Waterdrops Belgeseli: Fırtınadan önceki ilk yağmur damlasıyız!

waterdrops

“-Su nedir?

-Su herşeydir!”

Kamu yararına olan her şey özelleşmekteyken, şimdi de  suyun özelleştirilmesi önümüzdeki en önemli tehlikelerden biri. Kaynaklar ve su idareleri, toplumsal sonuçları hesap edilmeden şirketlere satılıyor. Nelly Psarrou tarafından çekilen Waterdrops (Su Damlaları) belgeseli de Yunanistan’da, su kaynakları şirketlere satılan veya kullanılamaz hale getirilerek suyu satın almaya mecbur bırakılan halkların yaşadıklarını ve direnişlerini anlatıyor.

Belgesel Yunanistan’ın beş ayrı bölgesinde geçiyor: Selanik, Apopigadi Dağı, Halkidiki, Asopos Nehri ve Volos.

İlk hikaye Selanik’te Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin devam eden özelleştirilme süreci il ilgili. Belgeselin bu bölümünde, içme suyu ve atıksu arıtma sektöründe dünyada ikinci büyük firma olan uluslararası Suez ve yerli Aktor firmalarının süreçteki rolü ve hükümetin özelleştirmeye dair bir halk oylaması yapılmasını engelleme çabaları anlatılıyor. Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin çalışanlarını, özelleştirmeye karşı çıkanları, bilim insanlarını dinliyoruz. Konuşanlar, bu idarenin kentteki en küçük endüstriden en büyüğüne lisans verme yetkisine sahip olduğunu ve böylesi bir yetkinin özel sektöre devredilemeyeceğini vurgularken özelleştirilmenin krize faydasının ise okyanusta yağmur damlası kadar olacağını söylüyorlar. Hükümetin engellemesi ile karşılaşan oylamanın 18 Mayıs’ta gerçekleştiğini ve katılanların %98’inin özelleştirmeye karşı olduğunun ortaya çıktığını da hatırlatmakta fayda var.

Belgeselde geçen başka iki bölge Aposos Nehri ve Halkidiki. Bu bölümde endüstriyel aktivite dolayısıyla su kaynaklarının katledilişi anlatılıyor. Aposos Nehri’ne karışan ve yüksek oranda kansere neden olan Hexavalent Kromiyum maddesinden ve Halkidiki’de maden faliyetinin su kaynaklarını yok edişinden bahsediliyor. Muhaliflerin şirketleri koruyan polisin vahşi tavrı ile yüzyüze gelişini izliyoruz.

Bir diğer bölümde, Girit’de bulunan Apopigadi Dağı’na çevre-dostu rüzgar santrali inşa edileceği öne sürülerek orada yaşayanların topraklarının üzerine zorla kurulan hibrid santralin nasıl yerel su kaynaklarına bir tehdide dönüştüğü gözler önüne seriliyor. Bir yandan bundan sorumlu firmanın dünya çapında bir nükleer devi olduğunu öğrenirken diğer yandan da polisin göstericilere karşı uyguladığı şiddete şahit oluyoruz.

Son olarak, doğal kaynak suyunun kalitesiyle bilinen Volos bölgesinin kaderini izliyoruz. Su borularının zehirli bir madde olan asbest içerdiği halde değiştirilmediğini fakat buna rağmen belediye idaresinin suya, dezenfeksion gerekliliğini ileri sürerek fazlası kansere dahi neden olabilen klor ile müdahale ettiğini öğreniyoruz. Klor kalıntılarından dolayı kaynak suyunu içmekten vazgeçip suyu satın almaya mecbur bırakılan insanların hikayesine tanık oluyoruz.

Belgesel, bir distopya olarak anlatılan “Su Savaşları”nın geleceğe değil bugüne ait bir şey olduğunu, savaşın bazıları için çoktan başladığını söylüyor. Direnişçiler, yaşam kaynağı ve bir insan hakkı olan suyun şirketlerin tekeline girmesine izin vermeyeceklerini söylüyorlar. Direnişler birbirine ilham ve güç vermeye devam ediyor.

Bir direnişçi duvara şöyle yazıyor: “Fırtınadan önceki ilk su damlasıyız!”

 

Film hakkında detaylı bilgi için: http://www.stagonesdoc.gr/en/

 


Σταγώνες – Waterdrops – official trailer von stagones