedi AB üyesi ülkeden minimum 1 milyon imza toplanması şartı var. Söz konusu kampanya süresinde 13 ülkede alt eşik olarak belirlenen sayının üzerinde imza toplandı. Kampanyanın şampiyonu 1,3 milyon imza ile Almanya. Ardından İtalya, İspanya, Slovakya ve Yunanistan geliyor. İngiltere, İsveç, Litvanya ve Letonya’da ise imzalar alt eşiğe ulaşamadı. İngiltere’de 8 bine yakın imza toplanırken, Letonya’da bu sayı 438’i geçmedi. Burada tek başarı kıstası 1,9 milyon imzanın toplanmış olması değil, AB ölçeğinde su hakkıyla ilgili elzem bir sosyal müzakerenin başlamış olması.
İmza kampanyasının ilk adımları 14-17 Mart 2012 tarihlerinde Fransa’nın Marsilya kentinde düzenlenen Alternatif Dünya Su Forumu’nda atılmıştı. Suyun ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesini savunan resmi Dünya Su Forumu’na karşı bir forum olarak eş zamanlı olarak her üç senede bir gerçekleştirilen Alternatif Dünya Su Forumu, böyle bir kampanyanın başlangıcı için kusursuz bir adresti. Alternatif forumlarda, su hakkı kavramının insanlığın en önemli ortak miraslarından biri olduğu ve halkların su mücadelesinde vazgeçilemez bir referans noktası olduğu her zaman vurgulanır. Nitekim su hakkı kavramı, dünyanın dört bir yakından gelen aktivistler, akademisyenler ve doğrudan etkilenen halk temsilcilerinin bir araya gelerek tartışması sonucunda evrilmiştir. Su hakkı sadece insanın suya erişim hakkı olmaktan, diğer canlıların hakkına ve hatta suyun öz hakkına doğru genişlemiştir.
Hemen hatırlatalım, 2009 Mart’ındaki Alternatif Dünya Su Forumu da İstanbul’da gerçekleşmişti. Bu forumun ev sahipliğini Suyuma Dokunma Kampanyası yapmıştı. Forumun ardından su hakkı mücadelesinin Türkiye’de daha başlangıç aşamasında olduğundan yola çıkılarak, ev sahibi STK’lar ve oluşumların bir kısmı Su Hakkı Kampanyası’nı (SHK) oluşturdu. İşte o günlerden bu yana SHK çeşitli sempozyum, konferans ve atölye çalışmaları düzenliyor; ülkenin ve dünyanın su gündemini yansıtan haberleri, çevirileri, orijinal yorum yazılarını ve makalelerini güncel websitesi aracılığıyla kamuoyuna sunuyor; Açık Radyo’da Salı günleri “Su Hakkı” adlı bir radyo programı hazırlıyor; ve su hakkının anayasada yer alması için bir imza kampanyası sürdürüyor. ECI tarafından yürütülen kampanyanın benzeri olan “Su Hakkı Anayasal Güvence Altına Alınsın!” adlı kampanya 2012 Ekimi’nden bu yana devam etmekte (http://imza.suhakki.org).
SHK, imza kampanyasını daha ileri bir seviyeye taşımak ve su hakkı mücadelesini Gezi Olayları sonrasında yorumlamak amacıyla 2 Kasım 2013 tarihinde İstanbul’da bir panel ve forum düzenleyecek. Etkinliğe, alternatif kendi oluşturduğu su uygulamasıyla sadece ülkenin değil, dünyanın gündeminde yer alan Dikili Belediyesi’nden Belediye Başkanı Osman Özgüven katılıyor. Ayrıca Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra, “İstanbul’un Tarihi Çeşmeleri Kurtarılmalıdır” kampanysından Avniye Tansuğ ve yerel hareketlerden çeşitli temsilciler de panel ve forumda yer alacak. Bunun dışında ECI tarafından yürütülen “Su insan hakkıdır” adlı imza kampanyasının bileşenlerinden olan “Food and Water” isimli oluşumdan Gabriella Zanzanaini ve Bolivya Su Savaşları’nın önde gelen isimlerinden Marcela Olivera da etkinlikte konuşma yapacak.
Su hakkına yönelik imza kampanyaları, dünyada ve Türkiye’de devam etmekte olan ve gittikçe çetinleşen su mücadelelerinin önemli ve tamamlayıcı bir parçası olarak görülmeli. 1990’ların sonlarından itibaren Bolivya, Hindistan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Uruguay gibi pek çok ülkede, halk suya erişim hakkının gasp edilmesine karşı çıkmaya başladı. Bu hareketlerin pek çoğu yerelde kalmayıp, ülke ölçeğinde anayasal hak arayışlarına evrildi. Örneğin 2004’te Uruguay’da oluşturulan yeni anayasada, suya ve hıfzıssıhhaya erişim temel insan hakkı olarak kabul edilip, su hizmetlerinin tamamıyla ve doğrudan devletin yasal tüzel kişileri tarafından yürütülmesi garanti altına alındı. Yeni Bolivya Anayasası ve Güney Afrika Cumhuriyeti Anayasası’nda da su hakkı garanti altına alındı.
Türkiye’de de benzer bir sürecin izlenmesi kaçınılmaz. Kırsaldaki baraj ve HES karşıtı hareketin, kentselle “su hakkı” kavramı altında birleşmesi bu nedenle çok önemli. Su hakkı ayrımsızca tüm insanlığı, diğer canlıları ve suyun öz haklarını kapsıyor. Su mücadelesi birleştikçe büyüyor.
Akgün İlhan