Kaynak: Habermonitor, 06 Temmuz 2014
Sapanca Gölü’ndeki su çekilmelerinin önüne geçmek isteyen Sakarya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi yetkilileri, gölden usulsüz su çektiği iddiasıyla Tüpraş hakkında dava açtı.Davaya müdahil olmak isteyen AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, “Yıllardır gölden çekilen kaçak suyun kamuda açtığı zararın peşindeyiz” dedi.
Sapanca Gölü’nden su çekilmesini önleme çalışmalarını devam ettiren Sakarya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ) tarafından, gölden izinsiz su çektiği iddiasıyla Tüpraş yetkilileri hakkında dava açıldı. SASKİ’nin müracatı ile Kocaeli Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, “Karşılıksız yararlanma” suçuyla açılan davada, Sapanca Gölü’nden izinsiz su çektikleri iddiasıyla Tüpraş Genel Müdürü Yavuz Erkut ve İzmit Rafineri Müdürü Mustafa Mesut İlter 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
Körfez 1. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edilen ve suç mahallinin Kocaeli olması nedeniyle Kocaeli’de görülecek davanın 8 Temmuz 2014 Salı günü ilk duruşmasına, AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün de müdahil olmak için müracaat etti. Üstün, davada yargılamanın iki kişiyle sınırlı kalmayacağını usulsüz kullanımda sorumlu herkesin açılan davada yargılanması için mücadele edeceğini dile getirdi. Tüpraş’ın yıllardır usulsüz su kullanarak kamuyu zarara uğrattığını iddia eden Üstün, “Maliye Bakanlığı ve Özelleştirme İdaresi’nden, Başbakanlıktan aldığımız belgeler ve cevaplarda Tüpraş’ın kaçak su kullandığını belirledik” dedi.
AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, Sapanca Gölü’nden su alınması için yazılı bir iznin alınması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak, tahsisli izin olanlar Sapanca’dan su alabilir. Peki, Tüpraş’ın bir izni var mı? Yok. Biz bu konuda Orman Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Özelleştirme İdaresi’nden, Başbakanlık’tan aldığımız belgeler ve cevaplarda Tüpraş’ın herhangi bir izni olmadığını belirledik. Yani Tüpraş izinsiz, kaçak bir su alıyor. Bir defa bunu ortaya koymak lazım. Tüpraş’ın öteden beri bir izni olmadığı belli oldu.”
Tüpraş’ın izinli olduğu varsayıldığında bile ortada bir kamu zararı olduğunu ifade eden Üstün, sözlerine şöyle devam etti: “Nasıl ki insanlarımız kullandıkları suyun faturasını ödemediklerinde suları kesiliyorsa, Tüpraş’ta kullandığı milyonlarca ton suyun bedelini ödemekle mükellef. Peki, bu zamana kadar İSU tarafından bir tahakkuk yapılmış mı? Yapılmamış. Bir tahkikat yapılmış mı? Yapılmamış. Demek ki kaçak aldığı suyun ya da izinsiz aldığı suyun bedelini de ödememiş bu zamana kadar. Yani burada iki tane temel sorun var. 1.’si izinsiz su alıyor, 2.’si aldığı suyun bedelini ödemiyor.”
Üstün konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Şimdi mahkemeye dava açılmış ‘Karşılıksız yararlanmaktan’. Burada elbette, mahkeme sonucunda yargılananlar suçlu bulunursa cezalarını çekecek ama burada sadece bu kişiler için bir dava açılması eksik olmuş. Sadece iki kişiye dava açılmış. Oysa denetim görevini yapanlar hakkında da bir tahkikat yapılması lazım. Burada bir kamu zararı var, bu zarara göz yumanlar da davaya dahil edilmesi lazım. İşte bütün bunları gördüğümüz için bir Sakaryalı olarak, Sakarya Milletvekili olarak, seçmenlerimin de hakkını arayan bir vekil olarak bu davaya müdahil olduğumuzu dilekçe ile bildirdik. Müdahilliğimiz kabul edildiğinde başka sorumlular da varsa, onlar hakkında da dava açılması için uğraşacağız.”
Davanın takipçisi olduğunu anlatan Üstün, sözlerini şöyle tamamladı: “Sapanca Gölü’nde yaşanan kuraklık olarak bakmamak lazım. Bir adalet duygusu olarak baktığımızda bir hak olarak baktığımızda kullanılan suyun bedelinin ödenmesi lazım. Biz uzun yıllardır bu işi takip ediyoruz ve yanlışlığını söylüyoruz. Ama maalesef bu konuda kamu kurumları da ihmalkar davrandılar, gerekli adımları atamadılar. Hem yereldeki kamu kurumları hem geneldeki kamu kurumları. Benim daha önce ifadelerim vardı. Gelin bu işi kurala bağlayalım yoksa bu işin sonu karakolda biter’ dedim. Nitekim şimdi iş karakola dayandı. Buraya gelmemesi lazımdı işin. Ama Tüpraş kuralsızlıktan istifade etti. Bundan menfaattendi. Bu davayı sembol olarak görüyoruz. Tüpraş’ı hukuka uymaya zorlayacak bir enstrüman olarak görüyoruz.”