Dünya, milenyum kalkınma hedeflerinde belirlenen temiz içme suyuna erişim hedefinin gerekliliklerini yerine getirmeyi unutmuş gözüküyor ancak 12-17 Nisan 2015’te Güney Kore’de, Dünya Su Forumu’nda toplanan dünya liderlerinin sorumlulukları olduğu gibi duruyor. Temiz su kaynaklarına erişimi bulunmayan 748 milyon insanın ve kirli su tüketen tahmini 1,8 milyar insanın içinde bulunduğu durumdan sorumluluklarını yerine getirmeyen dünya liderleri sorumlu.
Su hakkının garanti altına alınması konusunda verilmiş büyük sözlere rağmen, kentsel ve kırsal, zengin ve yoksul bölgeler arasında büyük eşitsizlikler bulunuyor.
Küresel toplantılar, genellikle suyun özelleştirilmesini teşvik eden ticari bir gösteriye dönüşme eğiliminde. Özelleştirme, “yenilikçi bir yatırım olarak kamu-özel ortaklığı (PPP)” söylemiyle yeni bir şeymiş gibi sunuluyor.
Bu yanılsamanın peşinden gitmeyi bırakmanın tam zamanıdır. Suyun özelleştirilmesi gündemi, yanlış bir öncüle dayanmaktadır. PPP’ler yenilikçi bir finansman mekanizması değildir. Bunlar, hükümetler ve vatandaşlar çoğunlukla düşük kaliteli su hizmetleri için hızla yükselen faturaları ödeme mücadelesi verirken uluslararası su şirketlerine en çekici sözleşmeleri (ve tüm kârları) sunan mekanizmalardır.
Hükümetler ve yerel otoritelerin Jakarta’dan yükselen çığlığa kulak vermesinde fayda var. Jakarta merkez bölgesi mahkemesinin mega şehirlerde yaşayanların su hakkını korumak amacıyla, özelleştirilmiş su sözleşmelerini fesheden 24 Mart tarihli kararı, özel şirketlerin kârı nasıl insan yaşamının önüne koyduğunu gösteriyor.
Mahkemenin kararı, PAM Lyonnaise Jaya (Palyja) ve Aetre Jakarta (Aetra) adlı iki özel şirketin sunduğu düşük kaliteli su hizmeti (%59), yatırım yükümlülüklerini karşılamadaki başarısızlıkları, insanı hayretler içinde bırakan kaçak oranları (%44) ve sadece 12 yılda su vergisinde yaşanan dört katı artış nedeniyle açılan uzun toplu davanın ardından geldi. Altyapı yatırımları ve yeni teknoloji vaatlerini gerçekleştirmekten uzak olan Jakarta’daki özel şirketler, kendilerine garanti edilmiş %22’lik kârlarının ve ihmal ettikleri kullanıcıların kayıpları üzerinde keyif sürüyorlar.
“Public Services International Research Unit” tarafından yapılan ve dünyada suyun özelleştirilmesi vakalarını izleyen araştırma, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, son yıllarda PPP’lerin sayısındaki büyük artışa rağmen, suyun altyapı finansmanının çoğunlukla kamu kaynaklarıyla karşılandığına işaret ediyor. Bu oranın, %90’a ulaşabildiğini ortaya koyuyor.
Yeni yayınlanan “Kamusal suyumuzun geleceği: yeniden belediyeleştirmede küresel deneyimler” adlı bir kitap, Jakarta’nın bu konuda istisnai bir vaka olmadığını gösteriyor. Geçtiğimiz 15 yılda, 235 şehirde ve 37 ülkede (100 milyonda fazla insanın yaşamını etkiliyor) toplumların kendi su sistemleri üzerinde hak iddia ettiğini gösteriyor. Bunun yanı sıra, “yeniden belediyeleştirme” olarak ifade edilen eğilimin hızı 2000-2010 dönemine kıyasla, 2010-2015 döneminde ikiye katlanarak dramatik bir şekilde arttı.
Karar vericiler, yeniden belediyeleştirmeyi ideolojik olmaktan çok pragmatik nedenlerle tercih ediyor. Kanıtlar, kamu sektörünün bu konuda daha iyi hizmet verdiğini gösteriyor. İlginç bir şekilde, yeniden belediyeleştirmelerin büyük çoğunluğu iki ülkede gerçekleşti: küresel çapta faaliyet gösteren özel şirketlerden, Suez ve Veolia’nın yurdu olan Fransa (94) ve ABD (58).
Paris’te suyun yeniden belediyeleştirilmesinde amiral gemisi olan vakayı izleyen ilk yılda, yeni belediye operatörü Eau de Paris 35 milyon Euro’luk verimlilik tasarrufu gerçekleştirdi. Ayrıca, kamu hizmeti kuruluşu çevresel koruma tedbirlerine öncelik tanıdı ve toplumun şirketin nasıl çalışacağı konusunda söz sahibi olabileceği özgün bir yapı oluşturdu.
Özelleştirmenin öncülüğünü yapmış ülkelerdeki insanlar özelleştirmeye hayır diyorsa, bunu dünyanın geri kalanına empoze etmeyi durdurmanın zamanı gelmedi mi?
Kamusal su operatörleri şu günlerde, birbirlerinin deneyimlerinden ve başarılı uygulamalardan öğrenmek ve yeniden belediyeleştirme sürecini kolaylaştırmak amacıyla, ülke içinde ve ülkeler arasında kamu-kamu ortaklıkları ile güçlerini birleştiriyorlar.
Dünya Su Forumu, küresel su krizine çözüm bulma hedefi konusunda ciddiyse, yönünü değiştirmek zorunda. Bu, felaket getiren özelleştirme deneyimi bir kenara bırakılmalı ve herkes için su hakkını temin altına alacak ve hesap verebilir kamusal çözümler için yatırım yapılmalıdır.
Yazar: Satoko Kishimoto
Kaynak: The Guardian