Kaynak: 08 Haber, Sami Özçelik, 21 Ocak 2013
Kışla, HES’ler konusunda 70 civarında HES’in tamamen iptal edildiğini söyledi. İptal edilen HES’ler dosyasında kırmızı alanlarla gösterilmişti. Ancak hangi HES’lerin iptal edildiğini açıklamadı.
Benim bildiğim kadarıyla söyleyeyim; Macahel’deki 6 HES’te iptal edildi. Bunun yanında Meydancık’ta 4, Yusufeli Barhal’daki 2 HES’te iptal. Benim bildiğim sayı bu kadar. Milletvekili toplam HES’lerin 126 civarında olduğunu söyledi. Eğer 70’i iptal dildiyse toplamda 196 adet HES vardı demek, yok bu rakam 126’nın içindeyse 70’i çıkardığımızda 56 adet HES yapılacak demektir.
DSİ 26. Bölge Müdürlüğü’nde ilki gerçekleştirilen Orman Ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Kadıoğlu ve Havza Yönetimi Daire Başkanı Nermin Çiçek’in de katıldığı 1. Havza Yönetim Heyeti toplantısında DSİ 26. Bölge Müdürü Artvin’de 167 HES’in planlandığını söylemişti. Demem o ki rakamlar tutmuyor. Herkes farklı rakam söylüyor, resmi rakam farklı, DSİ’nin farklı, STK’ların farklı, siyasilerin farklı. Ama sonuç olarak Artvin HES’lerin işgali altında bulunmaktadır. Dev barajların yapıldığı bir ilde HES’lere hiç yer verilmemeliydi. Çünkü bu suların tamamı zaten Çoruh’a karışıyordu. Ama öyle olmadı. Masabaşı çalışması, suyun en bol aktığı zamanlarda yapılan ölçüm rakamlarına bakılarak yapılan projelerin neredeyse hepsi yanlış. Yine DSİ 26 Bölge Müdürünün açıklamasında Çoruh Nehrinin yılda üç ay % 85 oranında bolca aktığını, söyledi. Bunun anlamı 9 ay %15 haliyle akıyor. O zaman bu kadar ardışık barajları ne ile doldurup da elektrik üreteceksiniz. Enerjide kural şu, su varsa hidroelektrik santralı çalışır, rüzgar varsa RES’ler, Güneş varsa GES’ler çalışır. Bunları köylü bile bilirken, planlama bunlara göre yapılmaz mı?
Sayın Kışla 70 civarında HES’ten vazgeçildiğini söylerken aslında diğer HES’lerin de doğru bir proje olmadığına işaret etmiş oldu. Mesela iptal edilenler arasında Berta HES’ler var mı? Barhal, suyu bol olmasına rağmen burasını nasıl iptal ettirdiniz? Burada da mı siyaset söz konusu mu? Yani Kadir Topbaş’ın bir dahili var mı? Oysa KılıçKaya’da resmen kuru derede 2 adet HES akıllara zarar HES projeleri değil de nedir? Oradaki insanları göçe zorlamak değil midir? Derelerin kendileri can suyudur. Geçtikleri vadilerde milyonlarca canlı, bitki, insan, yaban yaşamı bundan faydalanır. Ve nihayetinde nehirleri ve denizleri beslerler.
Sayın Kışla’nın elinde böyle bir dosyanın bulunması ve bunu kamuoyuna açıklamamasını o anda açıklama yapmasını İl Başkanı Erkan Balta da şaşkınlıkla izlediğini söyledi. Şimdi şunu sormak lazım. İptal edilen HES’ler nereleri? Hangi gerekçelerle iptal edildiler? İptal edilmeyenler daha önemsiz vadiler mi? Barhal’daki HES’lerin iptal edilmesine en çok sevinenlerden birisi olduğumu açıkça söylemek isterim. Çünkü dünyanın en güzel yerlerinden birsini kurtardınız. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Ama, Kamilet Vadisi Barhal’dan hiç aşağı kalmaz. Orası sizin evladınız da Kamilet üvey evlat mı? Kılıçkaya yanaşma salo mu? Kaynarca umurunuzda değil mi? Borçka İçkale’de birden çok yapılan ve vadiyi mahveden HES’ler sizi hiç rahatsız etmedi mi? Demek ki istediği yere HES yapanda istediği yerde iptal eden de neymiş? Siyasetmiş. İktidar istese hepsini siler atar. Çünkü dere HES’leri AKP’nin icadıdır. 2005 yılına kadar böyle yoğun bir saldırı olmamıştı. Bu benim için idamdır. AKP istese halkın feryatlarına ses verir ve bu lanet projelerden vazgeçebilir. Hiç kimse de karşı çıkamaz. Ama söylenenlere, iddialara baktığınızda bu HES’lerin çoğunluğunun ya AKP’li siyasetçilerin, ya onları destekleyen işadamlarının, ya da Dünya Su Konseyine üye olmuş yerli şirketlerdir. Sularımızı kaybettiğimizde topraklarımızı da kaybettiğimizi göreceğiz. Dünya Su Konseyinin dediği gerçekleşiyor. Ne demişti Dünya Su Konseyi başkanı? “Sudan telefon faturası kadar ücret aldık mı su problemini çözmüş oluruz! Yani yoksula su yok! İşte HEs’lerin kökeninde bu anlayış yatmaktadır. Bu sular kimseye yaramadan dağların zirvesinden denize kadar kimseye yarayamaz hal geliyor. Azıcık konuyu açmak için şu kısa bilgileri paylaşıp bitireyim:
Günümüzde ise Dünya Su Konseyi’nin 65 ülkeden 340 üyesi bulunmaktadır. Dünyadaki en büyük yatırım bankaları ve en büyük su şirketleri, hükümet kuruluşları, STK’lar, meslek birlikleri ve akademik kurumlar Konsey’in üyeleri arasındadır. Avrupa Yatırım Bankası, Afrika Yatırım Bankası, Lyonnaise des Eaux, Group Suez, Price Waterhouse Coopers, Suez Environment, AREVA bu üyeler arasında göze çarpanlardandır.
Fransız şirketi olan Suez, 130’u aşkın ülkede faaliyet göstermekte ve 115 milyon kişiye su satmaktadır. Yine bir Fransız şirketi olan Vivendi ile birlikte, özel şirketlerin pazarladığı suyun yüzde 70’ini satmakta ve yıllık ciroları toplamı 70 milyar doları aşmaktadır. Çin’de, Hindistan’da, Güney Kore’de, Vietnam’da, Filipinler’de, Güney Amerika’da ve daha birçok ülkede yapılan özelleştirmelerde su kaynaklarını satın alan ve işleten, bu iki şirkettir.(1) Antalya Belediyesi’nin yaptığı su özelleştirmesinde de yine Suez Lyonnaise des Eaux karşımıza çıkıyor.
Konsey’de yer alan Dünya Bankası ve Kalkınma Bankaları da geri dönüşüm (suyun fiyatlandırması) ve özelleştirme amaçlı kredi finansörleridir. Örneğin Çin’in Tianjin kentinin su tesislerinin yenilenmesi işlerinin özel sektöre devrinde, projenin finansmanı için Asya Kalkınma Bankası 130 milyon dolar kredi vermiştir.(1) Dünya Bankası da “son on yılda su projelerine verdiği 20 milyar dolar ile özelleştirmelerin temel finansörü olmuştur. Hükümetlere verdiği borç anlaşmalarına koyduğu su özelleştirilmesi hükümleri ve özel sektörle ilgili yan kuruluşu IFC aracılığı ile su şirketlerinin amaçlarına hizmet etmiştir.”(2)
Konsey’de Türkiye 41 üye ile en çok üyesi olan üçüncü ülke konumundadır. Dünya Su Konseyi üyelerinin %13’ünü Türkiye’den kurumlar oluşturmaktadır. Türkiyeli kurumların büyük bir çoğunluğu inşaat, mühendislik ve müteahhitlik alanlarında faaliyet gösteren şirketlerden oluşmaktadır. Ceylan İnşaat, Doğuş İnşaat, Ecetur, Eren İnşaat, Güriş İnşaat, İçtaş İnşaat, Kiska İnşaat, Limak İnşaat, Nurol İnşaat, Peker İnşaat, Tefken Holding, Yüksel İnşaat ve Ünal Şirketler Grubu bunlardan yalnızca birkaçıdır. Bu şirketlerin ortak özelliği, baraj inşaatı, su altyapı hizmetleri, atık su arıtım tesisleri inşaatı gibi alanlarda yatırımlarının olması ve dünyanın en büyük su şirketleriyle ortak çalışıyor olmalarıdır. 5. Dünya Su Forumu’nun Su Köprüsü bültenine göre, “Önümüzdeki 15 yılda çevre teknolojilerine, tesislere 70 milyar Euro yatırım yapılacaktır. Bu yatırımlar esas olarak katı atık, tehlikeli atık, atık su ve yenilenebilir enerji alanında olacaktır.”(3) Bu alanlardan kâr etme hedefi olan inşaat ve su şirketlerinin iştahlarının kabarması ve Dünya Su Konseyi organizasyonunda yer alarak bu paylaşımda belirleyici olmak istemeleri çok doğaldır. Bu şirketlerin yanı sıra GAP, Devlet Su İşleri ve İSKİ gibi resmi kuruluşlar ve Türk Su Vakfı da Dünya Su Konseyi’nin üyeleri arasındadır. Galiba HES’ler iptal dilene kadar yazmaya devam edeceğim. 70 adedi bir başlangıç olmuştur. Darısı diğerlerin başına olsun.