Kaynak: Merve Erdil, Hürriyet, 23 Temmuz 2014
Güneydoğu bölgesindeki kaçak elektrik kullanımı yıllardan beri tartışma konusu. Bölge, şimdi de düzenli elektrik kesintileri nedeniyle çıkan olaylarla gündemde. Dağıtım şirketine göre, kesintilerin iki sebebi var: TEİAŞ’ın ülke genelindeki elektrik kalitesini sabit tutmak için uyguladığı kesintiler ve kayıp kaçak oranının çok yüksek olduğu yerlerde altyapının zorlanması. Bir iddia ise dağıtım şirketinin, tarifeler yoluyla geri alamadığı enerji maliyetini düşürerek, zararını asgari düzeyde tutmak için kesinti uyguladığı yönünde.
Kaçağın sosyolojik sebepleri, kesintilerin neden olduğu sorunlar, tüm bunları yerinde görmek üzere bölgeye giderek, üç gün boyunca sadece bu konuda anlatılanları dinledik. Tüketiciden, seçilmiş yöneticilere dinlediğimiz kesimlerin anlattıkları ne kadar farklı olsa da, buluştukları şöyle bir ortak nokta var: Bölgede kaçak elektrik, sadece yoksullukla izah edilemeyecek, siyasi görüşlere indirgenemeyecek kadar çetrefilli ve sosyoekonomik bir mesele. Sorunların kaynağı uzun yıllara dayanıyor. Ancak çözüm için yapılan bazı öneriler, yeni tartışmaların kapısını aralayabilir…
AYDA 900 LİRA MAAŞ ALIYOR
Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak’ın elektrik dağıtımını yapan Dicle EDAŞ, özelleştirme ihalesi ile bir yıl kadar önce İşkaya Doğu ortaklığına devredildi. Şirket, son günlerde elektrik kesintileri sonucu ortaya çıkan olaylarla gündeme geliyor. Kavurucu sıcaklara rağmen, elektrik kesintisinin yaşanmadığı bir yer hemen hemen yok gibi. Diyarbakır’da Suriçi yakınlarında bir fırına girdiğimizde sıcaklık neredeyse 50 dereceyi gösteriyor.
Fırın sahibi, “Gelsinler, elektriğime, suyuma müdahale etsinler. Kolaysa gelip kessinler” diye çıkışıyor. Fırınında kaçak elektrik kullanmadığının altını çizen fırın sahibi, “Burada çalışanlar ayda 900 lira maaş alıyor” derken, çalışanlardan biri lafa giriyor: “Ayda 900 liraya geçinebilir misin? Ev kirası 300 lira, tüp 75 lira. Kalıyor 500 lira. Bir evin aylık standart elektrik/su faturası 110 lira ama kaçak kullandığında vereceği en fazla 20-30 lira. İnsanların çoğu suyu da kaçak kullanıyor.” Sonradan, elektrik kaçırmanın belki de 30’a varan yöntemi bulunduğunu öğreniyoruz. Bölgede en sık karşılaşılan yöntemler ise film çekme gibi belli teknikler kullanarak sayacı yavaşlatma, sayacı geriye sardırma ve harici hat çekme imiş…
EN ÇOK TERÖR VE ELEKTRİK KONUŞULUR
Suriçi’nde yürürken, kapı önünde oturan bir karı kocaya rastlıyoruz; Bedri Bey ve Saliha Hanım. Bedri Bey, yalınayak oturduğu yerde düşünceli görünüyor. Gazeteci olduğumuzu öğrenince, Suriçi’ndeki sorunları anlatmaya başlıyor. Elektrikte ilgili haber yapmak için İstanbul’dan geldiğimizi söyleyince ise tepkili bir şekilde, “Enerjiyi biz üretelim, siz yiyin” diye eleştiriyor. Saliha Hanım bize evin avlusunu gösteriyor. Avluda kaynak suyunun çıktığı küçük bir havuz var. Etrafına bulaşıklar. Hasta oğlu, az ileride kanepede uyuyor. Elektriğin bir gidip, bir geldiğini anlatan Saliha hanım, “Elektrik faturası çok fazla. Biz fakiriz” diyor. Suriçi’nden Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi’ne doğru yola çıktığımızda foto muhabiri arkadaşım Uğur, “Bu elektrik hakikaten ne meseleymiş” yorumunu yaparken, Diyarbakırlı şoförümüz, şu çarpıcı sözle karşılık veriyor: “Bizim burada en çok elektrik ve terör konuşulur.”
KAÇAK OLMASA HAYATTA VEREMEYİZ
5 Nisan Mahallesi’ne girdiğimizde kaldırımda oturmuş kadınlar gözümüze çarpıyor. Yanlarına gidip elektrik kesintilerini soruyoruz, “Elektrik 5 saat, 6 saat, bazen 1 gün gelmiyor. Geldiğinde de mum gibi sönük geliyor” diyorlar. O sırada yoldan geçen bir kadın duruyor, “Eşim mevsimlik işçi. Bir ay çalışıyor, üç ay çalışmıyor. Beş çocuğum okula gidiyor. Hepsi mağdur. Mecbur kaldırdığımız için saati durduruyoruz. Nasıl ödeyelim? Soğukta donalım mı? Fakirlere destek sağlansın. Düşük olsa, neden sabit ücret olmasın” diye lafa giriyor. Mahalledeki evlerden birine giriyoruz. Ev sahibi Zeynep B.’ye poşetlerini üçüncü kattaki eve taşımasına yardım ediyorum. Kapıyı kızı Aynur açıyor. Kucağında ve yanında iki çocuğu. Aynur Ü., kaçak elektrik kullandığını mahcup bir edayla kabul ederek, “Kaçak kullanmıyorum desem yalan olur. Kaçak olmazsa hayatta ödeyemeyiz. Elektrik ve su faturası 150- 200 lira gelir. Kaçak olunca 35-40 lira ödüyoruz” diyor. Anne Zeynep B., kışın sık sık elektrik kesintileri yaşandığını belirterek, evin kapısının karşısında yığılı odunları gösteriyor: “Kışın odun yakıyoruz. Köyde sosyal yardım amaçlı kömür dağıtıyorlar. Alanlar tezek yakıyor, kömürü satarak, geçimini sağlıyor. Köy muhtarları zaten kömürü akrabalarına, zenginlere veriyor.”
BAĞINDAN, BOSTANINDAN VAROŞA…
5 Nisan Mahallesi Muhtarı Zülfi Kurt, mahalleliyle konuşurken bize yardımcı oluyor. Kürtçe konuşulanları bize Türkçe olarak aktarıyor. 26 yıllık muhtar olan Kurt, şunları anlatıyor: “89’da burada 13 bin nüfus vardı. 96’da 140 bine kadar yükseldi. Büyük travmalar yaşandı. Köyünden, bahçesinden, bağından çıkan insan birden varoşa geldi. Hiç unutmuyorum 70 yaşında bir amca, ‘Köyde bağ, bostanım, her gün 7-8 misafirim vardı. Şimdi kaç gündür açım’ diye ağladı bir keresinde. Sarıldım, beraber ağladık. Gerçekten fakir olan insan gururlu oluyor. Buradan gelip bir şey istemeye dahi çekiniyor. Bekliyor ki, bir gün bir mucize olsun, birisi görsün, yardım etsin.”
KIŞIN OLAYLAR DAHA SERT OLACAK
Bağlar ilçesine doğalgaz gitmemiş. Kömür de herkese dağıtılmıyor. Bu nedenle Muhtar, kış ayazında kesintiler yaşanırsa, olayların daha sert olabileceği uyarısını yapıyor. İlçede yeşil kartlı 10 bin aile yaşadığını söyleyen Kurt, “Devlet kışın kömür vermese bu insanlar donsun mu?” diye soruyor. Dağıtım şirketinin bir yılda 1 kere bile bakım yaptığını görmediğini kaydeden Kurt, “Her evde 2-3 ısıtıcı, klima var. Klima olmadan yaşanmaz. Dağıtım şirketinin mantığı da yanlış, ‘hemen kaçağı çözeyim, parayı alayım’ bu sorunu çözemez. Elbette bu para halktan çıkacak ama kademe kademe olsun. Örneğin 100 lira gibi bir tavan belirlesin, ‘Bu limiti geçersen parayı ödersin’ desin” diyor.
NE FABRİKA VAR, NE BİR ŞEY…
BİZE evinin kapılarını açan Besna K.’nin eşi eskicilik yapıyor ancak bel rahatsızlığı nedeniyle fazla çalışamıyor. İş olduğu zaman eşinin günde 20 lira, olmadığında 10 lira ile eve döndüğünü anlatan Besma Hanım, “Kışlar çok zor geçiyor, elektrik hep gidiyor. Eşimin eskicilikten topladığı tahtaları yakıyoruz. Ne fabrika var, ne bir şey var. Hiçbir iş yok” diyor. Kaçak elektrik konusunda ise “Normal bir işimiz olsa, ihtiyacımız olmasa, böyle bir şey yapmazdık” yorumunu yapıyor.
LÜKS SEMTTE KAÇAK VAR MI?
Şu anekdotu da aktarmakta fayda var. Lüks bir sitenin önünden geçerken yanımızdaki birine soruyoruz, “Burada da kaçak kullanan var mıdır” diye. “Kesin vardır” yanıtını veriyor. Yaptığımız bazı görüşmelerde, maddi durumu yerinde olsa da fatura ödemekten kaçınanlar olduğunu duyuyoruz. Kimilerine göre, bu yıllarca fatura ödememiş olmaktan gelen bir alışkanlık. Kimilerine göre ise “Komşum ödemiyorsa, ben neden ödeyeyim” anlayışından kaynaklanıyor.
SOSYAL TARİFE
İstanbul’a dönünce, kesintilerle ilgili konuşmak üzere aradığım bir dağıtım şirketi temsilcisi, şirketlerin kayıp kaçağı EPDK tarafından belirlenen hedef değerin altına düşürürse kar ettiğini, üstündeyken zarar ettiğini söyleyerek, “Şirket bu kesintileri yapmak zorunda. Kayıp kaçak bazı bölgelerde yüzde 90’a ulaşıyor. Telekom bedelini ödüyorsun, bankalara borcunu ödüyorsun, elektriğe gelince ‘ben bunu ödemiyorum’ diyememelisin” yorumunu yapıyor. “Peki ya faturalarını gerçekten ödeyemeyen insanlar” diye sorduğumda, “Dünyada böyle bir endeks var: Bir insanın enerji faturası aylık gelirinin yüzde 10’unu aşıyorsa bu kırmızı alarm kabul ediliyor. Kalkınma Bakanlığı bir çalışma yaparak, sosyal tarife uygulayabilir. Devletin gücü buna yeter. Sadece Güneydoğu için değil, tüm bölgeler için bir sosyal tarife olabilir” diyor.